2

73 11 7
                                    

Öğrencilerin yavaş yavaş doluşmaya başlaması ile içeride tembellik eden öğretmenler el mahkum dışarı çıkmaya başlıyorlar. Hep olduğu gibi öğrenci kalabalığı ezbere bir şekilde sıraya geçiyor. Yeni öğrencilere öğretmenler yardımcı oluyor. Yaz tatilinden sonra kavuşan gençler anılarını anlatmak konusunda bı hayli hevesliler. Gürültüden geçilmiyor bahçe. Henüz kürsü boş olduğu için susturmaya çalışan da yok üstelik... Barış bu gürültüyü hiç özlemedim diye düşünüyor somurtarak.

Hala kalkmadığı banktan diğer öğretmenleri gözlüyor. Kendisine uygun kişileri aklına not etmek amacı. Bu gürültü tufanı bittikten sonra ortama girmeye kararlı ve ilk laf atacağı kişinin kim olacağını belirlemenin önemine inanıyor kendisi.

Aynı zamanda da gözü o adamı arıyor. Hiçbir yerde yok. O kadar öğretmenin arasında nereye kaybolduğunu anlamak güç. Bahçe gereksiz büyük olduğu için belki şurada ya da buradadır diye düşünse bile kalkıp bakacak kadar merak etmediği için oturmaya devam ediyor.

Arada sırada gözü kürsüye değiyor. Hala bomboş. Birisi gelir gelmez kalkıp diğer öğretmenlerin yanına gidecek o da. Bunu bekliyor ve istiyor da aslında ama zorunda kalmadan, kendi isteği ile yapmak konusunda biraz tedirgin.

Derin bir of çekip genç öğretmenleri dikizlemeye devam ediyor. Gözüne kestirdiği birkaç kişi var ama hepsinin yanında sohbet ettiği birileri var. İki kişinin arasına zorla girmek, tek kişi ile sohbete başlamaktan çok daha zor ve bir miktar da utanç verici(?) Arkasından konuşacak iki yakın arkadaş istemediği konusunda emin. Bu yüzden tek olan birini arıyor, arıyor fakat bulabileceğine dair olan inancını çoktan yitirmiş.

Sanki herkes önceden tanışmış da Barış'ı aralarına almayı unutmuşlar hatta istememişler gibi.

Sıkıntıyla ellerini ovuşturuyor. Yine terlediğini fark edince avuçlarını pantolununa sürüyor ve bir cesaret ayağa kalkıyor. Kalkması ile müdür yardımcılarından birinin kürsüye çıkması da bir oluyor.

"Ses..." Hiç yenilenmeyen o eski, okulun ilk günü konuşması... Tek fark seslendirenin farklı olması o kadar. Her yıl aynı şey, aynı sözler, kelimeler... Sevecen bir adam seslendiriyor bu seferkini. Barış yavaş yavaş diğer öğretmenlerin yanına ilerlerken konuşan adamı seyrediyor.

Adam neşeli, konuşurken bir yandan da yüzük parmağını okşuyor. Az daha dikkatli bakınca güneş ile birlikte yansıma yapan alyansı görmek mümkün. Bekarlığa yeni veda etmiş bir adamın neşesi olsa gerek bu diye düşünüyor Barış, düşünürken o da neşeleniyor. Başka insanların mutluluğu ile mutlu olabilecek kadar hayatı sevmek, Barış'a verilmiş en büyük lütuf olsa gerek.

Yan taraftan bir ses "Özcan hoca yerine gelen buymuş." Diyor. Barış başta kendisine seslenildiğini düşünüp heyecanlansa bile öyle olmadığını anlaması uzun sürmüyor. Hemen yanındaki uzun boylu genç bir öğretmenden geliyor ses. Barış'ın gözüne kestirdiklerinden birisi bu adam. Güler yüzlü ve cana yakın bir tiplemesi olduğu için insanların gerilmeden konuşacağı tarzda birisi. O da kendi yanında duran arkadaşı ile laflıyor kendi halinde ama kendini seyreden bir çift gözü fark edince dikkati dağılıyor.

"Naber?" Diyor delikanlı, Barış'ı şaşırtmayan bir samimiyetle. Önce ki adamın aksine sahte değil sahici bir samimiyet bu.

Bizimki de gülümseyip karşılık veriyor. Fakat sohbet uzun soluklu olmuyor. Müdür yardımcısına -isminin Ufuk olduğunu az sonra öğreniyorlar- saygı göstererek susuyorlar.

Ufuk Bey'in neşeli konuşmasının ardından kürsüye birkaç kişi daha çıkıyor. Kimsenin umurunda olmayan konuşmalardan sonra, son olarak çağırılan kişi yine ve yine okula yeni gelmiş olan müdür. Öğretmenler dahil herkesin sabrı tükenmiş olsa da mecburen dişlerini sıkıyorlar.

Barış'ın dağılan dikkati müdür çağırılırken söylenen isim ile yeniden kürsüye odaklanıyor. "Müdürümüz Ela Hanım'ın emekliliğe ayrılmasından sonra okulumuza yeni atanan, yeni müdürümüz Birkan Bey'i kürsüye çağırıyorum." Birkan. O adamın ismi.

B ile BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin