35.bölüm-Zaman-

12K 913 72
                                    

Keyifli okumalar :)

Tuğra, mutfakta geçirdiğimiz gergin dakikalardan sonra bir şey söylemeden çıkıp gitti. Belki salondaydı ancak gidip bakmaya cesaretim yoktu. Çağrı ise hâlâ mutfakta, arada gözlerini üzerime dikerek oturmaya devam ediyordu. Zaman geçirmek için bulaşıkları yıkamaya başladım.

"Bulaşık makinesi var. Görmüyor musun?"

"Olsun," diyerek omuz silktim. "Elimde yıkamak istiyordum." Bu evin içerisinde başka türlü ne ile zaman geçirebilirdim ki? Birazdan bulaşıkları yıkamayı bitirir ve bana gösterdikleri odaya geçip uyumaya çalışırdım. Zaman ya da mekân fark etmezdi, her şey rutindi.

"Yardım edeyim," diyen Çağrı'yı duyduğumda şaşkınlıkla ona baktım. "Ne? Bulaşık yıkayan erkek görmedin mi hiç?"

"Beş yıl öncesinde mi sonrasında mı?" diye gülerek sorduğumda o da tebessüm etti.

"Kusura bakma," diye mırıldandıktan sonra elimdeki tabağı alıp suya tuttu. "Unutuyorum bazen neler yaşadığını. Sanki senin yerin gerçekten Sezgin'in yanıymış gibi geliyor." Söylediği şeyle irkildim. Sezgin gibi olup ona ait olmak... Korkunçtu!

"Anlatsana önceki yaşamını," dedi Çağrı bana bakarak. "Merak ediyorum."

"Niye?" diye sorduğumda kaşları çatıldı. "Yani... Sen arkadaş grubu içerisinde soğuk olan kişi değil misin? İlk geldiğimde öyleydin ve öyle de devam edeceğini düşündüm her zaman."

"Biraz soğuk bir insan olduğumu kabul edebilirim," diyerek onayladı. "Yine de seni fazlasıyla içimize aldık Eyşan. Zorunluluktandı belki ama sonrasında da alıştık sana. Çınar ve Tuğra benden çok önce kabullendiler zaten seni. Bu yüzden merak etmeye ve soğukluğumu bir kenara bırakıp seninle konuşmaya hakkım var."

Söylediklerini fazla düşünmeden ve kurcalamadan, "Ne anlatmam gerektiğini bilmiyorum," diye cevap verdim. Derin bir nefes aldıktan sonra yıkadığım bardağı Çağrı'ya uzatarak durulamasını izledim. "Mutlu bir ailem vardı. Tek çocuktum belki ama bundan çok da şikâyetçi değildim. Babamın ve annemin ilgisi tamamen bendeydi ve her şey mükemmeldi." Onlardan bahsederken yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım.

"Ta ki o kaza olana dek?"

"Ta ki o kaza olana dek," diye tekrar ettim onu. Tuğra'ya söylediğim yalanları daha doğrusu çarpıtılmış gerçekleri hatırlıyordum. Tuğra ne biliyorsa Çağrı da onları biliyordu, emindim. "Sonrası ise bildiğiniz ya da en azından tahmin ettiğiniz gibi. Sezgin beni yanına aldı ve bana yeni bir hayat verdi."

"Ya da tamamen hayattan kopardı," dediğinde sessiz kaldım. Çağrı ile birlikte zaman zaman konuşarak zaman zaman da sessizliği dinleyerek mutfağı topladıktan sonra birlikte salona geçtik. Tuğra burada da yoktu. Etrafa bakındığımı anlayan Çağrı, "Hassas olduğu bir konu. Üstelik sen o herifin iyi olduğunu ima edersen hassasiyeti artar," dediğinde, "Bilerek üzmek istemedim," dedim hemen. "Sadece..."

"İyi olduğunu düşünüyorsun ancak sadece bir gündür tanıyorsun onu. Sabret," dedikten sonra kumandaya uzanıp televizyonu açtı. Ayaklarını ortadaki küçük sehpaya uzattıktan sonra ortamdan tamamen soyutlanmış gibiydi. Tıpkı babam gibi Çağrı da futbolu seviyor olmalıydı.

Aradan geçen birkaç dakika sonunda Çağrı bana doğru dönüp gülerek, "Sıkılmadın mı?" diye sorduğunda, "Hayır," diye mırıldandım. Tek başıma gürültülü bir sessizlik içinde oturmaya alışkındım ben, bu ondan daha iyiydi.

"Koridorun sonunda, sağdaki oda." Yüzüne boş boş baktığımı gördüğünde gözlerini devirerek, "Tuğra," dedi yavaşça. "Oradadır." Onun yanına gitmemi söylüyordu bir nevi. Hangi odada olduğunu söyleyip yanına gitmem için açık bir kapı bırakmıştı. Tekrar dikkatimi Çağrı'ya verdiğimde tüm ilgisini yeniden maça yönelttiğini gördüm. Gidip gitmememi umursamıyor gibiydi ya da gideceğimden emindi. Derin bir nefes alıp ayağa kalktıktan sonra yavaş adımlarla salondan çıktım. Arkamı dönüp tekrar Çağrı'ya baktığımda dudağının bir kenarının alayla yukarıya kalktığını gördüm. Biraz utansam da geri dönmeyecektim. Bahsettiği odanın önüne geldiğimde kulağımı kapıya doğru yaklaştırdım. Ses gelmiyordu. Uyumuş olabilirdi ya da belki de yalnız kalmak istiyordu ancak bu kadar cesaret etmişken şansımı denemeliydim. Kapıyı yavaşça çaldıktan sonra içeriden ses gelmesini bekledim. Aradan geçen saniyeler sonunda duymadığını düşünerek biraz daha kuvvetli vurup beklemeye başladım. Yine ses yoktu. Uyumuş olmalıydı. Tam geri dönüp gidecekken anlık bir cesaretle kapıyı yavaşça aralayıp içeriye girdim. Geniş bir yatak odası karşıladı beni. Çok fazla eşya yoktu. Bakışlarım odanın içinde gezindikten sonra maviliklerde durdu. İzinsiz bir şekilde odasına girdiğim için özür dilemem gerekiyordu belki de ancak içimden gelmedi. Tuğra uyumuyor, sırtını yatağın başlığına yaslamış oturuyordu öylece.

Kayıp Güneş*Yeniden Yayımda*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin