(19)"Hidayet..."

308 50 13
                                    

Bölüm hakkındaki fikirlerinizi ve tepkilerinizi bekliyorum.

İyi okumalar sevgili dostlarım.

•••

"Sen sevdiğini hidayete eriştiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir. Şüphesiz, sen, sevdiğini hidâyete erdiremezsin, fakat Allah, hidâyete ulaşmak üzere gayret sarf eden kimseyi (lütfuyla) doğru yola iletir. O, hidâyete erecek olanları en iyi bilendir." (Kasas/56)

____&____

Bazı anlar unutulmaz derler, o anları unutturmayan şeyin sebebi neydi? Acı verdikleri için mi unutulmaz oluyorlardı, yoksa unutulmadığı için mi acı verici oluyorlardı? Bizler için acı veren anlar, neden beynimizin odacıklarında saklanırlardı? Neden gördüğümüz acı verici şeyler, kamera ile çekilmiş gibi çok net ve profesyoneldir?

"O gece," Camelia ihtiyacı var gibi durdu. Derin bir nefes alarak can dostuna baktı. Kendine güç vererek tekrar konuya giriş yaptı. "O gece aslında hiç bir şey olmadı." Dedi kısık nefesler alarak. "O gün ikiz bebeklerin olacağını öğrendin ve akşam kaza geçirdin Erva, olayın saçmalığının farkında mısın? Bence arkasında birileri var ve alkollü şoför deyip üstünü kapatıyorlar." Nevra uzun zamandır düşündüğü ihtimali dostuna söylediğinde Camelia başını iki yana salladı.

"Kimse bir şey yapmadı, ben yaptım." Suçu sadece kendinde buluyordu Camelia. "Neden canım, sen nereden bilebilirdim ki o arabanın sana çarpacağını?" Camelia yine başını iki yana salladı. Anlamıyordu Nevra onu, belki de kendisi anlatmıyordu. Fakat artık kendisi de içinden yaşamaya dayanamıyordu. İsyan etmeden anlatmak zordu ama başarabilirdi. "Ben ikiz bebeklerin olacağını öğrendiğim zaman, bilmiyorum içimde garip duygular oldu. Çok düşündüm, yapabilir miyim diye?" Camelia'nın dudaklarının arasından bir hıçkırık kaçtı. O hıçkırık, içinde bir çok şeyi de barındırıyordu. Camelia, göz yaşını silip tekrar baktı dostuna. Nevra, hiç bir şey anlamayarak bakıyordu. "Yine düşünüyordum, o sırada gelen arabayı fark etmemişim." Nevra yerinde doğrulup baktı. İçinde olduğu duruma hâlâ anlam veremiyordu.

