Bu Sefer..

417 34 2
                                    

Hayatım resmen bitti diye düşünürken elimdeki kelepceyi çozmeye çalışıyordum.

"O yöntemin işe yaramadığını hala anlamadın mı?"

Çığlık attım. Gelip ağzımı tuttu.

"Sessiz olmazsan kaçamayız."

Konuşamıyordum ağzımdan saçma sapan şeyler çıktı,

"Ama- sen? yani- nasıl?"

"Bütün polisler Oscar Sheeley'i tutuklayıp ödül almak istiyor. Çok beklerler." deyip kıkırdadı ve kelepcemi çözdü. Hala bişe anlamamıştım.

Baha yani Oscar kendisiydi??

Bu aptallıkla ölecektim veya onlar çok zekiydi.

Elimi çekiştirdiğinde onu ittim.

"Neler döndüğünü anlatır mısın?"

"Gelecek misin yoksa kalmayı mı tercih edersin?" deyip elini uzattı.

İtiraz etmeden elini tuttum. Kapıyı yavaşca açıp etrafa baktı. Sonra koşmaya başladık.

"Nereye gidiyoruz?"

"Soru sorma!"

Tamam. Öleyim o zaman meraktan.

İçimde tuhaf derecede güzel bir his vardı. Hem heyecan hem korku... Tanrım Bu karmakarışık hisler mükemmeldi.

Ayağımı biyere vurup inledim. Baha küfür ederken arkadan koşarak biri geldi.

"Eller yukarı!"

"Tek başınasın iki kişiyiz"

Arkadan bi kaç adam daha geldi. Gülmemek için zor durmuştum.

"Şimdi hiç adil olmadı işte." deyip güldü ve beni birden geriye doğru çekti.

Cam kırılma sesi ve omzumda büyük bir ağırlık oluşurken gözlerimi kapayıp boşluğa düştüm. İkinci kattan atlamıştık. Yoldan gecen biri olsam havalı olduğunu düşünebilirdim ama her yerim ağrıyordu ve sanırım kıçıma cam kırıkları batmıştı.

Oda yetmez gibi Baha kalkıp kolumu koparmaya çalışır gibi çekiyordu.

"Biraz daha çekersen üç kolun olacak!"

"Ne?"

"Canımı yakıyorsun!"

Elini biraz gevşetti,

"Umrumda değil!"

Hem umrumda değil diyor hemde elini gevşetiyor. Kendi kendime güldüm.

"Hızlı ol yakalanacağız!"

kendimi yere attım

"Ben bittim."

Sinirle etrafa bakıp hırladı ve beni kucağına aldı.

"Napıyorsun!?"

"Kapa lanet çeneni."

Önümüzde kırmızı bir jeep durdu,

"Brush!"

"Bebeğime ne yapıyorsun!" diye tısladı Baha'ya. Baha cıklayıp kapıyı açtı vebeni arkaya attı. Kendi de öne bindi.

"Gaza bas!"

"Sen nasıl kurtuldun?!" dedim Brush'a

"Ben en iyi hapishaneden kaçtım güzelim!"

Virajı dönerken kaydım ve

Yanımda bi taşa çarptım çarpmasam onu farketmezdim.

"Bu kim!?"

Brush pis pis sırıttı.

"Bahsettiğim Nick yani Malik onu beğendin mi?"

Tek kaşımı kaldırdım.

"Brush şu siktiğimi sür!" diye Baha onu uyardı her virajda çocuğun üstüne çıkıyordum.

"Ölücem ya yavaş!"

Karşıya baktım polis arabaları ve polisler barikat kurmuştu.

Oha.

"Önümüzde barikat var!"

"Nick göster kendini." deyip arabayı durdurdu Brush.

"Napıyorsun sür şu arabayı!" diye tısladı Baha bende Nick e bakıyordum. Kafasına şapka geçirip arabadan indi ve ellerini kaldırdı.

"Hadi sizde inin çabuk" deyip Brush da şapka geçirdi ve indi. Baha bana şapkasını uzattı.

" Biraz sonra olacaklara ne olursa olsun bakmamanı istiyorum. Sadece elimi tut tamam mı?"

Durdum.

Ne?

Ne demek istiyordum ama sesim çıkmıyordu. Polisler bağırmaya başladı

"Tamam mı Buse?"

Onu başımla onaylamak zorunda kaldım ve yutkundum. Arabadan inip biz de ellerimizi kaldırdık. Şapkayla gözlerimi kapamıştım. Baha ne olacak onun şapkası yok diye düşünürken elimi tuttu ve koşmaya başladık. Bir sürü adamın çığlığıyla beraber patlama sesi geldi. Sırtıma bişe saplandığını hissettim. Önce ayaklarım sonra tüm vücudum uyuştu gerildim ve hiçbir şey duymadım. Gözlerim karardı Sadece kalbimin atışını duyuyordum ve Baha nın elinin sıcaklığını hissediyordum. Nefes almaya çalıştığımda ağzımdan kan aktığını gördüm bu sefer .. Ölüyordum.

Çünkü Ben Aptalım.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin