⛓️ 29. Bölüm

174 29 63
                                    

Depoda büyük bir sessizlik olurken gözlerim önce Changbin'e kaydı. Yüzünde yine düz bir ifade vardı. Her zaman olduğu gibi.

Fakat diğer tarafa dönüp Know'a baktığımda gözlerinde garip bir duygu görmüştüm. Yüzü bembeyaz olmuş, gözleri Yongbok'a odaklanmıştı. Ne tepki vereceğini bekliyordu sanki. Anlamadığım şey ise burada bu ifadeye sahip olması gereken kişi Changbin iken onun yerine Know'un olmasıydı.

Changbin yanımdaki sandalyeden kalkıp birkaç adım atarak ayakta öylece dikilmiş, Jay'in cesedine bakan Yongbok'a doğru ilerlemişti. Gözüm tekrar Know'a kaydı. Yumruk yaptığı elini sertçe sıkıyordu.

"Hain olduğum için üzgünüm Yongbok. Evet, iyi anlaşıyorduk, kimsenin bilmediği güzel bir arkadaşlığımız vardı ancak ihanet ettim sana. Pişman mısın diye soracak olursan eğer... Biraz. Yine de seninle geçirdiğimiz anlar güzeldi."

Changbin konuşurken Yongbok gözlerini odakladığı Jay'in cesedinden çekmiyordu bir türlü. Belki şoka girmiştir diye düşünerek ayağa kalktığımda ona ilerleyecekken Yongbok'un sonunda hareket ettiğini görmüş ve duraksamıştım. Changbin'in gözlerinin içine bakıyordu şimdi.

"Senden şüphelenmekte haklıymışım. Fakat yine de yapmaz dedim, güvendim sana. Hain sen olmak zorunda mıydın? Şirkette o kadar çalışan varken." Kırgınlıkla konuşurken onun bu ses tonuna karşılık oldukça şaşırmıştım. Böyle bir tepki vermesini beklemiyordum.

"Üzgünüm Yongbok."

Hayretle Changbin'in yüzüne baktı, hâlâ elinde tuttuğu silahı ona doğrulttu ardından.

"Beni anlayan tek sendin Changbin. Niye yaptın ki bunu?" Yongbok'un konuşarak Changbin'e doğru ilerlemesiyle Know'da oturduğu yerden ayaklanmıştı.

"Ben başından beri Know için çalışıyordum, onun adamıydım. Herkesin yaptığı gibi bende patronuma çalıştım."

Gözlerini yere çevirerek titrek bir nefes aldı Yongbok. "Hainlere ne yaptığımı biliyorsun değil mi Changbin?"

"Biliyorum."

Başını onaylar anlamda salladı Yongbok. Hemen sonrasında bir el silah sesi ve Changbin'in yere yığılan cansız bedeninin düşüş sesi yankılandı depoda.

Dizlerinin üstüne yere çökmüş, elindeki silahı yere düşürmüştü Yongbok. Gözleri bu sefer Changbin'in cansız bedeninden ayrılmıyorken gözlerim anlık Know'a çevrilmiş ve gördüğüm görüntü karşısında kafam allak bullak olmuştu.

Know... Gözünden süzülen bir damla gözyaşını elinin tersiyle silmiş ve birkaç adım gerilemişti aynı zamanda. Hızla depodan koşturarak çıktığında ise Jisung ne olduğunu anlamayarak peşinden gitmişti.

Know'a anlam veremezken her şeyi boş verip hızla Yongbok'un yanına vardım. Bazı yerlerine kan sıçramış yüzünü iki elim arasına aldığımda dolu gözleriyle bakmıştı bana.

"Kalk hadi işin bitti burada." Kafasını iki yana sallamış ve kanlı eliyle Changbin'i göstermişti.

"O beni anlayan tek kişiydi... Artık beni anlayacak kimsem kalmadı. Hain o olmak zorunda mıydı?"

"Şu lanet yerden gidelim Yongbok." Bir süre daha Changbin'in cesedine bakmış ve onaylar anlamda sallamıştı başını. Anlına uzun bir öpücük kondurup tuttuğum elinden ayağa kaldırdığımda burnunu çekti, yere düşen silahını aldı ardından.

Changbin'in yanına ilerledi. Yanına çöküp kandan görünmeyen yüzüne baktı ardından.

"Üzgünüm Changbin... Doğum günümde bana hediye ettiğin silahla seni öldürdüğüm için."

Sadist ile Mazoşist / Hyunlix (Masum Psikopat 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin