Öpücük

333 19 4
                                    

Brush'a ters bi bakış atıp adama döndüm,

"Ellerinizi başınızın üzerine yavaşca koyun."

"Sadece elini dersen koyacağım."

"Tanrı aşkına Brush!"

Brush birden yere yığıldı,

"Brush! İyimisin!?" deyip onu hafifçe tekmeledim.

"Şakam yok ateş ederim. Hemen ondan uzaklaş."

"Çok kan kaybetti. Bize yardım edin lütfen."

"Karakolda ederler merak etme tatlım."

"Yemin ederim kaçmayacağım, ona bakmama izin verin lütfen."

"Oğlumun nerde olduğunu söylersen sizi görmemiş gibi yaparım."

"Oğlun?" deyip kaşlarımı kaldırdım. Adam birden ağlamaya başladı. Sinirden çenesi titriyordu.

"Luke Jaqucard. Ölüsüne bile razıyım nerede o?"

"Hayır onu öldürmedik. Vurulmuştu yardım ettik. Şehrin çıkışında kırmızı kamyonda."

"Güzel. Şimdi seni kelepceleyip ödülümü almaya gideceğim. Hehe"

"Ne? Ama dedinki-

"Sizi verip zengin olmak varken neden iyilik yapayım? Amma safsın sen be."

"Arkadaşıma yardım edeyim lütfen."

"Tamam ama elim tetikte haberin olsun."

Brushın yanına atıldım. Tek gözünü yavaşca açıp kapadı. Numara yaptığını anladım ve zıplamaya başladım.

"Nefes almıyor! Lütfen yardım edin kocam nefes almıyor!"

"Kocan mı? Kızım bu adam psikopatın teki. Bırak ölsün yaşamayı hak etmiyor."

"Polis bey ne diyorsunuz! Lütfen bunun olmasına izin vermeyin!"

Flaş tv oyunculuğum yüzünden gözlerim gerçekten yaşarmıştı. Çok utanmıştım.

Adam oflayıp Brush'ın yanına oturdu.

Silahını bırakınca üzerine atladım. Brush eline silahı alıp kalktı,

"Kocam mı? Ciddimisin sen be?"

"Ne diyebilirdim?!"

"Bırakın gideyim."

"Amma safsın sen be." deyip güldü Brush adama, ben de güldüm.

"Kimse benim kızımla böyle konuşamaz."

"Hayır Brush yapma." dedim ama adamın ayağına sıkıp omuz silkti,

"Diğerinede sıkayım mı?"

"Yeter bi kere."

"O sana saf dediği içindi, bana bırak ölsün dedi onun içinde sıkayım. Nolur." deyip başını masumca yana yatırdı ve dudak büzdü.

Omuz silktim

"Tamam ama son."

Sırıtıp adamın diğer ayağına nişan aldı adam yalvarıyor ve ağlıyordu,

"Aman ya." deyip silahı indirdi ve bana yaklaştı. Sırıttım,

"Kalbin mi oluşuyor ne?"

Güldü,

"Hayır istemiyorum kalp malp ben. Oluşursa gene yok ederim."

"Neden? Anlat bana hadi."

"Haayır bu aaaaaaa-bekle biraz-sla olmaz."

Gülüp başımı eğdim. O da güldü,

"Onu şimdiden özledim."

"Malik'i mi?"

"Hayır, sol elimi" deyip pis pis sırıtmaya başladı.

"Bu çok acımasızcaydı seni keseceğini düşünmemiştim." deyip ona döndüm başını bana doğru yatırmış pis pis sırıtıyordu,
"Anlamadın değil mi?" dedi kaşlarımı çatıp düşündüm.

"Ah! Tanrı aşkına mastürbasyon yapamayacaksın diye mi üzülüyorsun!?" deyip ona sertçe vurdum.

Kahkaha atmaya başladı,
"Bütün erkekler buna üzülür be!"

"Hadi ordan sen de be!"

Gülerek yürümeye devam ettik,

"Şimdi ne yapacağız?"

"Parayı onlardan önce bulmamız gerek. Meksikaya gideceğiz."

"Ama nasıl?"

"Önce dinlenmemiz gerek. Gerisi kolay. Ben hallederim."

"Güvenemedim." dedim güldü

-

Yatağa oturmuş odayı süzüyordum. Genelevimsi bir oteldeydik ve sarhoş rolü yaparak girmiştik.

"Bakıyorum da aynı odada kalmaya razı oldun?"

"Eveet o polise benim kızım deyince tüylerim diken diken oldu. Baba diyesim geldi bian."

"Oha! Naptın be!?" deyip omzuma vurdu, gülüp yanından kalktım.

"Giyecek bişeler bulmalıyız." diyerek onu süzdüm, "ve şu koluna bişe bulsak iyi olur. Alıştın mı tek ele?"

"Sokağa çıkamayız." deyip diğer sorumu görmezden geldi.

"Sen çıkamazsın. Tek elle."

Kaşlarını kaldırıp bana baktı

"Hayır sen de çıkamazsın amerika da aranan ilk 10'lardayız be."

"Bişe olmaz sen burada dur. Tek elinle."

"Bak vururum elsiz kolumla ha." dediğinde gülüp kalktım.

"Cidden giyecek bulmamız lazım Brush şu halimize bak dilenci bize para verir be." deyip çarşafı aldım ve üzerime doladım.

"Beğendin mi?" deyip etrafımda döndüm. Gülüp iyice baktı,

"Çuval giyse yakışır hesabı."

"Brush. Bana mı yavşıyorsun?"

"Turkiye de böylemi derler? Yavşıyorsun ha?" deyip kalktı ve bana yaklaşmaya başladı.

"Türkiye her haliyle mükemmeldir bi kere." deyip çarşafı çıkardım ve katlamaya başladım. Heryerim yara bere içinde ve kanla kaplıydı. Brushı süzdüm, onun da benden bir farkı yoktu. Kolu kesilirken kanıyla duş aldığımız için... yutkunup arkamı döndüm ve dolabı açtım. Motellerde en sevdiğim etkinlik dolapları karıştırmakti çünkü.

"Orada ne meşhur?" dedi

"Her şey. Ne ararsan dondurma? Kebap??İstanbul.. ah Ankara, güzel Ankara." deyip dediklerime güldüm.

"Ben yarı fransızım. Bizim de öpücüğümüz meşhurdur."

"Bahse varım biz onda daha iyiyizdir. Fransızla Türk öpüşmediği için öyle diyorlardır." deyip çarşafı bıraktım.

"Ya? Öyle mi? Göster bana o zaman? Hadi."

Gözlerimi büyüttüm. Ona arkam dönüktü. O hala konuşurken nasıl yapmam gerektiğinin pratiğini yapıyordum. Birden hızla döndüm ve ona resmen yapıştım.

Çünkü Ben Aptalım.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin