Musab hocanın ağzından-
Komutanın mesajıyla bir haftalık iznimi üç gün kullanarak tekrar Şırnaka gitmek için valizimi hazırlıyordum. Annem ise erken gitmem gerektiği için üzgün üzgün bana bakıyordu. Yanına gidip elini tuttum.
"Annem,canım annem. Mecbur gitmem gerekiyor biliyorsun." Gözünden akan yaşı sildim ve başından öptüm. Gül hâlâ uyuduğu için Onu uyandırmadan yanağından öpüp evden ayrıldım. Eğer uyanık olsaydı kesinlikle ağlardı..
Beni kapı da bekleyen Yusufla beraber arabaya doğru ilerledik. Arabaya binmeden önce Asena ve arkadaşlarını gördüm. Gülüşerek mahalle çıkışına doğru ilerliyorlardı. Siyah renginde ki saçı,esen rüzgarla yüzüne doğru uçuşuyordu. O bundan rahatsızdı fakat buna rağmen yüzünden gülüşünü asla eksik etmiyordu. Gülünce yanağın da oluşan gamzesi yıllardır Ona olan sevgime sevgi katıyordu. Sanki Ona baktığımı hissetmiş gibi dönüp bana baktı. Yüzünde ki gülümse büyüdü, bana inat yapıyormuş gibi güzelliğine güzellik kattı..
Siyah saçı,esmere yakın teni,gamzeli yanakları,ilk baharı anımsatan gülüşü...O benim olamayacak kadar güzeldi...
"Komutanım!" Yusuf'un sesiyle arabaya bindim. Ilk nereye gideceğini bilen Yusuf'a yolu tarif etmeme gerek kalmadan kendisi oraya sürdü arabayı. Bilmiyorum,Yusuf bana sonradan verilmiş bir kardeş gibi. Ben Şırnaktan dönerken benimle gelmek istediğini söyledi. O benimle ilgili ne varsa bilir.
Fakat Asenayı bilmiyor. Daha Onu bir başkasına anlatacak kadar cesaretli bir aşık değilim.
Daha 18 yaşımdayken O lise bire gidiyordu. Ben lise son...Sessiz biriydi. Kendi halin de takılırdı. Dört sene boyunca lise de hiç arkadaş edinmedi. Mahallede Çağla ve Elifle olurdu. O benden dört yaş küçüktü fakat lanet kalbim Onu gördükçe ritmini bozuyordu...
Şimdi 28 yaşımdayım o ise 24. Arada dört rakam var. Ve ben o rakamları değil kendimi aşamadım. Nereye gittiyse peşinden Ona hissettirmeden gittim de karşısına çıkacak cesaretim hiç olmadı..
Araba mezarlığın önün de durunca düşüncelerimden sıyrıldım. Mezarlığa bir bakış attım.
"Bir başlangıcın sonudur mezar." Derdi babam. "Bir başlangıcın sonu,bir sonun varılacğı tek yerdir mezar. Mezar toprak olmak için değil,bir çamur parçasına haps olan ruhumuzun özgür olduğu yerdir. Adeta ruhumu haps eden bedenimin cezasıdır mezar..."
Eskiden "ne güzel cümle kurdun be baba" derdim. Şimdi ise "ne doğru bir cümle kurmuşsun meğer be baba" diyorum...
Babamın mezarına doğru ilerledim. Mezar ben de tuhaf bir duygu uyandırıyordu. Adını koyamadığım,beni üzmeyen fakat kalbim de bir hüznü anımsatan bir duyguydu sanki.
Babam yatıyor burada diye değil,sanki bende bir uyanış uyanıdracakmış gibi. Ahiret için fakat bu dünya da bir uyanış...Babam için fatiha okuyup ayağının yanına oturdum. Her geldiğim de burada otururdum,sanki beni izlediğini hissederdim. Bilmiyorum,sanki babam bana bakıyormuş ve nasihatlar veriyormuş gibi olurdu. Sessizce oturur Onu dinlerdim. Hayır sesini duymuyorum ya da görmüyorum,fakat baba bu,evlâdı için ölü bedeni dile getirtir.
Hayır bu bir şirk değil. Şirkin ne olduğunu babam bana anlatı,demek istediğim;baba evladı yardıma muhtaçken yapamayacağı şeyin olmadığı içindi. Çünkü babam bana babalık nasıl olunur diye saatlerce anlatmışlığı var...
O benim olmak istediğim adam.
Benim olmam gereken kişi babam!
"Aşık oldum ben baba." Dedim gülerek. Erkek çocuklar babalarına mı anlatır aşklarını?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimin Iyikisi
General FictionHikaye tamamen bana aittir,çalıntı değildir. Hikayede ki karakterler kurgudan ibarettir.