"Seni bu denli düşündüren şey neydi? Eğer ikiz bebeklere bakamayacağını düşünüyorsan, ben varım, annen var olmazsa iyi bir bakıcı tutarız. Dert etme bunları." Dedi Nevra konunun bambaşka olduğunu bilmeden. Camelia gülümseyerek başını yine iki yana salladı. "Ondan değil, bunlar çok kolay şeyler. Sadece ben iyi bir anne olabilir miyim, bu konu aklımı karıştırıyor. " Sonunda içindeki bazı şeyleri dışa yansıtmaya başlamıştı. İçinde tutmakta çok zorlanıyordu çünkü. "Ne gibi tam olarak? Ben görüyorum, sen çok merhametlisin. Anne diken çok sana yakışacak, sen neden öyle düşünüyorsun?" Nevra da içinden geçenleri söylediğinde Camelia rahatlamaya çalışır gibi baktı.
"Öyle değil, ben çocuk istediğimde Müslüman değildim. Daha yeni Müslüman olmuş birisi, nasıl kendi çocuklarını da İslamiyeti aşılayabilir? Söylesene, ben bile tam bilmediğim şeyleri nasıl çocukların anlatabilirim?" Nevra, duymayı beklemediği sözler karşısında ne diyeceğini bilemedi. "Bunu birlikte halledebiliriz." Nevra'nın bu sözleri Camelia'yı rahatlatmak için değil de daha çok gerçekten halledebileceklerine inandığı içindi. Camelia gülümsedi. Gülümseyişi buruktu, hayır anlamında kafasını salladı.
"Bu o kadar basit değil ki. Çocukların babasız büyüyecek, sadece ben onlara yetebilecek miyim? Ben Hristiyan iken bu soruların hiçbirisi kafamda yoktu. Bu yüzden de rahattım ama şimdi öyle değil. Artık Elijah yok. Kaldı ki, ben de eski ben değilim." Dedi itiraz edercesine. Kendini tam anlatmayı başaramıyordu ama Nevra onu anlıyordu. Dostluk da bu değil miydi? Yeri geldiğinde konuşmadan da, anlatmadan da anlayabilmek. Onlar örnek bir dosttu.
"Elijah olmasa ne olmuş? Sen yeter ve artarsın." Nevra'nın sözlerine güldü Camelia. Fakat Nevra, Camelia gülsün diye değil, gerçekten öyle düşündüğü için söylemişti. "Konu sadece Elijah'ın olmaması değil ki, ben bile yaşamaya çalıştığım bu dini yeterince bilmiyorum. Bundan birkaç ay sonrada tam anlamıyla bilmeyeceğim. Ben daha bir şeyleri bilmiyorken, nasıl İslamiyete göre çocuk yetiştirebilirim? Nasıl onlara bakabilirim?" Bu sözler isyan barındırmıyordu. Camelia 'neden ben' demiyordu, 'neden bunları ben yaşıyorum' demiyordu, 'keşke olmasaydı' ya da 'neden oldu' gibi sözler söylemiyor da. Asıl bunlar isyan sözleriydi ve Camelia bunları çok dikkat ediyordu. "Ay kıyamam ben sana. Ben sana yardımcı olurum, yarın seninle okuman için birkaç kitap getiririm. Onları okuyunca eminim daha iyi hissedersin." Nevra, düşündüğü kadar korkunç bir şekilde karşılaşmadı. Bu tarz düşünceler elbette olabilirdi çünkü Camelia hem yeni Müslüman olmuştu hem de bebeker sayesinde düşüncelerini kontrol edemiyordu.
"Birkaç kitap ile çözülecek iş mi? Bir dinden bahsediyoruz." Camelia inanmak istiyordu, kitapları okuyunca daha bilgili olmak istiyordu. Şu an tüm bilgileri bir anda beline göndermek ve onları saklamak istiyordu. "Hallederiz canım, zamandan bol ne var ki?" Nevra'nın bu sözleri Camelia'ya iyi gelmişti. Şimdi kendini daha iyi hissediyordu. En azından benim içindeki düşünceler ile yalnız değildi. Anlattığı için pişman değildi, bir daha olsa bir daha anlatırdı. İyi ki de anlatmıştı, şimdi biraz daha olsa iyiydi, iyi hissediyordu. "Nevra, seninle konuşmak bana gerçekten çok iyi geliyor." Dedi içten bir şekilde. Nevra, genişçe gülümsediğinde elini Camelia'nın elinin üzerine koymuştu.
"İyi ki girdin hayatıma, senin de vesilen olmasa kim bilir şu an ne haldeydim." Dediğinde Nevra da gözünün yaşını silmekle meşguldü. "Olur mu öyle şey, Ben olmasam bir başkası illa vesile olacaktı. Çünkü senin kaderinde Müslüman olmak vardı." İkili duygusal anlar yaşarken kapı çaldı, Alparslan ve Elijah gelmiş olmalıydılar. Nevra gülümseyerek yerinden kalktı, şimdilik Elijah'ın camiye gittiğini ondan saklamıştı. Bir anda heveslendirmek istemiyordu, eğer ileride Müslüman olmazsa o zaman çok üzülürdü çünkü.

AŞK-I REALEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin