Rüzgar, Hakanı kurtarayım derken kendi de sıkıştı enkazların altına. Biz de Ferhatın gelmesini bekleyelim dedik. Saat on ikiydi ( Rügarın saatinden anladık ),kaç saat bekledik Ferhat gelmedi. Rüzgar, endişelendiyimizi anlayıp şöyle söyledi.
"Merak etmeyin, ya. Biz daha buraya gelirken kırk dakikamızı aldı. O daha kırk dakika yol gidecek, ekipleri çağıracak, ekiplerle yeniden kırk dakika yol gelecek, sonra kaç saat bizi kurtarmak yer arayıp içeri girecekler. Yani bekleyelim şimdilik."
Biz de onun dediğini yaptık, bekledik, bekledik, beklerken kaç defa saati sorduk. Saat gece dört oldu hala gelmediler. Ne kadar endişelensekde en azından birimiz kurulmuştu. Bu da çok güzel bi haber, ve eminim ki, bizi de kurtaracaklar. Bu günü bekleyerek geçirelim dedik.
Rüzgar gelirken üzerinde su, yiyecek bi şeyler ve battaniye getirmişti. Kaç gündür doğru düzgün yemek yiyemiyorduk. Bu çok iyi geldi, battaniyeni de buz kaplamış ayağımın üzerine attım. Sanki cennetteymişim gibi hiss ettim. O kadar iyi geldi ki, anlatamam. Her kes ne kadar endişelense de keyfimiz yerine gelmişti.
"Gördünüz mü? Ben size demiştim kös-kös oturmak yerine yardım çağırırsak bizi kurtarırlar. Sesimizi duyup geldiniz değil mi aşkım?" Alev kendinden emin bir şekilde söyledi.
"O kadar yolu sesinizi uzaktan duyup gelmedik. Buralarda arama yapıyorduk ve bu binaya girdiyimizde sesinizi duyup daha kolay bulduk sizi."
"Yani en azından işinizi kolaylaştırdık."
"Evet, öyle oldu."
Sanki burada bir aile olmuştuk, bir-birimize çok bağlanmıştık. Ama diğer tüm aileler gibi dörd tarafı duvar üzerinde çatısı olan evin içinde sofra başına toplanmamıştık.
Çatısı olmayan, dörd tarafı enkaz parçaları olan ve bırak sofrayı az önceye kadar yemek bile bulamayan aileyiz biz. Ama mutluyuz, hayata yeniden, her gün yeniden, her saat yeniden tutunuyoruz. Sadece bir-birimizle vakit geçiriyoruz, başka şey yapmak gibi bi lüksümüz yok. Bir-birimizi tanıyoruz, konuşuyoruz, paylaşıyoruz her şeyimizi. Seviyoruz bir-birimizi.
Şimdiye kadar olan arkadaşlarımla hiç böyle vakit geçirmemiştim. Zaten bi tane arkadaşım vardı ve o da sadece takılıyordu benimle. Birini tanımanız için aylara yıllara gerek yokmuş, bunu anladım. Depreme düştüğünüz an etrafınızdakiler arkadaşlarınız, can dostlarınız olu veriyolar.
Her saati umutla bekliyorduk, ama sonunda dayanamadım ve gözlerimi kapatıp uyudum. Kaç saat, kaç dakika uyudum bilmiyorum ama, sanırım kısa bi süre uyudum. Sonra hafifçe gözlerimi açtım, biri kulağıma bi şey fısıldıyordu.
"Mercan, vakit daralıyor. Senin de vaktin geldi."
"Ne vakti?"
"Ölüm vakti. Ben Azrailim, canını almaya geldim."
"Hayır, olamaz. Ben daha çok gencim, yaşayacak uzun bi ömrüm var."
"Bunu ben bilmem, listede adın yazıyo."
"Bi yanlışlık olmuştur. İyice bakın."
"Yanlışlık falan yok, son dileyini söyle."
"Buradan çıktıktan sonra al canımı, n'olur."
"Vaktim yok, sırada başkaları da var."
"Peki, al canımı."
Gözlerimi kapattım ve bizimkilerin kah-kahaya boğulduklarını gördüm. Onlara baktım ve patlayacak gibiydiler.
"Ben ölüyorum burada siz gülüşüyorsunuz!"
Ciddi bi tavırla söyledim.
"Uyku sersemi, öldüyün falan yok."
"Az önce Azrail gelip beni öldürecekti. "
"Ortada Azrail falan yok. Seni uyku sersemi gibi görünce şaka yapayım dedim."
"Demek kulağıma fısıldayan sendin."
Sinirli gözlerle bakıyordum onlara. Beni kandırmışlardı resmen, esasta Hakan. Merak etmeyin siz, sanırım daha buradayız ve sizden öcümü alıcam. Az kalsın korkudan altıma sıçıyodum ya. Bu nasıl şaka?! Eşşek şakası baya-baya. Onların bana bakarak gülmesi daha da sinirlerimi bozuyordu. Hırslı bi bakış atarak sordum.
"Ne var? Neye gülüyorsunuz? Çok mu komik?"
Kaşlarımı çatarak onlara baktığımda hala gülüyordular. Onların beni ciddiye almaması beni daha da kızdırıyor. Diğer ailelerle ortak tek noktamız, onlar gibi bizde de bir-birimizin arasında olan şakalaşmalarımız ve bir-birimizi kışkırtmamız...Her kese merhaba. İkinci kitabımı da sevdiyiniz için çok teşekkür ederim. Bence teklifim hala geçerliyken yorumlar kısmına yorum yazın. Öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHV+R
Roman d'amourAşk ne garip bir duygu değil mi? Dağın başında denizin dibinde depremin ortasında olurken bile engel tanımıyor. Normal evlerde normal sokaklarda normal şartlarda değil, enkazın altında ezilirken aşık oldum ona.