5

39 9 14
                                    

Her ortamda dedikodu yapmak için yanıp tutuşan, milletin arkasından sallamaktan büyük zevk alan insanlar olur. Barış bu sefer ki ortamında bu rolü kimin üstleneceğini merak ediyordu fakat merağı uzun sürmedi çünkü rolün sahibi daha okulun ilk gününden kendini belli etmişti bile. "Şuna baksanıza, okul açılalı bir buçuk ay olacak neredeyse ve hala ucube gibi yalnız takılıyor." Derken ses tonu küçümseyiciydi.

Yağmur, -görselci- nedeni bilinmez ama ilk günden beri saçma bir kin güdüyordu Birkan'a karşı. Onu beğenememişti, sürekli arkasından atıp tutuyordu. Her hareketini eleştiriyor, her sözünün arkasında bir ima arıyordu. Gerçi nedeni bilinmez demek pek doğru olmaz, Birkan'ın en ufak hareketi bile çoğu kişi için irite ediciydi. Hani herkesin ortaklaşa bir şekilde hoşlanmadığı insanlar olur ya, işte Birkan onlardan biri olmuştu.

Her zaman ki gibi.

Ama bunun için ona üzülmenize gerek yok. Bu elinde olmayan bir şey değil sonuçta. Kendisinin insanlarla iyi geçineceğim tripleri yalnızca bir hafta kadar ya sürdü ya sürmedi. Şimdi geriye kalan tek şey sahte kibarlığı. Birkan'ın en çekilemez huylarından birisi de kibar konuşup alttan alttan laf sokması olsa gerek. Durup dururken insanlara yaptığı çirkin imalar sebebi ile bir dost bulamaması gayet normal. Şimdiye kadar bu imalardan nasibini almamış çok az kişi var ki onlarda birkaç yaşlı öğretmenden ibaret.

"Baydın lan artık sus."

"Kanka kıl oluyorum herife yeminle ya. Hele hele hareketlerine bak şunun!" İkili konuşurken Barış, Birkan'a bakıyor. Dümdüz kahve içiyor adam. Değişik bir hareket yaptığı da yok üstelik. Bütün bunlar yalnızca Yağmur'un çekememezliği yüzünden konuşuluyor. "Ayıp ediyorsunuz ha." Diyor, sadece Burak ile Yağmur'un duyabileceği bir sesle. "Abartılacak bir şeyi yok."

"Bu yaşta yalnız olması sence normal mi? Var bir şeyi belli. Eli yüzü düzgün, işi de iyi. Kaç yaşına gelmiş hala evlenememiş. Demek ki abartılacak bir şeyi var." Diyor Burak hararetli hararetli. Bu ikisi, Barış'ın ilk gün, tören sırasındayken konuştuğu elemanlar. O günden beri aralarında ki muhabbeti devam ettiriyorlar. Barış şansına ilk gözüne kestirdiği insanlarla anlaşabilmeyi başarmış.
Ha bu arada eli yüzü düzgün demişken... Birkan'ın yüzü gerçekten güzel. Bazı kız öğrencilerin dikkatini çekecek kadar güzel hemde. Siyah saçlarını geriye yatırarak geliyor okula her gün fakat daima birkaç yaramaz tutam fırlayıp alnına düşüyor. Gözleri biraz çekik ve açık kahverengi, biraz ruhsuz bakıyor. Burnu ne kemerli ne de kaydırak gibi, dümdüz bir burnu var. Dudakları dolgun da değil ince de değil. Çene hattı belirgin, ten rengi ise hastalıklı bir insanın ki kadar beyaz. Bakımlı bir adam olduğu için kırışıklık ya da leke de yok cildinde. Boyu, Barış'ın boyu ile kısmen aynı sayılır. Omuzları biraz geniş, kaslı bir vücut kesinlikle çok yakışır ama kendisi zayıf. Kısacası çoğu insanın beğeneceği bir adam Birkan. Bütün bu görsel şölenin içine eden şey ise çekilmez kişiliği.

"Ne alaka oğlum, adam evlenmek istemiyordur belki?" Nedense Birkan'a karşı kötü laf etmek içinden gelmiyor. Emekliliğine bir yıl kalmış koca insanlar bile susmazken tek o susuyor. Tek o olgunluk gösteriyor bu konuda. İlkokuldan beri böyle kendisi, kalabalık ortamlarda yalnız kalan insanlara içten bir empati besliyor.

Yağmur hiç oralı olmadan, alayla "Belki de geydir." Diyor. İki çift göz kendine dönünce ise sesini biraz kısarak "Bu da bir ihtimal yani." Diye mırıldanıyor. Henüz bu tarz şakalar için yeterince samimi olamamışlar. Biraz daha zamana ihtiyaçları var ama Yağmur dengesizin teki. Aklına geleni söylemeden edemeyen tarzda bir insan.

