Sabahın ilk ışıkları, Alparslan’ın geniş yatak odasını aydınlatıyordu. Karmen, bir köşeye çekilmiş, yatağın kenarında sessizce oturuyordu. Yüzünde derin bir düşünce vardı. Alparslan ise yatağın diğer ucunda rahatça uyuyordu, yüzünde huzurlu bir ifade. Bu zıtlık, aralarındaki ilişkinin bir yansımasıydı aslında; Alparslan hep kontrolün sahibiydi, Karmen ise sürekli diken üstündeydi.
Karmen, usulca ayağa kalktı. Alparslan’ın yanında olmak ona hem huzur veriyor hem de acı çektiriyordu. Ama bu sabah, içinde bir isyan kıvılcımı belirmişti. Belki de ilk defa, kendini bir seçenek olarak görmek istemiyordu. O Alparslan’ın kölesi değil, bir insan, bir erkekti. Kendi hisleri vardı. Fakat bunları ona nasıl söyleyebilirdi?
Mutfağa yöneldi, elleri hafif titriyordu. Bir fincan kahve hazırlarken, aklında bir yığın düşünce vardı. Alparslan’ın ona sahip çıkışı, onu koruması… Her şeyin bir bedeli vardı ve Karmen, bu bedeli her geçen gün daha fazla ödüyordu. Kahveyi ellerinde tutarken, mutfağın penceresinden dışarı baktı. Sokaktaki insanlar, sıradan hayatlarını yaşıyorlardı. Karmen, onların arasında olmanın nasıl bir şey olduğunu merak etti. Özgür olmak nasıl bir histi?
Tam o sırada, Alparslan arkasında belirdi. Sessiz adımlarla ona yaklaşmıştı. “Sabah sabah ne düşünüyorsun bu kadar?” diye sordu, sesi hala uykulu ama sertti.
Karmen irkildi. Alparslan'ın varlığı her zaman ona bu etkiyi yapardı. Elleriyle kahve fincanını sıkıca kavradı, kendini toparlamaya çalışarak cevap verdi. "Sadece… biraz hava almak istiyordum. Düşündüm ki… belki dışarıda yürüyüş yapabilirim."
Alparslan, onun bu isteğine şaşırmıştı. Gözlerini Karmen'in üzerinde gezdirdi, sonra alaycı bir gülümsemeyle başını salladı. "Hava almak, ha? Yoksa benden kaçmak mı istiyorsun?"
Karmen, bu soruyu beklemiyordu. Gözlerini kaçırdı. "Kaçmak değil… sadece… biraz yalnız kalmak istedim."
Alparslan'ın yüzündeki ifade hemen değişti. Gözlerinde karanlık bir kıvılcım parladı. "Karmen," dedi, sesi daha sertleşmişti. "Neyin peşindesin? Başka bir yere gitmek mi istiyorsun? Yoksa birini mi görmeyi planlıyorsun?"
Karmen, derin bir nefes aldı. Alparslan'ın her zaman böyle aşırı kıskanç olduğunu biliyordu, ama bu defa sabrı tükenmişti. "Kimseyi görmeyeceğim. Sadece kendi başıma biraz zaman geçirmek istiyorum, bu kadar zor olmamalı."
Alparslan’ın yüzünde ani bir değişim oldu. Ona doğru bir adım attı, Karmen'in ellerindeki kahve fincanını sert bir şekilde aldı ve masaya koydu. “Benim yanımda olduğun sürece, yalnız kalmak gibi bir seçeneğin yok,” dedi, sesindeki soğukluk Karmen’in içini ürpertti. “Sen bana aitsin, Karmen. Nereye gitmek istiyorsan, benimle gidersin. Anlıyor musun?”
Karmen, gözlerindeki yaşları tutmakta zorlanıyordu. Onun bu kadar sahiplenici ve kontrolcü olması, her seferinde içindeki sevgiyi törpülüyordu. Ama bir yandan da, Alparslan’ın bu kıskanç tavrı ona Alparslan’ın onu kaybetme korkusunu hissettiriyordu. Belki de bu, ona olan ilgisinin bir işaretiydi. Ama bu ilgi, onu boğuyordu.
“Tamam,” dedi Karmen, zorla gülümsedi. “Sadece biraz sinirlendim. Seninle her şey daha iyi olacak, biliyorum.”
Alparslan, onun bu sözlerine biraz yumuşadı. Elini Karmen’in saçlarına götürdü, onu bir anlığına şefkatle okşadı. Ama bu şefkatin ardında her zaman bir tehdit, bir uyarı vardı. Karmen, Alparslan’ın bu ani değişimlerinden her zaman korkardı. Sevgi mi, yoksa kontrol mü? Karmen’in aklı bu iki his arasında sıkışıp kalmıştı.
“Kahvaltı hazırla,” dedi Alparslan, tekrar ciddileşerek. “Bugün dışarıda işlerim var, ama akşam birlikte olacağız.”
Karmen başını salladı. Alparslan odadan çıkarken, içindeki boşluk daha da büyüdü. Ne kadar sürecekti bu? Ne kadar daha onun himayesi altında, kıskançlığı ve kontrolü altında yaşayacaktı?
Karmen, pencereden dışarıya baktı. Özgürlük ona çok uzak görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAAF
RomanceZaaf, bir kişinin zayıf noktası veya dayanıksız olduğu şeydir, Alparslan içinde zaaf karmen'di.