11.Geceyi İçinde Sakla

8.1K 451 311
                                    

Ben geldimmmm...

Bu sefer konuşmayacağım...

Güzel ve duygu, betimleme ağırlıklı bir bölüm oldu, umarım sıkılmazsınız. Neden böyle olduğunu anlarsınız bölüm sonundaa...

~~~~~~~~~

Gece Yolcuları - Meyhaneler sen...

Anıl Emre Daldal - B.

~~~~~~~~~

11.Bölüm

Korku...Çocukluğum...Geçmişim...

Benim için bu üç duygunun birbirinden farklı bir yanı yoktu. Çocukluğum, geçmişimdi. Geçmişim ise korkuyla geçmişti. Belki de geçmemişti, sadece ben öyle sanıyordum. Karanlık odalardaki, küçücük bir kız çocuğunun yaşamak zorunda kaldığı tüm duygular... Hiç biri geçmişte kalmamıştı. Küçük bir kız çocuğuna çektirilen acılar yeterli değilmiş gibi, büyüyene dek benimleydi o duygular. Bir an bile yanımdan ayrılmamış, her an zihnimin bir köşesinde saklı kalmışlardı.

Anne...Baba...

Değil! Tüm bu acı verici duyguların temelini en sağlam şekilde oluşturan kişiler. Onlar, anne ve baba değildi, sadece küçük bir çocuğun ölesiye korktuğu iki canavardı. Anne ve babalar çocuklarını canavarlarsan korurdu, ama benim canavarlarım onlardı. Anne ve baba...13 yaşındaki bir kız çocuğunun katili. Öz evlatlarının ruhunu öldüren canavarlar.

Sessiz ruhun çığlıkları her daim adınızı haykıracak, hiç susmayacak.

Onlara hiçbir zaman kin tutmadım. Her şey gibi buna da izin vermediler. Elleri üzerimde gezindi, durduramadım. İzin vermediler. Bedenimde kırılmayan yer kalmayana kadar vurdular, durduramadım. İzin vermediler. Boğazımı sıktılar, durduramadım. Saçlarımı çekmesinler diye saçlarımı kökünden keserken, kendimi durduramadım. Çocukluğum yavaşça değil, hızla elimden alınırken durduramadım. İzin vermediler. Çocuktum, sustum. Korktum.

Şimdi aynı korku tekrar benimleydi. Saklandığı köşeden sinsice çıkarken, bana acımadı. Her bir yanımı sardı, yine durduramadım. Aklım bazı şeyleri almakta zorlanırken, bana daha fazla acı çektirmek için uğraş göstermekten vazgeçmeyen korkular sessiz bir hızla tüm zihnimi kapladı. 

Sözler havada yankılanırken, tüm bakışların aynı anda bana döndüğünü hissettim. Her şey acı veriyordu, bana dönen tüm bu bakışlar katlanılmaz bir gerçek gibiydi.

Hayır, benden bahsediyor olamazdı, değil mi? Canımı almaktan bahsediyor olamazlardı. İçimdeki bu dehşeti bir kenara itmek istedim ama başaramadım. Bedenim buz kesmişti, sanki kanım damarlarımda çekiliyor, gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Kimdi bu? Kim benim canımı almak istiyor olabilirdi? Kim, beni bu korkunç karanlığa sürüklüyordu?

"Neden ona bakıyorsunuz?" Giran'ın sesi, bahçede yankılanan bir fırtına gibiydi. Sesiyle birlikte elimi daha sıkı sardı, sanki beni bu korkunç karanlıktan çekip çıkarmaya çalışıyordu. "Önünüze dönün! Çekin o siktiğimin bakışlarını bebeğimin üzerinden!" Sesindeki tehlikeli ton, kalbimdeki korkuyu bir nebze olsun hafifletmeye yetmiyordu. Gözlerim hala yaşlarla doluyken, önüme gelip ellerini yüzüme bastırdı ve zorla başımı kaldırıp ona bakmamı sağladı. Gözlerindeki kararlılık, içimdeki fırtınayı dindirmeye yetmiyordu.

"Hayır, Lâl. Hayır. Seni kimse alamaz, duydun mu? Ben yanındayım. Sakın korkma, tamam mı? Korkma."

Sözleri, korkumu bastırmak için bir çapa gibi uzandı ama içimdeki korku çok derindi. Tüm bedenim titriyordu, kendimi kontrol edemiyordum. Bu tehdit sadece bana yönelik değildi, onun ve diğerlerinin hayatlarını da tehlikeye atıyordu. Benim yüzümden onlara zarar geliyordu, ve belki de gelmeye devam edecekti. Bencil olduğumu biliyordum, kendi korkularımın içinde boğulurken başkalarının hayatını tehlikeye atıyordum. Ama bu bencillik benim kontrolümde değildi. Ölmekten korkuyordum. Bu dünyadan ayrılmak istemiyordum, Giran'ın yanında kalmak istiyordum.

Sessiz Ruhların ÇığlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin