"Heyecanlı mısın?" Luasya omzumu tutunca gülümsedim. Gözlerimin içine bakarken derin bir nefes aldım. Ne zaman bana böyle baksa konuşmakta zorlanırdım.
"Hemde çok." Melodik bir kahkaha atıp elimi tuttu. Daha fazla beklemeden beni açıklığa çekti. Birden gözüme vuran güneşle gözlerimi kıstım. Elimi gözüme siper edip etrafa göz attım. Bu harikaydı. Her yer yemyeşildi. Ne kadar her yere teknoloji hakim olsa da hiç belli olmuyordu. Gökyüzü ejderhaları için doğal bir alan kurulmuştu.
"Merhaba." Sesin geldiği yöne dönünce pembe saçlı bir kız gördüm. "Yardımcı olabilir miyim?" Luasya bir adım atıp konuşmayı ele aldı.
"CL için bir ejderha alacağız." Kız içten bir şekilde gülümseyip bana yaklaştı. Oldukça şirin biriydi
"İzninizle size açıklayayım." Onu dinlemek için dikkat kesildim. Beni fazla bekletmeden konuşmaya devam etti. "İlk defa ejderhalarla karşılaşacağın için dikkatli olmalısın. Aksi taktirde yanlış birini seçebilirsin." Dediklerinden hiçbir şey anlamıştım. Bakışlarımdan bunu anlamış olacak ki açıklama gereği duydu.
"Ejderha seçmek için onunla duygusal bir bağ kurmalısın. Öncelikle ona güvendiğini hissetmeli. Bunun için onun gözlerinin içine bakmalı ve çok büyük bir sırrını ona söylemelisin... kalbinle." Biraz değişikti ancak itiraz etmeden başımı salladım. "Son olarak... Efendinin emirlerine göre kendi renginde bir ejderha seçmelisin." Bir anda olduğum yerde kalakaldım.
Halktaki herkesin bir rengi vardı. Doğduğunda onun için seçilen bir renk. Bu renk bebeğin gücüne göre seçilir ve tüm hayatı boyunca onu temsil eder. Bu kutsal bir gelenektir ve renk bebeğin ayak bileğinde damga olarak sonsuzluğa kavuşurdu. Benim rengimse yeşildi.
"Yani yeşil bir ejderha mı seçmek zorundayım?" Kız kafasını sallayınca tekrar önüme döndüm. İlerlemeye devam ederken arkamdan geldiklerini tahmin edebiliyordum. Etrafta birsürü ejderha vardı. Hepsi rengarenkti. Yeşil bir taneyi görünce ona baktım. Galiba onu seçmeliydim. İsteksizce ona doğru yöneldim
O sırada kenarda duran ejderhayı farkettim. Kızıl ejderha o kadar görkemli görünüyordu ki o an büyüsüne kapılmamak elde değildi. Bana baktığında tam gözlerinin içine baktım. Çok anlamlı bakıyordu. Sanki söylemek istediği çok şey vardı. Kızın söylediklerini hatırladım.
Luasya'yı seviyorum...
Kendimi kontrol edememiştim. Kalbim kendiliğinden sökülmüştü. Yıllardır içimde tuttuğum bu sevgiyi sonunda haykırmıştı. Ejderhanın gözbebekleri büyüyünce yanımda bir hareketlenme oldu. Kızıl ejderha bana doğru gelmeye başladı.
"CL dur!" Ejderha yanıma gelince dikkatle bana baktı. Bana doğru eğildiğinde hâlâ ona bakıyordum. Gözlerime bakarken sanki ne dediğini anlayabiliyordum. Galiba ona bir isim vermeliydim. Aklıma gelen ilk isimle gülümsedim.
"Cana." Başını göğe kaldırıp ejderhalara özgü olduğunu düşündüğüm bir ses çıkardı. Heyecanla Luasya'ya döndüm. Ancak bu sefer beklediğim gururlu bakış yoktu. Aksine onaylamayan gözlerle karşılaşmak beni şaşırtmıştı.
"Bunu neden yaptın?" Şaşkınca ona bakarken bana doğru bir adım attı.
"Bu ejderhayı seçmemen gerekiyordu. Senin rengin yeşil. Yeşil!" Birden bana bağırmasıyla gözlerimi kırpıştırdım. Sinirle yüzünü ovuşturdu. Arkasını dönüp ilerlemeye başlayınca başımı yere eğdim. Galiba bu sefer gerçekten kızmıştı.
***
Sonunda Luasya'yı bulmuştum. Denizin kenarında oturmuş ufuğu izliyordu. Sessizce yanına yaklaşıp oturdum.
"Ne farkeder ki?" Direk konuya girmeyi tercih etmiştim. Sıkkınca bir nefes verdi.
"Tıpkı biz gibi onlara da renkler doğunca verilir. Ve yine güce bakılır. Yeşil ejderhanın gücü doğa olduğu için onunla uyum içerisinde olabilirsiniz. Ancak kızıl ejderhayı seçtin." Belkide onun gücüyle daha güçlü olabilirdim. Neden bu kadar karşı çıktıklarını anlamadım.
"Kızıl ejderha türünün son örneği. Saf ateşi simgeler ve henüz öyle bir güç doğmadığı için yıllarca yalnız kaldı. Normalde ejderhalar bizi daha güçlü yaparlar. Çünkü güçlerimiz uyum içerisindedir. Ancak sana ne olur bilemiyorum." Aklıma gelen şeyle hemen doğruldum.
"Eğer bana ateş gücü verirse. Bu beni aynı zamanda dört element yöneticisi yapar." Bu harikaydı! "Tabii rüzgârı da kazanırsam." Omuzlarımı düşürdüm. Bir türlü rüzgârı yönetemiyordum.
"Saf ateş tek başına bulunur. Hiçbir güçte yeri yoktur." Anlaşılan Cana'yla biraz uğraşacaktık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Sonsuz
Science FictionEskiden Horde Krallığı çok büyüktü, heryere hakimdi. İnsanları hep mutluluk doluydu. Beraber şenlikler yapar eğlenirlerdi. Ancak bir gün... Horde Halkının en karanlık günüydü. Faaro'nun geri dönüşüydü. Ancak bu sefer sessiz kalmayacaklardı... Bu sad...