"Bütün okul travesti diye alay ediyor seninle lan. Konuşma çok." Ve yine başlıyorlar didişmeye... Yağmur hem ismi hemde davranışları sebebi ile öğrenciler arasında saçma sapan bir ünvana sahip. Nonoş diyorlar ona. Nonoş. O da fazla seviliyor sayılmaz ama en azından sahteliği yok işte...

Barış sohbete daha fazla dahil olmadan dalgın dalgın karşıda, kahvesini yudumlayan adamı seyrediyor. Lisenin başlarından beri kendi yöneliminin ne olduğunu biliyor Barış, bunun getirdiği bir huy ile farkında olmadan Birkan'ı alıcı gözle süzüyor daha sonra ise kendi kendine utanıp bakışlarını kaçırıyor. Yaptığı şeyin farkındalığı ile içinden kendi kendine sövüp duruyor anın utangaçlığı ile. Kaç yaşına gelmiş adamsın! Yakışıyor mu milleti öyle süzmek diye sitem ediyor kendine.

Birini önceden ,ben bununla ileride ahbap olurum ya, diye işaretlemediyse onu her gördüğünde acaba birlikte olsak nasıl olurdu diye düşünmeden duramaz. Muhtemelen herkesin herkesle sevgili olduğu lisesinden bile 0 sevgili ile ayrılmanın verdiği bir şey bu. Asla tadamadığı bir zevki merak ediyor istemeden.

Bu arada, Barış birkaç gün önce 25'ine girdi. 0 sevgili, 0 öpücük, 0 flört ve bakir olarak girdi evet. Hayatı boyunca bulamadığı sevgilisini iş yerinden bulma gibi bir düşüncesi de yok ama yalnız bir adam olarak çevresindeki bütün bekar erkekleri potansiyel bir sevgili adayı olarak değerlendirmesi de elinde olan bir şey değil.

Gerçek olmuyorsa o zaman hayalini kur.
Türkiye'de sevgili bulabilmesi için uygun ortamı olmayan bir eşcinselin yapabileceği en klasik hareket budur. Ne yazık ki günlük hayatınızda karşılaşacağınız hemcinsleriniz ile aranızda bir şeylerin gelişme ihtimali sıfıra yakın olduğu için bunu zamanla kabullenmeniz işten bile değil. Barış da bunu kabullenip hayaller ile yetinenlerden birisi. Lisede ve üniversitede eşcinsel olduğunu asla saklamama cesaretini gösterdiği halde kimseyle yakınlaşamayınca iş hayatını da bu rezilliğe bulaştırmak istememiş. Nasıl olsa bir şey olacağı yok ya diye düşünüyor, haksız da sayılmaz.

Derin bir nefes verip düşüncelerinden sıyrılıyor. Dalgın gözleri, yerdeki ufak tefek lekelerde geziniyor. Teneffüs vaktindeler, bahçe öğrenciler ile dolu. Ses ve kargaşa her yerde. O kadar gürültünün arasında aniden bir noktada yükselen sesler ile yerde ki bakışlarını kaldırıp önüne dikiyor. Şakalaşan ergen erkekler... O esnada, aynı yere dikkat kesilen Birkan ile kesişiyor gözleri. Gözlerini çekmeden gülümsüyor Barış. Onun yalnız kalıyor olması hala üzücü geliyor bizimkine. Güzel yetiştirilmiş bir delikanlının gereksiz fazla olan empatisi işte. Onun yalnızlığını sonlandırmayı istiyor kendince.

Ne var ki güzel yetiştirilme kısmı Birkan için geçerli olmamış. Sürekli yabancılara gülümseyen adam, Barış için sahte bir gülümsemeyi bile çok görüyor o an. Bizimkinin görebileceği bir şekilde gözlerini devirip karton bardağını çöpe atıyor ve okul binasına yöneliyor. Barış yüzünde asılı kalan gülümsemesi ile öylece bakakalıyor arkasından. Bu adamın tavırlarını çözmek bir hayli zor. Ne düşünüyor da böyle yapıyor, Barış anlayabilmiş değil. Değişik bir adam sadece, gerçekten de fazlasıyla değişik bir adam.

"Bazıları cidden yalnızlığı hak ediyor." Diye mırıldanıyor ikisini seyreden Burak.
Gerçekten de hak ediyor mu Birkan? Dışarıdan bakınca öyle görünüyor, birde onu yakından tanısalar...

B ile BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin