Multimedia: Mehmet Bey olur kendileri
Keyifli okumalar :)
Üzerimdeki kalın hırkaya biraz daha sarılarak kollarımı bedenime doladım. Rüzgâr hafif hafif esiyor ve açık saçlarımı savuruyordu. Belime bol gelen eşofmanı biraz daha çekiştirerek yürümeye devam ettim. Artık her köşesini ezbere bildiğim küçük parka geldiğimizde ise bir banka oturduk yine. Mehmet hemen yanımda iken Serkan da biraz ilerimizde ayakta dikiliyordu.
Mehmet, "Üşüyor musun?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım. Onunla konuşmak içimden gelmiyordu nedense. Birbirimizi fazlasıyla kırmıştık. Bu zamana kadar yaptığımız her kavgadan hatta Mehmet'in beni itip kakmasından bile daha ağır gelmişti. Ben de kırmıştım onu fazlasıyla, anlamıştım koyu kahve gözlerinden. Yine de burada, hemen yanında oturuyordum. Ne yaşarsak yaşayalım kaçacak yerim olmuyordu ya en çok bu yakıyordu canımı. "Konuşmayacak mısın?"
"Niye bu kadar dert ediyorsun ki?" diye sordum ona bakmadan. "Her zamanki hallerim işte."
"Doğru," diye mırıldandığında yine tepki vermedim. "Doğru ama bu sefer sanki..." Cümlesini tamamlamayacağını anladığımda ona doğru döndüm. Gözlerini tıpkı benim az önce yaptığım gibi karşıya dikmiş bakıyordu. İki elini de kucağına doğru almış başparmaklarıyla hayali daireler çiziyordu, farkında bile olmadığına emindim.
Dayanamayarak, "Sanki ne?" diye sorduğumda bana doğru döndü. Yüzlerimiz birbirine oldukça yakındı, gözlerimiz birbirine kenetlenmiş duruyorduk öylece.
"Bu seferki farklı gibi. Sence de öyle değil mi?" dedi sessizce. "Birbirimizin canını daha fazla yakmışız, daha çok kırılmışız gibi."
Az önce içimden geçenleri şimdi ondan duymak şaşırmama neden olsa da bozuntuya vermeden, "Daha önce kırıldın mı ki sen bana?" diyerek alakasız bir soru sordum.Gülerek önüne döndü. "Ben kırılamaz mıyım?"
"Kırılırsın sanırım ama bana değil."
"Neden sana değil?" Derin bir nefes alarak karşımızda duran çelimsiz ve yapraklarını dökmüş ağaçlara diktim gözlerimi.
"Çünkü insan hayatında anlamı olan insana kırılmaz mı? Ya da ciddiye aldığı..."
"Peki neden sana kırılmam?" diye sorduğunda şaşkınlıkla ona baktım. Koyu kahve gözleri dikkatle beni inceliyordu. Montunun sardığı kolu koluma değerken biraz kenara kaydım.
"Çünkü hayatında bir anlamım yok." Omuzlarımı silkip, "Ve belki de ciddiye alacağın son insan benim," dedim.
"Haklısın," diyerek beni onayladığında ben de başımı salladım. "Zaten sen kendini ciddiye almıyorsun ki. Ben neden alayım?"
"Ah!" dedim şaşkınlıkla. "Bu da ne demek?"
"Ne anladıysan o! Sen kendini ciddiye almıyorsun, bir hiç olarak görüyorsun. Böyle olduğunda bir başkası seni nasıl önemser, dinler ya da varlığını kabul eder?"
Birkaç saniye nefesimi tutarak boş boş yüzüne baksam da daha sonra kendime geldim. Boğazımdaki yumruyu geçirmek için yutkunduktan sonra, "Gardiyanı olduğun birinin varlığını kabul edip onu ciddiye alamazsın ki zaten Mehmet," diye fısıldadım. Derin bir nefes alıp başını biraz yere eğdi. Dişlerini sıktığını gerilen çenesinden anladım.Kızgındı ama nedendi? Gerçekler onu utandırıyordu da bana acımasızca davranırken neden görmezden geliyordu her şeyi?"Haklısın," diye mırıldandığında burukça gülümsedim. Ben haklı olduğumu zaten biliyordum ancak arkadaşımmış gibi konuşmaması için onun da bunu idrak etmesi gerekiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Güneş*Yeniden Yayımda*
General Fictionİntikam duygusuyla yanıp tutuşan iki insan ve hiçbir suçu olmamasına rağmen yıllardır bedel ödeyen genç bir kız... Hesapta olmayan bir aşkın ortaya çıkmasıyla arada kalan ürkek bir kalp... Yalnızca iki kişiye güvenen genç bir adam, belki de ölüme yo...