Olduğum yerde dalmışken birinin bacağımı dürtmesi ile uyandım. Gözlerimi yorgunca açarak karşımdaki bedeni anlamaya çalıştım. Koltukta mı uyuyakalmıştım. Gördüğüm hafif sarılık ile gözlerimi kapattım.
- Ne var Sena?
Daha fazla bacağımı dürtmeye başlayınca bir şeyler demişti ama anlayamamıştım. Elimi sonunda yüzüme götürüp ovuşturdum. Çevremi algılıyorken Sena'yı duymaya başlamıştım.
- Söylemeyecektim.. yani gider sandım... Çok yağmur var.. bilemedim çok geç oldu..
Kaşlarımı çatıp uykulu şekilde mırıldandım.
- Ne diyorsun kızım?
İki elimi de yüzüme götürüp yüzümü ovuşturdum.
- Simge.
Duyduğum isim ile ellerimi yüzümden çektim. İki ay olmuştu sanırım son yaşananlardan beri. İlk başta aramış sonra ise bırakmıştı. Vazgeçti diye düşünüyordum.
- Seni uyandırmak istemedim kızarsın diye ama saatlerdir kapıda bekliyor. Çalmıyorda öylece duruyor. Çok yağmur var ölücek soğuktan diye korkuyorum.
Anlamayarak ayılıyorken bakışlarım duvardaki saate baktı. Sonra bileğimdeki saate kaydı gözlerim duvardakini anlık okuyamadığım için.
- Sorun yok birazdan alarmım çalıcaktı zaten.
Sena anlamayarak bana bakıyorken ayağa kalktım homurdanarak. Cama yaklaşıp yüzüme düşen bir kaç tutan saçı geriye attım. Gördüğüm beden ile kaşlarım çatıldı. Yağmurun altında kaldırıma oturmuş öylece bekliyordu. Ne koruması vardı ne de şemsiyesi. Arabası bile yakında durmuyordu. Omuz silkip geri koltuğa ilerlemeye başladım.
- Bırak gebersin.
Sonra Sena koluma yapıştı. Beni tutup yüzüme baktı endise ile.
- Gölge donucak kadın. Git konuş ne istiyor öğren. Lütfen benim hatrım için.
Bana bakışına bakıp iç çektim. Kolumu kaldırıp saatime baktım. Vaktim çok yoktu. Tam konuşacakken bakışlarım yine Sena'ya kaydı. Cidden endişeliydi. Kolumu çekip homurdandım deri ceketimi koltuktan alırken.
- Tamam konuşacağım.
Sena rahatlamış nefes bırakıyorken ceketi giyip kapşonumu taktım. Hızlı şekilde merdivenleri inip uyuyan ve hala uyanık olan kimseye dokunmamaya özen göstererek geçtim. Kapıyı açtığımda cidden soğuk olduğunu anlamıştım nefesimin buharlaşmasından. Yağmur çok gürültülüydü. Hiç hoşlanmıyordum. Adımlarım ona doğru yaklaşınca beni fark edip ayağa kalktı bianda. Berbat gözüküyordu.
- Gölge..
Sesi titriyordu. Soğuktan ölmüyordu umarım. Baya ıslanıyor gibi hissediyorken düz bir tonda sordum.
- Niye burdasın?
Bana bir adım yaklaşınca geri adım attım.
- Beni affetmen için geldim.
Anlamayarak başımı kaldırdım yağmur artıyorken Ağlıyordu. Çok yağmur olmasına rağmen anlaşılıyordu. Onu belli süredir tanıdıysam bu tavrının yabancılığı cidden beni şok ediyordu. Asla kimseden özür dilemem diyerek böbürlenen kontrol manyağı travmatik sahibe bu muydu?
- Lütfen.
Kafamı yana eğerek üstüne başına baktım.
- Ne zamandır burdasın sen?
Sessiz kaldı. Neyse benim problemim değildi. Sena'ya konuşurum demiştim ve konuşmuştum da. Geriye adım atacakken ceketimi tuttu.
- Özür dilerim. Sen yokken çok boşlukta hissettim. Hiç böyle olmamıştı. Başka birine geçemedim.. Denedim.. her şey denedim.. Olmuyor lütfen affet beni ne istersen yaparım..
YOU ARE READING
in a room full of art i'd still stare at you
Fantasysahip olunan, olunabilecek anılar için kaybettiğimiz ve geri alınamayacak anılar için - gerçek adını kimseye söylememeye söz verdiğim ve hikayeyi okuyacağından yüzde yüz emin olduğum biri için.