Başlama tarihi👉🏻
Yağmur, İstanbul’un karanlık sokaklarına ağır ağır iniyordu. Şehir, gök gürültüsüyle titrerken sokak lambalarının soluk sarı ışığı altında yürüyen tek bir figür dikkat çekiyordu. Alparslan Bilginer, siyah paltosunun yakasını kaldırıp gölgeler içinde kaybolmuş gibiydi. Yüzünde soğuk bir ifade vardı; ne yağmur ne de sokaklardaki gürültü onu rahatsız ediyor gibiydi. Adımları kararlı, bakışları ise puslu… Kaderin ona sunacağı yeni oyundan habersizdi.
Küçük bir apartman dairesine yaklaştığında, elinde tuttuğu anahtarları şıngırdatarak kapıyı açtı. İçeri girdiğinde loş ışığın aydınlattığı odaya doğru yöneldi. Orada, köşede bir siluet vardı. Karmen...
Alparslan, onu henüz birkaç yıl önce sokaklardan topladığında ne kadar narin bir çocuk olduğunu fark etmişti. Şimdi ise onun için hem bir zevk nesnesi hem de bir yük haline gelmişti. Karmen, yüzünde her zamanki kırgın ve utangaç ifadesiyle ona bakıyordu. Gözleri, Alparslan’a olan derin aşkı ve acısını saklamaya yetmiyordu. Yıllardır içinde büyüyen o his, artık taşacak gibiydi. Ama Alparslan, her zamanki gibi, onun bu kırgınlığını önemsemezdi.
"Yine geç geldin," dedi Karmen, sesi titrek ama sorgulayıcı.
Alparslan gülümsemedi. Onun kırgınlığına karşılık bir sıcaklık göstermek yerine, derin bir iç çekti. “İşim vardı,” dedi soğukça, paltosunu çıkarırken. “Bunu biliyorsun.”
Karmen’in gözleri doldu ama ağlamadı. Alparslan’a bağımlılığı, onu her seferinde biraz daha kırıyordu. “Seninle konuşmak istiyorum,” dedi sessizce. “Bu böyle nereye kadar sürecek? Bana gerçekten değer veriyor musun?”
Alparslan aniden durdu. Karmen’in bu sorusu, içinde küçük de olsa bir kıvılcım yaratmıştı. Ama hemen söndü. Yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. Ona doğru yaklaşıp elini Karmen’in çenesine kaldırdı. “Değer mi?” dedi fısıltıyla. “Buna sen mi karar vereceksin?”
Karmen, Alparslan’ın soğuk dokunuşunda bile bir sıcaklık bulmaya çalıştı. Ama bulamıyordu. Alparslan onun için her şeydi; Karmen, Alparslan’ı delicesine seviyordu. Ama Alparslan, onu sadece kendi keyfi için yanında tutuyordu. Karmen bunu biliyordu, ama her defasında kendine yalan söylemekten geri durmuyordu.
Alparslan, bir an duraksadı ve Karmen’in gözlerinin derinliklerine baktı. İçindeki karışık hisler yüzünden belli oluyordu. Karmen’in narin ve saf hali, ona istemediği kadar çekici geliyordu. Fakat o, asla duygularıyla hareket eden biri olmamıştı. Kıskançlığı, Karmen’i kaybetme korkusu değil, ona sahip olamama düşüncesindendi.
“Karmen,” dedi yavaşça, onun kulağına doğru eğilerek. “Sen bana aitsin. Başka hiçbir yere gidemezsin.”
Bu sözler, Karmen’in yüreğinde hem bir umut hem de bir kırgınlık yarattı. Ona aitti, evet. Ama ne pahasına? Alparslan’ın yalnızca kendisine duyduğu tutku ve kıskançlık mıydı onu bağlayan? Yoksa Karmen’in içindeki saf aşk mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAAF
RomanceZaaf, bir kişinin zayıf noktası veya dayanıksız olduğu şeydir, Alparslan içinde zaaf karmen'di.