14

35 7 12
                                    

Deniz havası. Barış'ın tıkalı soluk borusuna iyi geliyordu kesinlikle.

Arabadan ineli beş dakika kadar olmuş olmalıydı. Birkan, Barış'ı şaşırtıp onun dediği yere sürmüştü aracı. Deniz kenarına. O sahile doğru inerken Barış da onu takip etti. Sahilde ki birkaç çadır ve sohbet eden genç erkek gruplarını geçip daha az kişinin olduğu bir yere gittiler. Yürüdükleri yerlerde insanların dikkatlerini üzerine çekiyorlardı. Sahilde iki takım elbiseli adam alışıldık bir görüntü değildi. Özellikle de Birkan'ın havasından geçilmiyordu. Kırmızı halıda yürüyormuşçasına kendinden emindi adımları. Sahilde olduğunun bilincinde değilmiş gibiydi tavırları.

"Teşekkür ederim istediğim yere getirdiğin için." Denize karşı durdular. Birkan biraz daha öndeydi bu yüzden Barış ona doğru yürürken kendi kendine mırıldandı. İletişimi bir şekilde başlatma ümidi ile elini Birkan'ın omuzuna koydu. Ters bir tepki beklese bile hiçbir şey olmadı. Birkan öylece denizi seyretti bir süre. Esen rüzgar saçlarının şeklini bozmuş, dağıtmıştı. Rüzgar ile birlikte uçuşan saçları yan profilini bir hayli çekici kılıyordu. Burnunu çekip bakışlarını kumlara dikti bir süre.

"Barış." Sesi, dalga seslerinin arasında kaybolabilecek kadar kısık ve cansızdı. Elini, omuzunda ki elin üzerine koyup aşağı indirdi. Barış elinde ki ele baktı. Garip gelmedi. Aslına bakarsanız tamda olması gereken şey buymuş gibi hissettirmişti. Doğru gibiydi. Birkan yanlış olduğunu bildiği bir doğruydu. İlk günden beri bir karmaşadan ibaretti. Adamı boğuyordu. Krizi tetikleniyormuş gibi hissettiriyordu ama olan tek şey göğsünde baş gösteren bir ağrıdan ibaretti. O ağrı büyüyor, büyüyor ve boğazını düğüm düğüm ediyordu. Bazen iştahını kaçırıyor bazen ise uykularını bölüyordu. İğrenç bir duyguydu ve Barış bunun adını aşk koymak istemiyordu. Güven vermeyen bir ilişki diyordu onun yerine. Güvenemeyeceğin bir adama bağlanmak.

Birkan'a kredi kartlarını, evinin anahtarını, telefonunun şifresini verebilecek kadar güveniyordu ama sırtını yaslayabilecek kadar değil. Arkamı döndüğümde oradan gider ve öylece yere çakılırım diyordu. Haksız mıydı? Arif'i hastanede yalnız bıraktığını öğrenmişti ve o günden beri daha da korkuyordu. Hayatı güvence altında değildi. Krizin içindeyken güvenebileceği birileri lazımdı ve Barış o hayati rolu Birkan gibi bir herife veriyordu kendi elleriyle. Hastaneye düştüğünde onu terk edecek biri ile olmak başına gelebilecek en kötü şey iken ne diye kendi hür iradesiyle bunu kendine yapıyordu ki? Delirmiş olmalıydı. Kesinlikle delirmişti.

"Efendim?" Dedi kısık bir sesle. Başında dönüp dolaşan iğrenç senaryolar zihnini allak bullak etmişti. Sanki Birkan'ın paçalarına kendisi yapışmamış gibi kaçıp gitmek istiyordu. İlk ilişkisini yaşayacağı adam hayatının travması olmamalıydı. Ama ya öyle olmazsa? Ya... Ya düzelirse? Ya hayatının travması değil de en mutlu anısı olursa? Çaresiz bir adamın iyimserliğinden başka bir şey değildi bu. Çaresizdi. Çaresizce Birkan'ı istiyordu.

Ona nasıl bağlandığı hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu. Aralarında ki ilişki kedi ile fare gibiydi. Barış yanaştıkça Birkan kaçmış ve arada ki mesafeyi açmaya çalışmıştı. Ama hikayenin sonunda kazanan kedi gibi duruyordu. Her şeye rağmen bu itici herifi yanında tutabildiğine tamamen sevinemiyordu. Çünkü içinde bir taraf pişman olacağını bağırıp duruyordu ve o taraf bir tümör gibi genişlemeye can atıyordu. Barış her ne kadar tümörü durdurmak için çabalasa bile fare ile arasında ki mesafe azaldıkça tümör büyüyordu. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Eli elindeyken ve Birkan'ın kısık sesi kulaklarını dolduruyorken kalbi heyecanla çarpıyor, beyni ise pişman olur muyum sorusunu kim bilir kaçıncı kez tekrarlıyordu. 

"Aklımda..." Sustu Birkan. Sustu ve yüzünü Barış'a çevirdi. Açık kahvelerini Barış'ın kara gözlerine dikti öylece. Tuttuğu eli farkında olmadan sıkıyordu. Yüzünden anlaşılıyordu bir sıkıntısı olduğu. Gerçi, Birkan'ın her zaman bir sıkıntısı olurdu ama bunu belli etmezdi. Bu sefer ise ediyordu. Belki yorgunluktan belki de karşısında ki adama açılmak istediğinden yüz kaslarını gevşek bırakmıştı. Duyguları doğrudan yüzüne yansıyor ve onu olabilecek en korumasız şekle bürüyordu.

B ile BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin