Aynaya tekrar baktım. Farklı görünüyordum. Bugün Cana'yla güçlerimizi birleştirecektik. Bunu tüm halkın önünde yapacağımız için birsürü hazırlık yapılmıştı. Benimle ilgilenen birkaç kadın vardı. Ellerime bir sürü yüzük ve bilezik takmışlardı. Toka olarak kullandıkları şey bile bir metalden ibaretti.
"Seni böyle görmek beni mutlu ediyor." Aynadan Luasya'ya baktım. Çekingen bir şekilde kapıda duruyordu. Diğer kadınlar odayı boşaltınca dönüp ona tam olaeak baktım. Gerçekten mutluydu... gerçekten gülümsüyordu.
"Geleceğini bilmiyordum." Cana ve benim günümdü. Bizi onaylamadığı için gelmeyeceğini düşünmüştüm.
"Biliyorum, sana kötü davrandım. Ancak seni düşündüğüm içindi." Tam önümde durup ellerimi tuttu. "Söz veriyorum artık hep yanında olacağım. Onu bırakman için seni ikna etmeye çalışmayacağım. Aksine sana yardım edeceğim." Sevinçle ona sarıldım. Tekrar yanımdaydı. Beni desteklediğini bilmek daha güçlü olmamı sağlıyordu.
"Seninle gurur duyuyorum." İşte bu sözü seviyordum.
***
Büyük alana gelince etrafa baktım. Herkes buradaydı. Ne kadar kalabalık olmasa da çok heyecanlanmıştım. Cana'nın karşısına geçip beklemeye başladım. Cana herzamankinin aksine biraz garipti. Bu sefer sakin kalmayı başaramamıştı anlaşılan.
"Bugün belkide benim için son ejderha töreni olacak." Efendinin sesiyle dikkatle dinlemeye başladım. "Bu yüzden bunu mahvetmemeye dikkat edeceğim." Cana'yla yanımızda durup bana döndü. "Ona gücünü hissettir." Yavaşça yaklaşıp Cana'nın boynuna dokundum ve güçlerime odaklandım. Aynı zamanda onun yaptığı gibi
Toprak, bitki, hayvan, su, rüzgâr...
Ateş...
Birden huysuzlaşmaya başlayınca geri çekildim. O an farkediyordu güçlerimizin uyuşmazlığını. İkimizin farklı olduğunu öğrenmişti. Sanki gözleri sinir doluydu. Ne yapacağımı bilmiyordum, öylece kalakalmıştım. Etraftan gelen fısıltılı konuşmalar utanmama sebep olmuştu. Kimse bir şey yapmıyordu. Ta ki Luasya yanıma gelene kadar. Elimi tuttu ve fısıldadı.
"Sorun sen değilsin. O türünün son örneği. Ve daha önce hiç efendisi olmadı. Senin gücünün saf ateş olduğunu sanmıştı. Ancak şimdi... O yalnız hissediyor CL." Diğer elimi bir umutla ona doğru uzattım. Kararsızlıkla bana bakıyordu. Gözlerime bakarken fısıldadım.
"Yalnız degilsin." Gözleri irileşti ve başını göğe kaldırdı. Acı çektiğini hissedebiliyordum. Daha fazla beklemeyip ona doğru ilerledim ve bana bakması için tekrar boynuna dokundum. "Lütfen beni kabul et." Ne kadar kısa bir süre geçirmiş olsak da onunla aramızda bir bağ vardı. Acısını, mutluluğunu hissedebiliyordum. Bir süre gözlerime bakmakla yetindi. Ardından usulca kafasını eğdi. Kabul etmişti... gülümseyip kulağına fısıldadım.
"Söz veriyorum, senin için çok dikkat edeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Sonsuz
Science FictionEskiden Horde Krallığı çok büyüktü, heryere hakimdi. İnsanları hep mutluluk doluydu. Beraber şenlikler yapar eğlenirlerdi. Ancak bir gün... Horde Halkının en karanlık günüydü. Faaro'nun geri dönüşüydü. Ancak bu sefer sessiz kalmayacaklardı... Bu sad...