Bölümde geçen şarkı Jason Walke-Echo
Keyifli okumalar :)
Kapkaranlık bir odanın içinde çığlık sesleri yükseliyordu. Kimden geldiğini bilmeden şaşkınlık ve korkuyla etrafıma bakınırken dengemi kaybedip yere düştüğümde yükselen sesle boğazı yırtılırcasına bağıran kişinin ben olduğumu anladım. Bu karanlık odada kendi vücudumu dahi göremesem de ellerime bulaşan sıvıdan diz kapaklarımın kanadığını anlayabiliyordum. Canım acıyordu, tıpkı boğazım gibi.
"Yardım edin!" diye çığlık atmaya başladığımda bunun nedenini bile bilmiyordum. Öyle olması gerekiyordu sanki ve birisi bana bunu fısıldıyordu. "Çıkarın beni buradan! Boğuluyorum."
Boğuluyor muydum sahi? Nefes alış verişlerim hızlanmıştı ama buna tezat bir şekilde aldığım nefeslerin yetmediğini hissediyordum.
"Bu oda beni boğuyor!" diye çığlık atmaya devam ettiğimde etrafıma bakındım sanki bir şeyler görebilecekmişim gibi. Gözlerim karanlığa alışmış olsa bile hâlâ çevremdeki hiçbir şeyi ayırt edemiyordum. "Lütfen yardım edin!" Ensemde hissettiğim nefesle birlikte korkuyla kapattım gözlerimi sanki böyle olunca kaybolacakmış gibi.
Nefesin sahibi, "Korkuyor musun Eyşan?" diye kulağıma doğru fısıldadığında titremeye başladım. Güçlü durmak istesem de engel olamıyordum kendime. "Söyle! Korkuyor musun?"
"Korkuyorum," diye itiraf ettim yenilginin tüm ruhumu kaplamasına aldanmadan. "Çok korkuyorum hem de. Karanlıktan, yalnızlıktan, boğulmaktan... Çok korkuyorum ben! İnsanlardan, erkeklerden, karanlıktan, yalnızlıktan..."
Aynı ses, "Korkuyor musun Eyşan?" diye bağırarak tekrar sorduğunda hızlı hızlı başımı salladım. Yanaklarımdan aşağı doğru süzülen yaşları hissediyordum.
"Korkuyorum," dedim bağırarak. "Çok korkuyorum!"
"En çok neyden korkuyorsun Eyşan?" diye sakince sorduğunda derin bir nefes alıp tıpkı onun gibi sakince, "İnsanlardan, erkeklerden, karanlıktan, yalnızlıktan..." diye mırıldandım gözyaşlarımın arasından. "Ne olur yardım et, çok korkuyorum!"
Kollarımda hissettiğim baskıyla çığlık atarak gözlerimi araladığımda Mehmet'i gördüm. Beni kendime getirmeye çalışıyor, "Geçti. Kâbustu," diye tekrar edip duruyordu. Birkaç saniye, her şeyin gerçekten bir kâbus olduğuna kendimi inandırana kadar gözlerimi kapatıp sessizliği dinledim. Sonunda biraz olsun kendime geldiğimde Mehmet'in kolumdaki ellerini itip geriye doğru giderek sırtımı duvara yasladım.
"Geçmedi," dedim acıyla. "Geçmeyecek."
"Bunu kendine yapma Eyşan," dediğinde gözlerimi ona diktim. "Bak yiyip bitiriyorsun kendini. Yazık etme!"
"Beni yiyip bitiren sizsiniz!" diye bağırdığımda, "Bağırma artık. Sesin çıkmayacak," diyerek ayağa kalktı. Sanki tek sorunum sesimmiş gibi davranarak beni daha çok çıldırtıyordu.
"Bıktım artık," dedim hıçkırıklarımın arasından. "Bıktım Mehmet! Bitsin istiyorum artık, her şey sona ersin. Eğer benim nefesimle birlikte son bulacaksa, bırakın öleyim."
"Ne saçmalıyorsun sen?" diye sordu sertçe. "Ne ölmesi kızım?"
"Ölüm bir kurşun Mehmet," dedim o günü hatırlayarak. "Hatta bazen bir fren sesi!"
"Eyşan ben..." diye mırıldanırken, "Sen de orada mıydın Mehmet?" diye sordum. "Sen de gördün mü onları?"
"Oradaydım," dediğinde dişlerimi sıktım. "Gördüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Güneş*Yeniden Yayımda*
General Fictionİntikam duygusuyla yanıp tutuşan iki insan ve hiçbir suçu olmamasına rağmen yıllardır bedel ödeyen genç bir kız... Hesapta olmayan bir aşkın ortaya çıkmasıyla arada kalan ürkek bir kalp... Yalnızca iki kişiye güvenen genç bir adam, belki de ölüme yo...