Uzun bir aradan sonra yeni bölümü sonunda yazabildim. Bunun sebebi, sanırım depresyondayım. Kafam dağınık, düşüncelerimi toplayamıyorum, sürekli uyuyorum ve bazen mutsuzluktan ölürken, bazen çok mutluyum. Bu yüzden de bölüm yazmayı zerre kadar istemiyorum. (yalan yok) Umarım bu kısa sürer ve haftalık bölüm yazmaya geri dönerim. Bu arada, diğer bir aralıklı yazma sebebim ortadan kalktı. Üniversiteyi kazandım. :') İstediğim gibi, İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyacağım. Neyse zaten bunu merak ettiğinizi sanmıyorum, bölüme geçelim, iyi okumalar!
Adam iki büklüm halde yere yuvarlanırken, Barış Muhafızları'nın beyaz üniformalarından oluşan duvar görüş alanımızı tıkadı. Elleri silahlı askerler, bizi kapıya itelemeye başladılar.
Katniss'i sıkıştıran muhafıza ''Gidiyoruz!'' diye bağırdım. ''Anladık, tamam mı? Haydi, Katniss.'' Onu kolumla sarıp Adalet Binası'na doğru götürdüm. İçeri girdiğimiz anda kapılar çarpılarak kapandı ve Muhafızların çizmelerinin yeniden kalabalığa yöneldiğini duyduk.
Haymitch, Effie, Portia ve Cinna bizi duvara monte edilmiş bir ekranın altında, gergin yüzlerle bekliyorlardı.
''Neler oldu?'' Effie telaşla yanımıza geldi. ''Katniss'in güzel konuşmasının ardından yayın kesildi, sonra Haymitch silah sesi duyduğunu söyledi. Ben saçmaladığını söyledim ama kim bilir? Her taraf deli kaynıyor.''
''Hiçbir şey olmadı, Effie.'' dedim. ''Eski bir kamyon alev alıp patladı.''
İki atış daha oldu. Kapı sesleri bastırmakta yeterli olmuyordu. Kimdi acaba? Thresh'in büyükannesi mi? Ya da Rue'nun küçük kardeşlerinden biri?
Haymitch yerinden kalkarken, ''İkiniz benimle geliyorsunuz,'' dedi. Katniss ve ben, diğerlerini arkada bırakarak peşine takıldık. Döne döne yükselen, gösterişli mermer merdivenleri çıktık. Yukarıda, tabanı yıpranmış bir halıyla kaplı uzun bir koridor vardı. Açık duran çift kanatlı kapıdan karşımıza ilk çıkan odaya daldık. Gece kıyafetlerimiz duvara asılmış askılarda bekliyordu, bu oda bizim için hazırlanmıştı; fakat biz orada ancak hediyelerimizi bırakacak kadar bir süre kaldık. Sonra Haymitch yakamızdaki mikrofonları söktü, onları bir kanepe minderinin altına istifleyip bize eliyle işaret etti.
Bildiğim kadarıyla, Haymitch buraya daha önce sadece bir kez, yıllar önce, kendi Zafer Turu sırasında gelmişti. Fakat ya çok sağlam bir hafızası ya da güvenilir içgüdüleri olmalı, çünkü bizi dolambaçlı merdivenlerden ve gittikçe daralan koridorlardan geçirdi. Bir süre sonra, gizli bir kapıya çıkan bir merdiveni tırmandık. Haymitch kapıyı yana kaydırınca, kendimizi Adalet Binası'nın çatı arasında bulduk. Burası kırık dökük mobilyalar, tozlu kitaplar ve ciltli defter yığınları ile paslı silahlarla dolu, kocaman bir yerdi.
Haymitch gizli kapıyı kapatıp bize döndü. ''Ne oldu?''
Meydanda olup biten her şeyi anlattım. Islığı, selamı, verandadaki tereddüdümüzü, yaşlı adamın infazını. ''Neler oluyor Haymitch?'' diye sordum.
Haymitch, Katniss'e dönerek, ''Senden duyması daha iyi olur.'' dedi.
Bazen, zorunlu yayın olmadığında da evimizdeki televizyonu seyrederdik. Capitol'deki eğlence programlarını seyretmek Sergei ve beni güldürürdü. Gerçi, eğer zorunlu yayın söz konusu değilse çoğu zaman düğmeye bastığınızda, ekranda, saniyenin onda biri hızla ileri geri dalgalanan siyah-beyaz noktaları görürdünüz. Bir an o noktalar, tüm görüş alanımı kapladı, daha sonra beynimin içine doğru süzüldüler.
Sonunda Katniss, ağzındaki baklayı çıkarıp ters giden şey her neyse anlatacaktı. Ve kendimi çok, çok kötüye hazırladım.
''Geçen hafta Başkan Snow, evime sürpriz bir ziyarette bulundu...'' diyerek söze başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIVILCIM
Fanfiction74. Açlık Oyunları bitti. Oyunlar neyi değiştirdi? Peki hayatın onlara oynayacağı diğer oyunlar? Ekmekçi çocuk ile ateşi yakalamaya hazır mısınız? Yoksa kaçmayı mı tercih ederdiniz? Peeta'nın Gözünden Açlık Oyunları'nın devam kitabı Kıvılcım ile t...