3. On Birinci Mıntıka

851 60 19
                                    

 Katniss, ufak muhabbetimizin ardından tekrar sessizliğe gömülmüştü. Canını sıkan bir sorunu olmalıydı ve onu kabuğundan nasıl çıkarabileceğime dair en ufak bir fikrim yoktu. Birlikte  yavaş yavaş batmakta olan güneşi ve sürü halinde uçan kırlangıçları izlemeye koyulduk. Katniss'e kaçamak bir bakış attığımda, beni izlediğini gördüm ve göz göze geldiğimiz an bakışlarını kaçırdı. Saniyenin onda biri kadarlık bir göz teması bile, sanki birlikte seyahat ettiğimiz  tren kalbime son süratle çarpmış gibi bir etki bırakmıştı.

Ortam o kadar sessizdi ki, bir an konuştuğunda irkildim.

''Biliyor musun, herkes senin tablolarından bahsediyor. Onları görmediğim için kendimi kötü hissediyorum.''

''Yanımda bir vagon dolusu tablo var.'' dedim, ayağa kalkıp elimi ona uzatırken. ''Haydi.''

Parmaklarının ilk kez şov amaçlı olmadan parmaklarıma kenetlenmesi, dünyadaki en güzel ve güven veren bir histi. El ele trene doğru yürüdük. Kapıya gelince, ''Önce Effie'den özür dilemeliyim.'' dedi.

''Abartmaktan hiç çekinme.'' dedim, gülümseyerek.

***

Effie incelik göstererek, Katniss'in özrünü büyük bir zarafetle karşıladı. Daha sonra Katniss'i birkaç vagon ilerideki tablolarıma götürdüm.

Oyunlar'ı en ince ayrıntısına kadar resmettiğim tabloları  dikkatle inceliyordu. Kaşları çatılmış ve ters, köşeleri birleşmeyen bir V harfi şeklini almıştı.

''Ne diyorsun?'' diye sordum.

''Midemi bulandırdı.'' İncinmemek için çabalasam da, emek ve saatlerimi harcadığım tabloları böyle değerledirmesi kalbimi kırmıştı.

''Ben arenada yaşananları unutmak için debelenirken, sen her şeyi yeniden canlandırmışsın.'' dedi. ''Her şeyi nasıl bu kadar net hatırlayabiliyorsun?''

''Onları her gece görüyorum.'' dedim.

''Ben de öyle. Bir yardımı oluyor mu? Yani resme dökmenin?''

''Bilmiyorum. Sanırım bu sayede geceleri uykuya dalmaktan daha az korkar oldum. Ya da en azından kendime böyle söylüyorum. Ama hepsi oldukları yerde duruyorlar.''

''Belki de hep duracaklar.'' dedi. ''Haymitch'inkiler gibi.'' Haymitch, kabuslarını dile getirmese de karanlıkta uyumak istememesinin sebebinin bu olduğu ortadaydı.

''Hayır. Ama benim için bıçak yerine fırçayla uyumak çok daha iyi.'' dedim. ''Gerçekten resimlerimden nefret ettin mi?''

''Evet. Ama müthişler. Gerçekten,'' dedi.

Tren ileri doğru sarsıldı. Pencereden bakınca, arazinin yanımızdan kayıp gittiğini gördüm.

''Haydi,'' dedi Katniss. ''On Birinci Mıntıka'ya geldik sayılır. Gidip bakalım.''

Trenin en son vagonuna gittik. Oturacak sıralar ve sandalyeler vardı. Ama en güzel tarafı, arka pencerelerin tavana kadar açılabilmesiydi, böylece açık havada seyahat ederken, daha geniş bir manzara görebiliyorduk. Mandıra sürülerinin otladığı geniş, açık araziler. Bizim her tarafı kömürle kaplı mıntıkamızdan çok farklıydı. Yavaşlayıp, önümüzde bir çit yükselirken yeni bir durağa geldiğimizi düşündüm. Çünkü 12'de de elektrik akımı ile sarmalanmış bir çit olduğunu bilirdik. Gözlerim derhal çitin devasa metal plakalarla kaplanmış alt kısmına kaydı. Herhangi bir giriş veya çıkışa asla olanak tanımaz bir engeldi.

''Farklı bir şeyler var.'' dedim, Katniss'e dönerek. ''Sence burada kaç kişi yaşıyordur?''

Yanıt vermeden dışarıyı seyretmeye devam etti. Burada onu hüzünlendiren bir şeyler vardı. Rue, diye düşündüm kendi kendime.

KIVILCIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin