-2-

65 18 0
                                    

"Dikkatini topla!" Derin bir nefes alıp gözlerimi tekrar kapattım. Rüzgarın etrafıma dolandığını düşündüm. Hiçbir şey hissetmeyince sinirlenmeye başladım.

Gücüm alanındaki her şeyi kontrol edebiliyordum... rüzgâr hariç. Luasya omzuma dokunduğunda ona baktım. Yüzünden herhangi bir duygu okunmuyordu. Sinirli veya bıkkın olduğunu düşündüm çünkü ben öyleydim.

"Kendini zorlama. Rüzgâr olmasa da hâlâ su, bitki, hayvan ve toprak gibi önemli güçlerin var. Rüzgârı da zamanla kazanırsın." Daha güçlü olmak istiyordum. Kimsenin yenemediği Faaro'yu yenmek benim istediğim tek şeydi. Ve bunda oldukça kararlıydım. Takrar denemek üzere gözlerimi kapatacağım sırada duyduğum sesle ofladım. Siren çalıyordu...

"Haydi, çabuk ol!" Luasya koşmaya başlayınca gözlerimi devirdim. Neden bu kadar meraklı olduklarını anlayamıyorum. Bence vakit kaybından başka bir şey değil. Zorunlu olmasa oraya adımımı bile atmazdım. Yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Etrafta kimse yoktu. Herkes yakınlarda olduğu için çoktan saraya girmiş olmalılardı.

Normalde saraya pek kişi giremez. Sadece siren çaldığında efendinin söyleyeceklerini dinlemek için orada toplanmamız gerekiyordu. Sürekli bir çok kural sayar ve eğer bu kurallara uymazsak cezalandırılacağımızı söylerdi. Acaba bu sefer ne diyecekti.

Büyük sarayın içine girdim. Etrafta birsürü yapıt vardı. Heykeller, görkemli vazolar, birbirinden farklı tablolar... Bunları her zaman beğenmişimdir. Aslında bu sarayı çok seviyordum. Her zaman efendinin yerine geçtiğimi hayal ederdim. Sarayın yasak bölgelerine girdiğimi, Büyük tahtta oturduğumu.

Sesleniş odasına girince hemen kendime bir yer aramaya başladım. En fazla yirmi kişi vardı. Horde Krallığı bu kadardı zaten. Daha doğrusu Faaro'nun saldırılarından sadece biz kurtulabilmiştik.

Köşelerde bir yere oturup sahneye baktım. Sahne her zaman boş olurdu. Herhangi bir eşya veya süsleme olmazdı. Sadece efendi çıkar ve konuşurdu. Yine sahneye çıkınca derin bir nefes aldım. Yine başlıyorduk... Sarayın ve efendinin beğenmediğim tek şeyi bu seslenişti.

"Sizi buraya neden çağırdığımı merak ediyorsunuzdur!" Gözlerini benimle buluşturup gülümseyince kaşlarımı çattım. Yanına gelmemi işaret etti. Ne yaptığını anlayamamıştım. Ancak yinede yavaşça yerimden kalkıp onun yanına ilerledim. Elini uzatınca tutup beni yanına çekmesine izin verdim.

"Yarın CL için çok önemli bir gün." Heyecanla yerimde kıpırdandım. Sonunda yıllardır beklediğim şey oluyordu. "CL çok özel biri. Doğa gücü onun özel olmasına büyük bir katkıda bulunuyor. Kendisi de hakimiyetiyle aranızdaki en güçlü kişi olduğunu kanıtladı." Sırıtmamı engellemeye çalışmamıştım bile. Bunu biliyordum ancak efendinin ağzından duymak hoşuma gitmişti.

"Uzun lafın kısası... yarın onun için bir gökyüzü ejderhası seçilecek. Bunun için ona her zamanki gibi Luasya yardım edecek." Luasya'ya baktığımda bana gülümsediğini gördüm. Bu zamana kadar bana o yardım etmişti. Şimdi de yanımda olacak olması beni mutlu etmişti. Ve tabii ki de bir gökyüzü ejderhasına kavuşmak...

# Faaro

"Bir gökyüzü ejderhası seçmeye gidecekler." Ruta'nın verdiği bilgiyle gülümsedim. Sonunda beklediğim şey oluyordu.

"Onunla tanışmak için sabırsızlanıyorum." Ruta sırıtmaya başlayınca gözlerimi kapattım. Aklından neler geçtiğini öğrenmek beni sinirlendirebilirdi.

"Bunu sevgilin duymasa iyi olur." İşte, tahmin etmiştim. Zoraki bir şekilde gülümsedim.

"Ruhunu çekerim olur, biter." Bu tehditin aslında Lia'ya değil, ona olduğunu çok kolay farketmişti. Bunu sessizce işine devam etmesinden anlayabilirdim.

Ne kadar tehdit etsem de ona zarar vermeyeceğimi bilmiyordu. Sonuçta o benim kardeşimdi. Ne kadar o bilmesede...

Karanlık SonsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin