Duvardaki siyah saate bakıyordum yorgun bakışlarla. Kadir beni eve bıraktıktan sonra bedenimi yeniden kontrol edemem tam anlamı ile beş altı saat sürmüştü. Simge beni milyonlarca kez arayınca en son telefonumu kapatmıştım. Şimdi saat ise 3'e geliyordu. Duvardaki saatin tik takları bütün depoya doluyor gibiydi. Bakışlarım ondan altındaki bir sürü resimde ve yazı dolu kağıtlarda dolandı. Bakışlarım sonunda ortadaki isime gelince durdum. Zeynep. O isim için çok şey vermiştim ve hala çok geride hissediyordum kendimi. Demir kapı gürültü ile açılıyorken içeriye giren kişinin kim olduğunu adım sesinden bile anladığım için dönmedim. Üzerimdeki siyah boğazlı yaraları göstermiyordu. Altımdaki uzun siyah dar pantalon da morlukları biraz sıktığı için acıtsada acı beni ayakta tutuyordu.
- Nerdesin kaç kere adım telefonun kapalı? Simge'den sonra hep buraya gelirdin.
Soruya bir bahane bile uyduramayacak kafam doluydu. Koltukta yaydığım bacaklarımı toplayıp oturur pozisyon aldım. Sena da yanıma oturup ellerini siyah saçlarımda dolandırdı.
- Ne oldu Gölge?
Konuşmadan ona döndüm. Başımı yavaşça boynuna sokup derin bir nefes aldım.
- Yoruldum sadece.
Sesi daha endişeliye dönüşüyorken başımı kaldırıp koltuktan kalktım. Dışarıda çok fazla yağmur vardı.
- Uyusana biraz. Günlerdir çok az uyudun.
Ellerimle saçlarımı biraz geriye atıp odadaki iki masadan uzun olanının önüne ilerledim.
- Yok uykum.
Elimdeki kağıtlara hissiz şekilde bakarken kafam fazla doluydu. Kağıtları bırakırken başım duvarın kenarına yazılmış tarihlere ve sebeplere kaydı. Lale / Suda boğulma. Derin nefes alıp içime dolan sıkıntı ile arkamı döndüm masaya. Kalçamı dayıyarak koltukta bana endişeli gözler ile bakan Sena'ya döndüm.
- Bu Simge işini düşünüyorum. Lale'yi bir an önce almak istiyorum ama bir yandan da iyice hayır kurumuna döndük.
Söylediğim cümle ile ayağa kalkan Sena aklımdan geçen cümleleri biliyor gibiydi.
- Olmaz Gölge. Çalıştıramayız çocukları.
Gergin bir nefes alıp o bana çekinerek yaklaşırken sesimi daha otorater turmaya çalıştım.
- Bize ciddi para getirebilirler.
Söylediğimi zaten bekliyor gibi dursa da yüzünde bir hayal kırıklığı oluşuyordu.
- O zaman Murat veya Max'ten ne farkımız kalır ki?
Söylediği çok sessiz çıksa da çığlık etkisi bırakıyordu kulaklarımda. Yere bakıp başımı kaldırmaya gücüm olmadan ekledim.
- Yapılması gerekenler belli.
Onun önünden çıkıyorken kendimi yeniden tekli koltuğa attım. Konuşma çok ağır geliyordu bünyeme.
Sena bana dönüp hızlıca takip etti bedenimi. Oturunca dizlerinin üzerine çöktü ve elleri dizlerimi buldu. Yalvaran gözlerle bakıyordu gözlerime.- Ne olur Gölge biraz merhamet et. Sırf arkadaşımızı kurtaracağız diye küçücük çocukların hayatlarını mahvedemeyiz. Onların canı Lale'ninkinden değersiz değil.
Elimle ellerini ittirip ayağımla biraz geriye gitmesini sağladım Sena'nın. Benim gücüm ile o geriye doğru kalçasının üzerine çöktü.
- Mesele Lale değil sadece, sıralama. Lale'den sonra gelicekler de var.
Sena'nın gözleri yalvaran bir tavırdan öfkeye dönüştü. O ayağa kalkıyorken yüzüne düşen saç tutamlarını hışımla kulağına doğru tıkadı.
YOU ARE READING
in a room full of art i'd still stare at you
Fantasysahip olunan, olunabilecek anılar için kaybettiğimiz ve geri alınamayacak anılar için - gerçek adını kimseye söylememeye söz verdiğim ve hikayeyi okuyacağından yüzde yüz emin olduğum biri için.