Zaman çok hızlı akan bir matematiğe sahip. Çoğu şeyi hesaplayamadan bitiyor. Yaşadığımız çok fazla şey bizim için kısa anlardan ibaret oluyor. Saatler günlere, günler haftalara dönüştü. Neredeyse her sabah Simge'nin evine gelmek bir rutin olmuştu. Beşinci gündü sanırım her geldiğimde kahvaltı hazırlıyordu. Çok konuşmuyorduk. Ufak havadan sudan anlardı. İçlerinden daha farklı bir gün vardı. Bence ikimiz içinde her şeyi degiştiren gün. En çok onun için.
- Bu elbise cidden tuhaf durmuyor mu?
Simge oturduğu yatakta sigarasını yakarak bacak bacak üstüne attı. Beni süzüp üzerimdeki parıltılı mavi elbiseye baktı.
- Çok yakışıktı bence sana.
Arkamdaki aynaya dönüp üzerimde kısa duran elbiseyi biraz çekiştirdim. Elbise giymeye alışkın değildim. Kaan öldüğünden beri ilk giyişim bile olabilirdi.
- Fazla parlak.
Arkadan duyduğum kıkırtı git gide yaklaştı arkamdan. Belime iki kol dolanıyorken aynadan ikimize bakıp homurdandı sigarasını dudaklarından alıyorken.
- Cildini ortaya çıkarıyor.
Kaşlarım çatılıyorken parmaklarından sigarayı alarak dudaklarıma götürdüm. Bir nefes çekiyorken Simge'den uzaklaştım bir adım.
- Cidden hastasın sen.
Gülüyorken onun yanından geçerek oturmayı sevdiğim camın önündeki eşiğe zıplayarak oturdum. Sigarayı camın üst kısmına doğru üfleyerek ekledim.
- Bu cildi nasıl beğenebilirsin.
Son bir iki haftadır morluk olmayan yerim yoktu. Küçük çizikler hızlı iyileştiğinden belli olmasada bir iki günlükler gözüküyordu. Bakışlarımı ona çevirince beni süzmesini izledim.
- Herkesin güzellik anlayışı farklıdır Gölge.
Sigara bitiyorken dedigine gülüyorken son duman dudaklarımdan ayrıldı. Eşiğe bastırarak söndürdüm ve zıplayarak geri indim. Aynaya bakmadan elimi arkadaki fermuara götürecektim ki başka el bileğimi tuttu.
- Giyili kalsın.
Anlamayarak ona baktım ve üzerimi süzdüm. Arada farklı şeyler giyeyim istemişti ama baya kapatan bir elbise sayırlırdı. Şaşırmış bir şekilde kaşlarımı hafif kaldırdım.
- Eminsin?
O başını salladıktan sonra kolumu tutup en az favorim olan alete yaklaştı.
- Puff
Gelen ses ile gülerek bana baktı açarken oturabileyim diye.
- Çok sevmiyorsun bunu. Kanatmıyor bile, diğerlerine göre. Neden bunu bu kadar sevmiyorsun?
O kaldırdığı için önce oturdum ve sonra bacaklarımı sabitlerken ona dönmeden konuştum.
- Bütün bedenimi saran bir tek bu var. O kadar kontrolu kaybetmek hoşuma gitmiyor.
Anlamış şekilde biraz mırıldansa da bunun onun favorisi olduğuna emindim. Kollarımı bağlayıp eli nazikçe alnıma gitti. Başımı geriye yatırdıktan sonra saçlarımı düzeltti. Sanki çok nazik biriymiş gibi.
- Derin nefes al.
Komutunu dinlediğim sırada kilitler aynı anda kapandı. Bedenimdeki sıkmayı hissedince derin nefes bıraktım.
- Sıcaklık vermiyorum sevmiyorsun diye.
Sesi az önceki alaydan çıkmıştı. Cidden ciddileştiğinde bütün algısı kapanıyor gibiydi. Kumandadan başını kaldırıp bana baktığında cidden normalde tanıdığım kadın gibi değildi. Cidden kişilik bozukluğu olduğuna inanabilirdim. Gözlerinin içine bakıyorken sanki daha farklı bir halini gördüm. Daha önce cidden hiç görmediğim bir haliydi işte bu. Benden bakışlarını ayırmadan kumandada tuşa bastı. Bu ilk ve sondu bana uyarı vermeden başlayışının bianda bedenim sıkılıyorken Simge'nin sadece elbiseye baktığını fark ettim. Bugün ekstra dalgındı. Normalde hep yüzüme bakardı yada alet hata vericek mi diye kontrol ediyordu. Ama hiç birini yapmıyor öylece dikiliyordu. Kumandada hiç bir şey söylemeden dereceyi artırmaya başladı.
YOU ARE READING
in a room full of art i'd still stare at you
Fantasysahip olunan, olunabilecek anılar için kaybettiğimiz ve geri alınamayacak anılar için - gerçek adını kimseye söylememeye söz verdiğim ve hikayeyi okuyacağından yüzde yüz emin olduğum biri için.