18:Bölüm

56 6 0
                                    

Bölüm 18: Kaderin Sancısı

Babamın "Bu nişan iptal edilmiştir!" diye bağırdığı an, sanki dünya durdu. Sesin yankısı konağın dört bir yanında dolaştı ve her şeyi dondurdu. Konuğa çöken sessizlik bir anlığına beni boğar gibi oldu. Kalabalığın içindeki yüzler birbirine dönmüş, şaşkın ve endişeli bakışlarla babama dikilmişti. Ablam Gülden'in gözlerindeki şoku görmemek imkânsızdı. Yüzü kireç gibi bembeyazdı, dudakları titriyor, ama tek bir kelime bile edemiyordu.

Avşin'in elini daha sıkı tuttum, çünkü ben de ne yapacağımı bilmiyordum. Babam neden birdenbire bu kadar sert bir karar aldı? Ablamı bu evlilikten korumaya mı çalışıyordu, yoksa arkasında başka bir oyun mu vardı?

Yanıt bulmaya çalışırken, Azad Ağa'nın sesini yeniden duydum. "Bu iş böyle bitmez, Ritaj Ağa!" dedi tehditkâr bir sesle. "Kızın bana söz verdi, geri dönemez! Onun kaderi artık benim elimde!"

Bu sözleri duyduğum an içimde bir şey koptu. Azad Ağa'nın gözlerinde yanan o kibir, ablamı bir nesne gibi görmesi... Midem bulandı. Gülden'in yanına koştum. Onun yaşadığı çaresizliği artık sadece gözlerinden değil, kalbimde hissediyordum. Bu işin bir sonu olmalıydı, bu zulüm böyle devam edemezdi. Babam, Azad Ağa ya da toplum... Hiçbiri ablamın hayatını bu şekilde mahvedemezdi.

Gülden'in titreyen ellerini tuttum. "Ablam, bu senin hayatın," dedim ona, sesim her zamankinden daha güçlüydü. "Kimsenin seni böyle bir hayatı seçmeye zorlamasına izin veremem."

Ablamın bakışlarında bir kıvılcım vardı; ama aynı zamanda derin bir korku. O korkuyu çok iyi tanıyordum. Bu korku, bir ömür boyu bize dayatılan, "kader" diye adlandırılan o zincirlerin bir parçasıydı. Azad Ağa'nın bakışları üzerimizdeydi, alayla bana doğru bir adım attı. "Küçük kız," dedi küçümseyerek. "Sen büyüklerin işine karışma, bu mesele seni aşar."

İçimdeki öfke o kadar büyüdü ki, kontrol edemeyeceğimden korktum. Ama sakin kaldım. Babamın bana öğrettiği tek şey belki de buydu; öfkeni dışa vurmazsan, kazanan sen olursun. "Bu iş beni aşmaz, Azad Ağa," dedim, sesimi olabildiğince sert tutmaya çalışarak. "Çünkü ablamın hayatı söz konusu. Kader dediğiniz şey, sadece sizin iradeniz. O, sizin kurallarınıza göre yaşamayacak!"

Bu sözlerim Gülden'i bir an olsun harekete geçirdi mi bilmiyorum, ama onun için savaşmak zorundaydım. Bir adım geri çekildiğini fark ettim, korku ve şaşkınlık gözlerinden okunuyordu. Ne yapabilirdim? O kadar yalnızdı ki, ona nasıl yardım edeceğimi bilemiyordum.

Tam bu sırada babamın sesi yeniden yükseldi, öfkesi tavan yapmıştı. "Kes sesini, Jiyan!" diye bağırdı. Gözlerindeki öfke bana yönelmişti. Babamın bu bakışını çok iyi biliyordum, yıllardır bu bakışlar altında ezilmiş ve küçülmüştüm. Ama artık susamazdım.

Başımı dik tutarak, ona meydan okurcasına baktım. "Susmayacağım, baba," dedim kararlı bir sesle. "Ablamı bu adamla evlendirmeyeceksiniz. Onu kader diye dayattığınız bu esarete mahkûm etmeyeceksiniz."

Babam bu sözlerim karşısında irkilir gibi oldu, ama hemen toparlandı. "Bu mesele seni ilgilendirmez. Sen haddini aşmaya başladın," dedi soğuk bir şekilde.

O an anladım ki, bu savaş sadece ablam için değildi. Bu savaş, benim için de, geleceğim için de bir savaştı. Eğer şimdi geri adım atarsam, eğer susarsam, hayatım boyunca aynı zincirlerle yaşamaya mahkûm olacaktım. Gülden'in kaderi, benim de kaderim olacaktı.

Azad Ağa bir adım daha attı, yüzündeki kibirli ifade iyice sertleşmişti. "Ritaj Ağa, kızına söz geçir," dedi, sesinde tehditkâr bir ton vardı. "Yoksa bu mesele burada bitmez."

SÜVEYDA / Düzenleniyor Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin