⛓️ 24. Bölüm

163 35 25
                                    

2 gün sonra

Hyunjin'den

Elimdeki ıslak bezle vücudunu silerken gözlerimiz kısa bir anlığına kesişmiş, çok uzun tutmadan çekmişti hemen. Derin bir nefes aldı. Zorlanıyordu sanki. Neye zorlandığını bilmiyordum ancak. Ameliyattan çıktığından bu yana bir kez bile konuşmamıştı benimle. Jisung ve Jeongin'le konuşuyordu... Tek sorun bendim sanırım.

Odaya giren Jisung'da gezdirdim gözlerimi. Gözlerinin kıpkırmızı olmasından dolayı yine Know'la tartıştıklarını anlayabiliyordum. Bu birkaç günde Know hep sevgilisini ziyarete gelmişti. Barışmak istiyordu fakat Jisung Yongbok'tan özür dilemesini istediğinde bunu direkt reddetmişti. Lee Know'du bu. Pek özür dileyen bir tip değildi. Jisung ise oldukça inatçıydı bu konuda.

"Bugün daha iyisin."

Jisung'un söylediğiyle başını onaylar anlamda salladı Yongbok. "İyiyim." Dedi dudaklarına hafif bir gülümseme yerleşirken. İçim acıyordu gerçekten. Bana da böyle gülümsemesini o kadar çok isterdim ki.

Vücudunu silme işini bitirip ayağa kalkarak bezi kenara koyduğumda Jisung, telefonun çalmasıyla tekrar çıktı odadan. Yine Yongbok'la yalnız kalırken "açsan söyle" diyerek yanındaki sandalye yerine yanına, yatağa oturdum bu sefer. Ellerini ellerim arasına aldığımda çekti hemen, gözlerime baktı ardından. Yalnız sinirli değildi bakışları. İlk defa ne sinir ne öfke vardı... Sadece kırgınlık. Kırmış mıydım onu?

"Yapma böyle lütfen. En azından ne yaptığımı ya da neden bana böyle davrandığını söyle."

Yine konuşmak yerine susunca başımı öne eğmiş ve derin bir iç çekmiştim. Vereceği tepkiyi umursamadan kollarımı ezik ve morluklarını acıtmayacak şekilde bedenine sardım. Kokusu direkt beni etkisi altına alırken karşılık alamasam bile istemsizce sıkılaşmıştı kollarım. Onu çok özlemiştim.

"Kokun..." İlk defa konuşmasıyla içimi büyük bir sevinç sararken "evet" demiştim aynı zamanda boynuna küçük bir öpücük kondururken. "Amerika'ya gittiğimden bu yana kimseyle temas etmedim. Kendi kokum bu."

Jisung'la ve kardeşimle birer kez sarılmıştık ancak bilmesine gerek yoktu. Kokuları üstüme sinmemişti ne de olsa.

Elleri koluma tutundu bir anda. Onun bu hareketini beklemezken sımsıkı sıkmıştı parmakları arasındaki tenimi. Boynuma gelen ıslaklıkla gözlerim kocaman açılırken geri çekilip yüzüne baktım, göz yaşıyla ıslanan yüzüne...

"Git" dedi kısık bir sesle. Tekrar etti birkaç kez aynı cümleyi. "Git, git Hyunjin."

"Hayır Yongbok. Bırakmam artık seni."

Elinin tesiyle ıslanan yanağını sertçe sildikçe tekrar ıslanırken "git!" Demişti bir kez daha. Anlam veremez gözlerle ona bakarken elini göğsüme getirerek ittirmişti aynı zamanda. Ne olmuştu şimdi? İstemsizce bir şey mi yapmıştım?

"Gitmeyeceğim Yongbok."

"Siktir git Hyunjin! İstemiyorum tamam mı!? Senin sevgini, ilgini... Hiçbir şey istemiyorum!"

"Yongbok..."

"Git... Sadece git." Daha fazla uzatmayarak ayağa kalkarken karmaşık olan kafamla çıkmıştım odadan. Birden ne olmuştu ki böyle? Bir şey yapmıştımda ben mi fark etmemiştim?

Hastaneden ayrılarak arabayı şirkete sürdüm hızla. Yongbok'un neden böyle davrandığını bilse bilse Changbin bilirdi. Benim aksime o Yongbok'un sözlerini ve tavırlarını çok rahat bir şekilde anlayabiliyordu.

Kısa bir sürede kendimi şirketin altındaki gizli depoda bulurken sandalyede bağlı olan Jay'e kısa bir bakış atmış ve Changbin'i yine mutfağında yemek yerken bulmuştum. Beni gördüğüne şaşırmış olmalı ki garip bir ifadeyle bakıyordu bana. Sonuçta Yongbok yanımda olmadığı için gelmemi beklemezdi.

Sadist ile Mazoşist / Hyunlix (Masum Psikopat 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin