Multimedia: Çınar Gürkan
Keyifli okumalar :)
Henüz yirmi yaşındaydım ben. Dışarıda olsam hayata daha yeni başlayacakken zorla tutulduğum bir yerde; belinde silahlarla tehlike saçan, benden yaşça büyük adamların arasında zaman geçirmek yaşam tecrübesi edinmeme fazlasıyla yetmişti. Dile kolaydı. Beş yıl geçirmiştim ve geçirmeye de devam ediyordum. Çoğu zaman korkudan kalbim deli gibi atmış, göğüs kafesimden fırlayacakmış gibi olmuştu. Bir şekilde baş etmesini öğrenmiştim ama. Öğrenmek zorundaydım. Beni koruyacak bir babam, saçlarımı okşayıp korkma diyecek bir annem olmamıştı yanımda bunca sene. Koca koca adamların arasında hırsızlık yaparken, onları dolandırıp hiçbir şey olmamış gibi ortadan kaybolurken panik yapma ya da korkudan tutulup kalma gibi bir lüksüm yoktu. Benden beklenenler belliydi ve kurallara uymadığımda canı yanan yine ben olmuştum. Belli bir zamandan sonra da alışmıştım zaten. Sorgulamıyor ve bana verilen görev neyse yerine getiriyordum. Bu hayatta belki de güveneceğim en son insan bile olsa, Sezgin'in bir sözüne güvenmiştim. Beş yıl geçmişti ve bir gün olsun bu konuda güvendiğim için haksız çıkarmamıştı beni. Ne o ne de başka bir adam... Hiçbiri zorla dokunmayacaktı bana. Aklıma geldikçe bile kalbim sıkışıyor, soğuk soğuk terlemeye başlıyordum. Bu korkum neden bu kadar büyüktü, bilmiyordum. Sezgin beni o arabanın içinden kaçırdığından beri en büyük korkum bu olmuştu.
Şimdi bu adamların yanında otururken bile bunu düşünüyordum. Beni onlardan geri aldığında sinirden gözü dönmüş bir Sezgin... En çok korktuğum şeyi bana yapmasından, yaptırmasından ödüm kopuyordu. Bir an önce gelip alsın beni istiyordum. Alsın ki siniri zaman geçtikçe artmasın ve bana zarar vermesin. Sonra onun şu kapıdan girdiğini hayal ediyordum ve içimde hemen yeni bir his oluşuyordu. Masanın altına girip gözlerimi de kapatıp o gidene kadar beklemek istiyordum. Ben onu görmezsem o da beni görmezmiş gibi.
"Kıpırdama ama Eyşan! Haberi olmayan bir insanı çizerken bile daha kolay oluyordu işim," diye söylenen Çınar'ı duyduğumda kendime geldim. Gözlerimi tekrar ona çevirdiğimde büyük bir ciddiyetle kâğıda baktığını gördüm. Elinde kalem, beyaz kâğıdın üzerinde sürekli hareket ediyordu.
"Özür dilerim," diye mırıldandım nefes almaktan bile korkarken. Hareket edip tekrar onu kızdıracağım diye ödüm kopuyordu. Resmin bitmiş hâlini gerçekten görmek istiyordum. İlk defa böyle bir deneyimim olacaktı. Bir kâğıdın üstünde, bir başkasının gözüyle ben... Kalp atışım hızlanıyordu içime dolan heyecanla.
"Yeter artık Çınar. Bitir de eve gidelim," diye söylenen Tuğra'ya baktım. Yarım saat önce yanında oturan Çağrı'yı kaldırıp ayaklarını onun sandalyesine uzatmış, sırtını da duvara yaslamıştı. Saatlerdir buradaydık. Bir sürü insan gelip gitmişti hem kafeye hem de restorana. Gelen insanların çoğunu izlemiş, içimden kendimce onlar hakkında yorumlar yapmıştım. Genelde gelen çoğu kişi mutlu görünüyordu. Masaya arkadaşlarıyla oturup kahkahalar eşliğinde sohbet ediyorlardı. Sadece bir, iki kişi görmüştüm suratı asık. Onlar da arkadaşlarıyla sohbet ederken en azından birkaç tebessüm bahşetmişlerdi. Zaten acaba hangisinin derdi benim kadar çıkmazdaydı?
"Ne düşünüyorsun?" diye soran Tuğra'yı duyduğumda başımı iki yana salladım, hiçbir şey der gibi. Koyu mavi gözleri üzerimde kilitlenmişti ve saatler sonra ilk defa konuşuyordu benimle. Mehmet'le arabadaki konuşmasından sonra iki defa daha aramıştı Sezgin ama ne konuştuklarını hiç söylemedi bana. Ne olduğunu bile bilmeden öylece bekliyordum saatlerdir.
"İşte bitti!" diye sevinçle bağırdı Çınar. Gülümseyerek ona doğru döndüğümde kollarını önünde birleştirip sırıttı bana. "Sana rağmen bitirdim Eyşan."
![](https://img.wattpad.com/cover/43214470-288-k981925.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Güneş*Yeniden Yayımda*
General Fictionİntikam duygusuyla yanıp tutuşan iki insan ve hiçbir suçu olmamasına rağmen yıllardır bedel ödeyen genç bir kız... Hesapta olmayan bir aşkın ortaya çıkmasıyla arada kalan ürkek bir kalp... Yalnızca iki kişiye güvenen genç bir adam, belki de ölüme yo...