Evimiz görünmez boyuta ulaşalı uzun zaman olmuştu ama yine de pencereden bakmaya devam ediyordum. Bu defa, eve döneceğime dair en ufak bir umudum yoktu. En azından canlı olarak...
Katniss'in hayatta kalması için elimden gelen her şeyi yapacaktım. Çünkü onsuz bir hayat benim için kömür kadar karanlık, bayat ekmekler kadar sönük olurdu.
Sevdiklerimle vedalaşırken onlara neler söyleyeceğimi planlamıştım. Gerçekten önemsediğim için babamla cidden vedalaşacaktım, Prim'e göz kulak olmasını söyleyecektim. Delly'ye üstü kapalı veda edecektim çünkü onun bunları kaldırmak için çok hassas bir kalbi vardı. Ağabeylerime sarılacaktım ve konuşmamıza gerek kalmayacaktı. Annem'e üzgün olduğumu, keşke onu bunlara dahil etmemenin bir yolunu bulabilmenin mümkün olabilmesini söyleyecektim. Ama değildi. Söylemek istediklerimi onlara söyleyebilmem de artık mümkün değildi. Capitol bu isteğimi de elimden çalmıştı.
Katniss de benimle aynı duruma üzülüyordu ve tam yanımda, on santim kadar uzağımda, baş parmaklarıyla işaret parmaklarını cama dayamış, uzaklaştığımız ormana bakıyordu.
''Mektup yazarız, Katniss,'' dedim. ''Böylesi daha iyi olur. Hem ellerinde bizden bir şeyleri olur. Mektupları Haymitch götürebilir... Yani gerekirse...''
Cümlemin başında amacım onu teselli etmekti fakat söylediklerim her şeyi daha da kötü hale getirmişti. Yutkunurken başını ''evet'' anlamında salladı.
Akşam yemeği büyük bir sessizlik içinde geçti. Duyulan tek şey, bizim ve servis yapan garsonların ellerindeki tabak ve çatallardan çıkan metalik sesti. Püre haline getirilmiş sebzelerle hazırlanmış soğuk bir çorba, limon kremasıyla sunulmuş balıktan köfteler, portakal sosu, yaban pirinci ve su teresiyle doldurulmuş küçük kuşlar. Vişnelerle süslenmiş çikolatalı tatlı. Olmayan iştah.
Belki sohbet başlatabileceğimi düşünerek, ''Yeni saçlarına bayıldım, Effie,'' dedim. Altın ve turuncunun ilginç bir karışımı tonuna boyamıştı.
''Teşekkürler. Özellikle Katniss'in iğnesine uysun diye yaptırdım. Hatta sana altın bir bileklik, Haymitch'e altın bir zincir ya da ona benzer bir şey bulup kendimize takım havası verebiliriz diye düşündüm.''
Anlaşılan Effie, alaycıkuş sembolünün bir isyan sembolü olduğundan pek haberdar değildi. O zamanlar benim de bu konuda pek fazla şey bildiğim söylenemezdi.
''Bence bu harika bir fikir,'' dedim gülümseyerek. ''Sen ne dersin, Haymitch?''
''Evet, her neyse.'' İçki içmiyordu ama içmek için can attığı yüzünden okunuyordu.
Beklemediğim bir anda Katniss, Haymitch'e, ''Belki de sana da bir peruk bulabiliriz,'' dedi. Güldüm. Haymitch ters bir bakışla karşılık verdi ve sessizliğimizi sürdürerek tatlılarımızı yedik.
Yemeğimiz sona erdiğinde Effie, toplama günü görüntülerini seyretmeyi önerdi. Hayattaki galiplerle ilgili not aldığım defteri getirdim. Hep birlikte, potansiyel rakiplerimizi öğrenmek için TV kompartımanında buluştuk ve on iki mıntıkada yapılan toplama törenlerinin bant yayınını izledik.
Tekrar merhaba! Uzun bir aradan sonra, yeniden okurlarıma dönmeye karar verdim. Yazmayı çok özledim, okulum dolayısıyla buna bir türlü fırsat bulamıyorum. Yazacak zaman bulduğumda da, tıkanıp kalmış olduğumu hissediyorum. Bugün yazmayı çok istedim fakat uygun olmadığım da en azından bir kesit yayınlamaya karar verdim. Yakında görüşürüz, şimdiden hepinize iyi bayramlar! :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIVILCIM
Fanfiction74. Açlık Oyunları bitti. Oyunlar neyi değiştirdi? Peki hayatın onlara oynayacağı diğer oyunlar? Ekmekçi çocuk ile ateşi yakalamaya hazır mısınız? Yoksa kaçmayı mı tercih ederdiniz? Peeta'nın Gözünden Açlık Oyunları'nın devam kitabı Kıvılcım ile t...