4.Bölüm

559 23 0
                                    

🪐İyi okumalar.🪐

🪐🪐🪐

"Kılı- yani pusat kullanamam ki ben. Valla bak, hem Allah aşkına baksana bu çok ağır!" Dediğimde kaşlarını çatmıştı. Kılıcı tutan elimi sertçe bileğimden tutmuştu.

"Dinin ne?" Demişti kaşları çatık bir halde. Bu adam sanırım gülmeyi bilmiyordu. Hep bir sinir. "Müslümanım ben, ne oldu ki?" Dedim korkarak. Her an her tepkiyi verebiliyordu bunlar.

"Müslümansın ve bir bizanslıdan bile daha berbattı giydiklerin?" Dediğinde oflamıştım. "Benim zamanımda o benim okul kıyafetimdi dedim sana! Ayrıca çoğu insan öyle giyinebiliyor. Siz şu an beni esir mi tutuyorsunuz, anlamadım da ben?" Dediğimde bileğimi bırakmıştı.

"Esir olsan kafesli çadırda olurdun, eline pusat vermezdim. Haddini aşma, benimle düzgün konuş!" Dediğinde kafesli çadırın bir tür zindan, hapis gibi bir şey olduğunu anlamıştım.

"Pusatını bana salla." Demiş ve o salladığında mecbur zorla da olsa kaldırıp sallasam da dengemi kuramamış, çimlerin üzerine düşmüştüm.

"Sen sahiden anlamazsın bu işleri." Demişti düşünür gibi. Sonrasında kolumdan tutarak beni sürüklemeden önce kılıcı boşta kalan elinde tutarak ilerlemeye başlamıştı.

O büyük çadırın önüne geldiğimizde kolumu bırakmadan kapıdan destur istemiş ve içeriye girmemizi sağlamıştı. Vaay, burası benim çadırımdan çok daha farklıydı. Otağ mı ne deniliyordu buna.

"Beyim bu hatun doğru söylüyor olabilir. Kılıcı kaldıramaz bile, bir de müslüman olduğunu söyler." Dediğinde bey koltuğundan kalkıp tam karşıma gelmişti. "Nasıl müslüman olabilir, Konstantiniyye'de müslüman yok." Demişti.

"Konstantiniyye Türkler tarafından fethedildi ve artık bizim. Ben Türk'üm ve müslümanım. Yemin ederim size." Diye yalvarırcasına konuştum. Bey'in kaşları çatıldı biraz da mutlu gibiydi.

"Bakın ben nasıl geldim geçmişe, inanın bilmiyorum. Hep filmlerde olurdu da başıma geleceğini hiç düşünmezdim. Yani ben-" Beni susturmuştu hızlıca elini kaldırıp.

"O dediğin nedir? Hani, fil-film mi ne?" Dediğinde nasıl anlatacağımı bilememiştim. "Böyle tarih dizileri de oluyor. Yani şöyle, sizi tüm dünya izliyor ama bunlar gerçekler falan değil. Kameraya çekiliyormuşsunuz gibi." Dedikten sonra açıklayacak bir de kamera oluşmuştu.

Anlatabildiğim kadar anlattığımda yine inanmamışlar, kimin casusu olduğumu öğreneceğini söyleyip beni çadırıma yollamışlardı. Kapımda asker bekliyordu. Alpleri gördükçe babamı özlüyordum.

Her yerim ağrıdığı için biraz dinlendim. Uyandığımda çadırımda mumlar yanıyordu. Işık olmadığı için dizilerdeki gibi böyle mumla ışıtılıyordu demek.

Yavaşça kalktığımda ağrılarım çok az dinmişti. Kapıyı açıp dışarıya çıktığımda havanın karanlık olduğunu görmüştüm. Kapımda hala alpler duruyordu.

"Nereye hatun?" Demişti biri hemen uzaklaşmamı engelleyip. Nasıl söyleyebilirdim ki tuvalet aradığımı, veya banyo.

"Şey, ben yani tuvalete gitmem gerek. Banyo da yapmalıyım." Dediğimde buraya doğru gelen o alpi -adını daha bilmiyorum- görünce gülümsedim. O biraz kaba olsa da olsun, en çok onu görüyordum etrafımda.

"Ne istersin de gecenin bu vakti dışarı çıktın?" Dediğinde kapımda bekleyen alp ona açıklamıştı. O da çadırıma girmiş ve içerideki başka bir kapı gibi olan ağır perdeyi kaldırıp geçmişti.

"Burası senin çadırının helası ve abdesthanesi." Demiş ve banyo da tuvalete de biraz da olsa benzeyen yerin çadırımdaki varlığından haberim olmadığı için şaşırmıştım.

"Dışarı habersiz çıkma." Dediğinde başımı sallayarak onayladığımda yüzüme bakmıştı uzun denebilecek bir süre boyunca. Elimi yüzüme koyup bir şey mi var diye baktığımda bakışlarını çekip içeri girmişti. Peşinden perdeyi ittirdiğimde bayağı ağır bir şey olduğunu fark etmiştim.

"Otur da yaralarını tekrar saralım." Dediğinde yüzüme öyle bakmasının nedenini anlamıştım. Yanına oturduğumda yanındaki eşyalarla zaten pansumanım için geldiğini anlamıştım.

Önce temizlemiş, sonra yine o yeşil şeyden sürmüştü. Bir de küçük bir şişeden kaşığa döktüğünde ilaç olduğunu düşündüğüm şeyi bana uzatmıştı.

"Ağrılarına iyi gelecek." Dediğinde kaşığı almak istediğimde elime vermemiş, kolunu elimden uzaklaştırıp dudaklarıma uzatmıştı. Ağzımı açıp büyük tahta kaşığı ağzıma almıştım. Kaşığı çekip eşyaları toplamaya başlamıştı.

"Teşekkür ederim." Dediğimde başıyla onaylamış ve çıkmıştı. Biraz fazla soğuk ve kabaydı. İsmini sormayı ise yine unutmuştum.

🪐🪐🪐

🪐Yorumlarınızı merak ediyorum.🪐

Dünyadan Uzak 🪐Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin