Ferrari

50 3 0
                                    

💎

6. Bölüm: Ferrari

The Weeknd, House Of Balloons / Glass Table Girls

"Eğer nefes almak acıtıyorsa, bir pencere aç."

💎

Kalp atışlarımın sesi kulaklarımda yankı yapıyor, vücudumun maraton koşmuşum gibi hissetmesini sağlıyordu. Neden göğüs kafesimden kurtulmak istercesine atıyordu da ben sırf bu yüzden hareket edemiyordum? Ondan nefret ediyordum. Kim nefret ettiği birinin temasına bu kadar heyecanlanır ki?

Heyecanlanmadım.

Kimi kandırıyorsam?

Heyecanlanmıştım işte.

Ama kalbimin böylesine güçlü atması beni ilgilendirmiyordu. Sonuçta o bir hata yapmıştı ve ben kendimde ona tekrardan güvenecek gücü istesem de bulamazdım. Kalbimin sesini dinlemeyi bırakalı çok oluyordu duyguların önemi artık daha azdı, bir süre sonra mantık girmeliydi devreye.

Düşüncelerim düğüm olduğu sırada Tanzer'in bileğini sıkıca kavrayıp benimle temasını kesmesini sağladım. "Bir daha bana dokunmak aklından bile geçmesin." Yüzündeki yumuşak ifadenin yerini umursamazlık almıştı. Yeniden. Onu böyle gördüğüm zamanlar elimin tersiyle bir tane yapıştırasım geliyordu neyse ki hiçbir zaman şiddet taraftarı olmamıştım. "Dediğini yapmam için zihnimi durdurman gerekir Saye." Gel de aklımı al diyordu yani. Onu hiçbir zaman için anlayamayacaktım tutarsız biriydi ama kendince kontrol altında tuttuğu şeyler vardı. Sizi bir hiçmişsiniz gibi hissettirip çok geçmeden dünya üzerindeki en muhteşem insanmışsınız gibi davranırdı. İstediği bir şey varsa onu alırdı üstüne tek kelime söyleyemezdiniz.

Karan Tanzer'i bu kadar iyi tanıyor olmak canımı sıkıyordu. Onunla ilgili olan her şey benim için koca bir pişmanlıktan ibaretti. "Beni rahat bırak tamam mı? Birden ortaya çıkıp seni koruyacağım adı altında bu kadar yakınıma giremezsin. Koruyacaksan bunu uzaktan da yapabilirsin engelleri kaldırır, önüme siper olursun ama sınırları aşamazsın." Yüksek sesle konuşmama rağmen kelimeleri bastırarak söylemem ciddiliğimi koruyordu. "Ne zamandan beri sınır çizer oldun?" İfadesizdi, konuşurken duvarla göz temasındaymış gibi davranıyordu. "Beni kendimden nefret ettirip bir hiçmişim gibi hissettirdiğinde. Bana inanmayıp arkana döndüğünde ben çoktan sınırlarımı çizmiştim Tanzer." İkinci adını bastırarak konuştuğumda gözlerini kapattı bir süre.

Odamda sadece abajur açık olduğundan yüzünün sağ tarafını görebiliyordum. Ve bu mimiklerini kaçırmama neden oluyordu. Uzun süre sustuğunda konuşmayacağını düşünüp kapı kulpunu kavradım ancak duyduğum iki kelime adeta yerime mıhlanmamı sağladı. "Özür dilerim," Daha önce yüzlerce kez pişman olduğunu söylemişti ama özür dilememişti. Oysa ki bu özrü beklerken ağladığım günleri hatırlıyordum.

"Sana hissettirdiklerim, yaptıklarım ve en önemlisi sana inanmadığım için özür dilerim. Seni asla incitmek istemedim. Seni korumak istemiştim." Son cümlesi dudaklarının arasından fısıltıyla çıksa da duymuştum ama bir anlam verememiştim. "İstesen de istemesen de artık hep yanında olacağım çünkü zamanında seni çok yalnız bıraktım." Kulpu indirip kapıyı açtım. Kendini asla gerçekleşmeyecek olan masallara inandırmaya devam edebilirdi.

"Hazal," İkbal'in son basamağı da tırmanıp yanıma varması bir olurken hiç beklemeden kollarını bana sardı. Kuzenimin burada ne işi olduğunu sormayacaktım çünkü ona ihtiyacım vardı. Sarılışına karşılık verirken yüzümü sarı saçlarına gömdüm. "Çok şükür iyisin. Eve birinin girdiğini duyunca kalbime iniyordu hem o yangın haberi..." Kollarını sıkılaştırdığında ağlamamak adına dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir süre hiç ayrılmadan öylece kaldık fakat arkamdan yükselen beden sayesinde İkbal kollarını üzerimden çekti. "Senin," Koridorun beyaz ışığından dolayı daha da belirgin olan açık mavi gözleri benimkileri buldu. "Burada ne işin var?" Odamdan bahsediyordu. Yoksa daha büyük bir tepki vereceğinden emindim.

Bir Beyaz FrezyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin