Sinirle savurduğum su dalgası ateşin sönmesini sağladı. Hırsla birbirimize bakarken üzerime yürümeye başladı. Ona zarar vermek istemiyordum. Bu yüzden hareket etmeyerek kendimi dizginlemeye çalıştım.
Boğazıma yapışınca kolunu tuttum. Çok sıkıyordu... gereğinden fazla. Belkide amacı buydu. Benden şimdiden kurtulmak istiyordu. Elimi kalbinin üstüne koyunca ellerini daha da sıkılaştırdı. Zorla nefes almaya çalışıyordum. Kalbinin etrafından bir yel geçmesini sağladım. Elleri gevşedi ve nefes alabilmek için kendi boynunu tuttu.
Bekle bir saniye... ben az önce rüzgâr gücünü mü kullandım. Sevinçle yerimde zıpladım. Ne yapıyorum ben ya! Kendime gelip yeli daha da güçlü hâle getirdim ve tüm kalbini sarmasını salladım. Bu kalbinin durmasına sebep olmuştu. Yere yığılan bedeni son nefesini verdi. Vücudundan çıkan alevler yavaşça gökyüzüne süzüldü. Gücünü teslim veriyordu.
Yavaşça yere oturup saçlarını okşadım. Ben onu sevmiştim... hem de çok. Ancak o başından beri beni kandırmış. Hayalim olan ateşe doğuştan sahip olduğunu gizlemişti. Bu yüzden kalbini durdururken o kadar canım yanmamıştı.
En azından onun canımı yaktığı kadar acıtmamıştı...
***
Efendinin odasına girdiğimde herkes şaşkınca bana baktı. Kapıyı çalmadan direk girmiştim. Bu sinirle umursayacağım bir şey değildi.
"Bu saygısızlığını neye borçluyuz?" Onu ve iğneleyici sesini umursamadan görevlilere döndüm.
"Savaşmak için hazırım. Ne gerekiyorsa derhal tamamlansın." Efendi sinirle ayağa kalkınca ona döndüm.
"Burada ben varken emir veremezsin." Bir süre öylece yüzüne baktım. Ardından hızlı adımlarla ona yaklaştım.
"O halde emri verin... Efendim!" Son kelimeyi baskılayarak söylemiştim. Dikkatle beni inceledi.
"Bizi yalnız bırakın!" Diğerlerinin çıkmasını bekledikten sonra söze başladı.
"Anlıyorum ki artık otoriterimi saymayacaksın, başına buyruk gideceksin. Madem kendi kendinin efendisi oldun... kendi kendine savaş." Kaşlarımı çatıp inkâr etmek için ağzımı açtığım sırada beni susturdu. "Yanında olmayacağız. Son zamanlarda çok küstah oldun ve bunu bu şekilde ödeyeceksin." Bir süre yüzüne öylece baktım ama sözünde oldukça ciddiydi. Dayanamayıp sinirle arkamı döndüm ve odadan çıktım.
Madem yanımda olmayacaklar, bu işi kendim hallederdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Sonsuz
Science FictionEskiden Horde Krallığı çok büyüktü, heryere hakimdi. İnsanları hep mutluluk doluydu. Beraber şenlikler yapar eğlenirlerdi. Ancak bir gün... Horde Halkının en karanlık günüydü. Faaro'nun geri dönüşüydü. Ancak bu sefer sessiz kalmayacaklardı... Bu sad...