18

7 5 0
                                    

Barış üniversite zamanını sürekli olarak birilerinden hoşlanarak geçirmişti. Hoşlandığını anlar ve hiç çekinmeden çıkma teklifi ederdi. Her zaman da reddedilirdi. Bu durum bir süreden sonra o kadar alışılageldik olmuştu ki sırf teklif etmek için teklif ettiği bile oluyordu. Arkadaşlarıyla şakasına hiç hoşlanmadığı, hatta tanımadığı insanlara nasılsa reddeder diye sevgililik teklif ettiği bile olmuştu. Bu saçma sapan döngüden çıkması için birinin onu hakaret ederek reddetmesi gerekmişti.

Arkadaşları sayesinde reddedildikçe alaya vurup gülüp eğlense de o hakaretleri işittiği an anlamıştı aslında eğlenmediğini. Duyduğu her hayır gururunu kırmıştı. Her seferinde özgüveninden bir parça yitirmiş, cesaretini kaybetmişti. Parçalanıp dökülse de kırgınlığını arkadaşlarına göstermektense bütün cam kırıklarını içinde saklamayı tercih etmişti. Böyle yapmıştı çünkü annesi onu "Erkek adam dediğin..." Laflarıyla büyütmüştü. Ağladığı zaman teselli etmek yerine sen erkeksin ağlama diyen bir annesi vardı. Böyle bir anneyle büyümek sizi erkek adam yapmazdı. Cinsiyet rollerine uyacağım diye kırk takla atan ama günün sonunda kendi kişiliğini saklamayı beceremeyen bir aptal yapardı.

O gün ağladığını anımsıyordu. Suratına edilen bütün o çirkin sözlerden sonra gururunun nasıl incindiğini bir tek o biliyordu. Ama bu ufak sır bugün bozulmuştu çünkü artık Birkan da biliyordu.

Birkan dağılan saçlarını geriye yatırıp elinin tersiyle gülmekten yaşaran gözlerini sildi. Sesi kalın olmadığı için kulağa çok hoş gelen bir kahkahası vardı ve kesinlikle duymaya değerdi. "Buna bayıldım. Gerçekten bak, yani... Asla geri adım atmıyorsun ya! Bunu seviyorum. Böyle adamlar oldum olası hoşuma gitmiştir zaten." Flörtöz tavırları çekiciydi. İçinde bulundukları ortamın havası daha farklı olsaydı bu bakışlarla karşısındakini cezbedebilirdi.

"Ya, ya ne demezsin. O gün de öyle birileri olsaydı keşke." Biraz duraksadı ve konuyu daha fazla uzatmamak adına "Öyle işte. O burnuma laf edince benimde aklıma onun burnunu kırmak gelmişti. Kim bilir ne kadar öyle yamuk burunla gezdi denyo." Dedi. O günün görüntüleri zihninde dönüp dolaşıyordu. Evet ağlamıştı, çok kırılmıştı ama öyle zırlayarak kaçmamıştı elbette. Asla pasif birisi olmamıştı. Susmaz, konuşur ve kendini savunurdu. Birkan'ın hoşuna giden de buydu ya zaten. Çevresinde dışa dönük, cesaretli insanların olmasını tercih ederdi. Karşı tarafın, kendisinden fazla olmayacak şekilde dominant olması onu hoşnut ediyordu. "Onu her gün öyle görmek nasıl zevkli olmuştur kim bilir. Hm? Zevkli miydi?"

"Yaaani." Diye uzattı uzatabildiği kadar. Birkan kıkırdayıp masada ki içki kadehinden bir yudum daha alarak sırtını koltuğa yasladı. Başı iyice geriye düşerken Barış'a doğru döndürdü kafasını ve elinde ki kadehi ona doğru sallayarak "Seni görmek isterdim. Üniversitede yani. Kesin dikkatimi çekerdin." Dedi. Birkan'ın aksine Barış içki yerine soda dolu olan bardağını seyrederken "Muhtemelen. Şimdi övünmek gibi olmasın ama bayağı da popülerdim." Dedi sırıtarak.

"Öyle miydin?" Barış'ın yanağını iki parmağı arasına kıstırarak çekiştirdi. Neredeyse üç saate yakındır kesintisiz sohbet ediyorlardı. Saat gecenin biriydi ve normalde on bir gibi yatan Birkan sırf az daha konuşabilmek için kendini zorladıkça zorlamıştı. Kapanmak için çabalayan gözlerini sıkıca kapatıp açtıktan sonra böyle olmayacağına kanaat getirerek kadehini masaya bıraktı. "Ben bi' lavaboya uğrayıp geleyim." Barış arkasından bakarken hızlıca salondan ayrıldı. Lavabonun karşısına geçip tuvaletin kapısını kapattıktan sonra suyu açtı ve soğuk suyu birkaç kez yüzüne vurdu. Başını kaldırıp aynada ki aksiyle göz göze geldi. Dağılan saçları ve kırışan gömleği ona göre değildi ama gecenin bu saati, üstüne çöken bu yorgunluk hali ile kendine çeki düzen vermeyi hiç gözü almıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 3 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

B ile BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin