Bölüm 19

97 16 78
                                    

''Severus'' 

Kadının dudaklarından dökülen tek kelime aralarındaki anlamsız buzları eritmeye yetmişti. 

Cadının kan kırmızısı ölümü çağıran gözleri adamın yüreğinde hiç bilmediği odaları yıkarken kadın arkasında ki masaya yaslandı. 

''Oldukça geç.'' dedi titreyen sesiyle birkaç kelimeyi bir araya getirmeyi başararak. 

''Bana boşuna yarasa demiyorlar cadı. Gece nöbetleri üstüme yapışan bir lanet. Kurtulması da pek mümkün değil.'' dedi ve burun kemerini sıktı. ''Burada neler olduğunu anlatmak istersen.''

''Bir şey olmuyor.''

''O yine buradaydı.''

''Geldi ve gitti. O kadar.'' diyerek büyücüyle arasındaki mesafeyi kapatıp başını sert yapılı göğsüne koydu. 

Sorgusuz sualsiz temasına sert tepki vereceğini bilse de birkaç dakika dinlenmek istedi kadın. Büyücünün güçlü kollarından birinin omuzlarını saracağını hiç düşünmemişti. Adamın hareketindeki tereddütü fark etse de o an içinde olduğu anın ihtiyacıyla sesini çıkarmadı. Hareket dahi etmedi.

''Canını mı yaktı?''

''Onun canımı yakması için önce canım olması lazım.'' deyip adamın redingotunu sıkıca kavradı. Parmaklarının altındaki yumuşak kumaşa yığılıp ağlamasına saniyeler kala büyücü çenesini kadının omzuna yaslayıp saçlarından yayılan ne ara tutkunu olduğunu bilmediği kokusunu içine çekti. 

''Annen yine ne yaptı?'' Tüm sorunların ana kaynağı, başı ve sonu olan soru kulaklarına çarptığında cadı yıllardır gülücüklerinin arkasına sakladığı göz yaşlarını bırakıp hıçkıra hıçkıra sevdiği adamın kolları arasında ağladı. Aşık olduğu kalp başının altında güçlü ve ritmik bir şekilde atarken ona ilk kez doya doya sarılışının bundan daha iyi olacağını hayal etmişti hep. 

Hayallerinde de ağlıyordu ama mutluluktandı. Elinden alınan bir hayal daha duman olup gökyüzüne karışırken kendini adamın pelerini içinde kucaklanmış bir şekilde buldu. Dakikalar akıp giderken burnunu çekerek başını kaldırdı. ''Ben-''

''Zaten kuru temizlemeye gidecekti.'' dedi kadının özür dilemesine izin vermeyerek. Redingotu aklını kurcalayan en son şey bile değildi. 

Sarılmaya ihtiyacı olduğunu ne kadar kabul etmese de cadıyı kollarında tutmak tüm yüklerini bir dereye bırakmış da akıp gidişini güzel bir bahar havasında izliyormuş gibi hissettirmişti. 

Kızarmış bir burun, masum ama kırgın bakışlar adamın bir buz küpü gibi eriyip gitmesine yetmişti. Islak yanaklarına yapışan saçlarını yüzünden çekip kulağının arkasına sıkıştırdı. Dağılan topuzundan dökülen saçlarına daha fazlasını katmak için sarı buklelerini toplayan tokayı alıp çalışma masasına attı. 

‘’Dinlerim.’’

‘’Dinlemekten fazlası gerekiyor ama.’’

‘’Ne gerekirse.’’

Cadı, adamın sözlerinde ciddi olmadığını düşünerek isteklerini alayla gülerek dile getirdi. ‘’Anne olmak istiyorum. Karanlık hayatımın ortasında hiçbir şeyin önemi yok boşverdim diyecek masum bir gülüşe bakmak istiyorum. Bir bebeğim olsun istiyorum.’’ dedi ve masanın üzerindeki şarabı alıp kafasına dikti. 

Adamın üzerindeki şok sayesinde ona ‘’bardak kullan’’ demesinin imkanı olmadığını bilerek içmeye devam etti, şişeyi bebeği gibi tutarak. 

‘’Annenin sözlerini umursamadığını sanıyordum ya da isteklerine boyun eğmediğini.’’

‘’Annemin sözü?’’ 

SAHTE EVLİLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin