Brush

296 18 4
                                    

Brush'a baktım.

"Sen-

"Evet sana kırgınım ama gelmenin tek yolu bu."

"Seni gebertirim anahtarı ver!" diye bağırdı Baha.

"Şu güzelim kız elinde cesetle mi dolaşacak? Hadi ama." deyip ağzına anahtarı attı ve sırıttı.

"Burada çok kelepçe var polisin birinden al anahtar!" dedim Baha'ya ve o sirenler tekrar duyuldu.

"Lanet olsun!" diye bağırdım ve Brush'ı kamyonete sürükledim.

"Aw aw aoww canım yanıyor!"

"Benimde!" diye tısladım ona. Polisin olduğu yere girdik. Malik arabayı sürecekti,

"Bob hadi!"

"Ben karımı yalnız bırakamam. Üzgünüm siz devam edin."

"Yapma ama seni tanırlar!" dedim.

"Yeni bir saç ve sakal boyasıyla hayatta tanıyamazlar! Kart atın bana arada hadi sağlıcakla, dikkat et güzelim." deyip göz kırptı ve kapıyı kapayıp vurdu. Sonra araba çalıştı.

"Sihirli eller." diye mırıldandım. Birden recep ivedik vibe aklıma gelmişti.

"Ne?" dedi Baha,

"Kendi kendime konuşuyorum."

Brush göz devirdi,

"Artık garipseyemiyorum. "

"Sen kes sesini." diye tısladı Baha ona

Vay canına, bu hoşuma gitmişti. Bahanın ona bağırması. Anlamadım nedenini ama hoştu.

"Bunu ne yapacağız?" dedi Brush oflayıp polise yani Luke'a tekme atıp. Adını sormuştum evet. Adı Luke'du

"Buradaki asıl mesele, koluma asılan BU. BUnu ne yapacağız?" diyerek Baha'ya sitem ettim.

"Yalan mıydı herşeyimiz?"

Brush'a göz devirdim,

"Onun için planım var." deyip inledi Baha. Endişeyle ona baktım,

"Sen iyi misin?"

"Hiç bu kadar iyi olmamıştım."

-

"Polisi kamyonete kilitlemek iyi fikir miydi? Bi kaç hava deliği açsaydık bari." deyip soluk soluğa yürümeye devam ettim.

Brush'ı da ben taşıyordum resmen.

"Telsizi yanına bıraktık. Alır arkadaşları onu." diye inledi Malik.

"İyi de adam nerede olsuğunu bilmiyor ki." deyip kolumu hızla çektim,"Hızlansana be!"

"Yaşlı bi adamım ben!"

"Bide üste çıkıyor seni ben-

"Merak etme birazdan kurtulacaksın."

Baha beni tuttu ve bi garaja girdik

"Hah. Hahah. Nasıl olacak o?" diye alay etti Brush. Baha ona bi sırıtış gönderdi.

Bu sırıtışı biliyordum ben. 'Ceza vakti Buse'

Yani sadistlik zamanı.

Bekle bağırsağını veya miğdesini deşmeyecekti değil mi?

Elektrikli testereyi çalıştırdığında tüylerim diken diken olurken gözlerimi büyüttüm.

"Sıkı tut Malik. Buse kolunu gerebildiğin kadar uzaklaş."

Malik arkadan Brush'ı tutup marangoz masasına yasladı. Brush bağırıyordu ben de ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Baha beni itip arkasına aldı. Gözlerimi büyüttüm ve Brush'ın çığlıklarıyla yüzüme kanın sıçradığını hissettim. Keserken çıkan o ses kulağımda çınlarken gözümden yaşlar dökülüyordu.

"Gitmeliyiz hadi!"

Kelepcenin kanlı tarafına baka kalmıştım
Brush ağlıyordu,

"Buse! Yürü!"

"Defol git burdan!"

"Benimle geliyorsun!"

"Hayır! Hayır seninle gelmiyorum. Brush'la kalacağım!"

"Hayatının kalanını kodeste mi geçireceksin? Bunun için?"

"Gerekirse evet!"

Bana bön bön baktı,

"Yaklaşıyorlar! Oscar!"

Başını iki yana sallayıp geri geri gitti

"Canın cehenneme." diye tıslayıp arkasına bakmadan koştu.

Ağlayan Brush'a döndüm. Elini eline almıştı...(??)

"Hadi Brush."

"İstediğin bu sanıyordum!"

"Hayır. Senin acı çekmeni istemezdim. Asla bunu yapacağını tahmin etmedim." deyip kolunun altına girdim ve onu yürüttüm hatta sürükledim.

Polisler onların peşinden gitmiş olmalıydı çünkü etrafta hiç yoktu,

"Çok acıyor mu?"

"Elini keseyim mi?"

"Bileğini darlamamız gerek."

"Hayır. Onu geri taktıracağım. Buz bulmalıyız."

"Saçmalama işe yaramaz elin artık." deyip kemerini çıkardım ve kolunu bağladım.

"Deme öyle!"

"Yerine bi bıçak takarız elinin. Daha iyi iş görür. Darlayayım mı?"

"Çok acıyacak mı?"

"Evet"

"Elimi taktırsam çalışmaz mı şimdi?"

"Evet"

"Böyle dolaşsam ölür müyüm?"

"Muhtemelen" deyip ateş yaktım ve bıçağı çıkarıp ateşe tuttum. O ısınırken Brush iki de bir burnunu çekiyordu. Üzülmüştüm. Palyaçom acı çekiyordu.

"Sen ağlayınca da burnun akıyor mu?"

"Kolunu uzat şunu ısır." deyip ağzına çalı tıktım.

"Hazır mısın?"

Başını sallayınca bıçağı derisine bastırdım.

Ağzındakini düşürüp bağırdı.

"Tamam sakin ol. Shh geçti." deyip ona sarıldım.

"Neden Oscarla gitmedin?"

"Seni böyle bırakamazdım. Yiyecek bişe bulmalıyız."

"Ellerininiz başınızın üzerinde arkaya dönün."

"Elim yok diye böyle diyorsun değil mi?! Oh ne güzel bir el şakası polis bey!"

Çünkü Ben Aptalım.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin