Gale, morfinin etkisiyle derin bir uykuya daldığında hepimiz biraz olsun rahatlamıştık. Annesi Hazelle'a orada kalması teklif edilmesine rağmen o, küçük çocuklarını merak ettiği için evine gitmişti. Haymitch ve ben kalmak için ısrar etsek de Bayan Everdeen evimize dönüp dinlenmemiz gerektiğini söylemişti. Geceyi, sürekli bölünen bir uykuyla geçirmiştim. Hani insan uykuya dalmak üzereyken, yüksek bir yerden düşüyor hissine kapılıp, yattığı yerde sıçrar ya, bu his gibi, o gece birkaç kez vücudumda kamçı darbeleri hissetmiştim. Gündüz yaşanan olaydan, asla unutamayacağım bir şekilde etkilenmiştim.
En sonunda uyuyamayacağıma karar verdim.Mutfağa inip, birkaç dakikalığına kafamı meşgul edecek bir uğraş buldum. Ekmek. Daha sonra Gale'i gerçekten merak ettim ve oraya giderken ekmek somunlarını da götürmeyi düşündüm. Evdekilerden biri mutlaka uyanık olmalıydı. Şömineyi yaktıktan sonra, hızlı adımlarla karşıdaki eve geçtim. Kar yağmaya devam ediyordu. Kapıyı hafifçe tıklatınca, kendiliğinden aralandı. Mutfağa yürüdüm ve girişte gördüğüm manzara karşısında birkaç dakika duraklamak zorunda kaldım; Katniss, başını eline yaslayıp, Gale'in yattığı masaya da kolunu dayamış uyukluyordu. Kül beyazı ten rengi ile mükemmel bir tezat oluşturan siyah saçları kolunun üzerine dağılmıştı. Kamçı darbesinin isabet ettiği gözü kocaman bir şişlik halinde morarmıştı. Bu bile güzelliğini bozmaya yetmemişti. Çok, çok güzeldi. Daha fazla yorgunluğa karşı gelememiş olmalıydı ki oracıkta uykuya teslim olmuştu. Ekmek somunlarını tezgaha bıraktıktan sonra yanına gidip, omzunu dürttüm.
Sıçrayarak uyandı ve yüzüme baktı. Kıstığı gözlerini, sabah karanlığına alıştırmaya çalışıyordu.
''Haydi, yatağına git, Katniss. Ona ben bakarım,''
''Peeta... Dün söylediklerim hakkında... Şu kaçma meselesi,''
''Biliyorum,'' dedim. ''Açıklanacak bir şey yok.''
''Peeta...''
Bana acıyordu. Az önce onu Gale'le uyurken gördüğümü biliyordu. Ona beslediğim hisler yüzünden bana acıdığı, bakışlarından okunuyordu.
''Git, yat. Tamam mı?''
Hiçbir şey söylemeden koridordaki merdivenlere yöneldi. Öfkem, bir başkasını sevdiği ya da bana yalan söylediği için Katniss'e değildi. Sadece kendimeydi. Çünkü, ben de kendime acıyordum ve bunu, bir başkasının benim yerine yapması beni ölümüne kızdırmıştı.
***
Gale uyurken, aldığı derin nefesler dudaklarından ıslık gibi çıkıyordu. Ne kadar canının yandığını ancak tahmin edebilirdim. Çok korkunç hissettim.
Beklerken, sadece bir kez ateşini kontrol ettim ve bu çok tuhaf hissettirdiği için bir daha Gale'e dokunmadım. Bir şeye ihtiyacı var gibi durmuyodu, acı çekiyor gibi duruyordu. Masanın yanındaki tabureyi mutfağın uzak köşesine çekerek oturdum ve onu izlemeye başladım.
Gün ışımaya başlarken, Prim mutfağa geldi. Omzuma elini koydu, ''İyileşiyor,'' dedi. ''Sen çok iyi bir insansın. Gerçekten.'' Gülümsedi.
Ben de ona gülümserken, ''Teşekkürler,'' dedim. ''Gerçekten.''
Primrose, Katniss'ten dört yaş küçük kız kardeşiydi ve annesinin sihirli ellerini almıştı. Gale'e pansuman yapmak üzere ocaktaki çaydanlığa su koydu. Bayan Everdeen'le birlikte yaraların iltihaplarını temizlediler. Gale'den tarafa bakamıyordum. Pansuman sırasında uyanmıştı ve pamuklarla yaralar temas ettikçe, dudaklarından iniltiler kaçıyordu.
''Katniss uyuyor mu?'' diye sordu, annesi.
''Kalktı,'' dedi, Prim. ''Banyoya girdiğini gördüm.''
''Ben gitsem iyi olacak.'' dedim. ''Haymitch'e de uğrarım. Fırtınada evi yalnız bırakmayayım. Şömineyi de yakmıştım.'' Katniss'le karşılaşmayı da istemiyorum.
***
Beynim uyumak için çok fazla yorgundu. Bu yüzden sadece gözlerimi dinlendirmeyi seçtim. Biraz sonra telefon çaldı. Kasabadaki ailemin evinde, telefon yoktu. Haymitch de mecbur kalmadıkça iletişime geçmeyi tercih etmezdi. Arayan Portia olmalıydı. Ya da...
''Katniss?'' diyerek telefonu dördüncü çalışında açtım. Aptallığım için, kendime içimden lanet okudum fakat bir şekilde onun olduğunu hissetmiştim.
''Hey. Eve tek parça gittiğinden emin olmak istedim.''
''Katniss. Aramızda sadece üç ev var.''
''Biliyorum ama havanın durumunu falan düşününce...''
''Ben iyiyim, sorduğun için teşekkürler.'' dedim.
Uzun sessizlik...
''Gale nasıl?''
''İyi. Annem ve Prim ona kar paltosu uyguluyorlar.''
''Ya yüzün?''
''Ben de kar tutuyorum,'' dedi. ''Bugün Haymitch'i hiç gördün mü?''
''Bir uğradım. Kör kütük sarhoş. Ama ateşini yakıp biraz ekmek bıraktım.''
''Ben... İkinizle de konuşmak istiyorum.''
Yutkundum. ''Büyük olasılıkla havanın yatışmasını beklemen gerekecek,'' dedim. ''Zaten kar dinmeden pek bir şeyin olacağı da yok.''
''Doğru, pek bir şey olmaz.''
***
Fırtınanın dinmesi iki günü buldu. Galipler Köyü'nden meydana inen yolun açılması için bir gün daha bekledik. Bu süre zarfında, yağlı boya tablolarına gömülmüştüm ve Katniss'ten sonra kimseyle konuşmamıştım. Sonra tekrar aradı. Onunla kasabaya gitmek isteyip istemediğimi sordu.
Neden olmasın?
Haymitch'i de zorla uyandırıp yanımıza kattık. Olup bitenleri konuşmamız gerekirdi ve bunu Galipler Köyü kadar tehlikeli bir yerde yapamazdık. Her noktadan dinleniyor olabilirdik. Köyden iyice uzaklaşmışken, sessizliği bozan Haymitch oldu, ''Şimdi hepimiz büyük bilinmeze doğru sürükleniyoruz, değil mi?''
''Hayır, artık değil.'' dedi Katniss.
''Planındaki pürüzleri giderdin galiba, değil mi, tatlım?'' diye sordu Haymitch. ''Yeni fikirlerin var mı?''
Katniss durdu. ''Bir ayaklanma başlatmak istiyorum.'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIVILCIM
Fanfic74. Açlık Oyunları bitti. Oyunlar neyi değiştirdi? Peki hayatın onlara oynayacağı diğer oyunlar? Ekmekçi çocuk ile ateşi yakalamaya hazır mısınız? Yoksa kaçmayı mı tercih ederdiniz? Peeta'nın Gözünden Açlık Oyunları'nın devam kitabı Kıvılcım ile t...