14. Bölüm

29 2 0
                                    

Asena'dan~

"Bugün ki konuğumuz büyük kardeşler. Öyle biri hakkın da konuşacağız ki teslimiyet,iman neymiş bize öğretecek inşallah. Rabbim Onu anlatma da ilmimi artırsın." Camiden aynı anda bir ses çıktı.

"Amin."

"Konuğumuz; Ebu Bekir (ra). Asıl adı Abdullah bin Osman. Künyesi ise Ebu Bekir'dir. Öyle bir inanç düşünün ki şüphe bile yok içinde. Öyle bir teslimiyet düşünün ki 'O (sav) ne derse doğrudur' desin. Kendisi mekkenin zenginlerindendir, tüccardır. Fakat inancı ve teslimiyeti öyle büyüktüki her malını islama adadı. Bilal Habeşi gibi bir çok köleyi o zalimce işkenceden kurtardı. Savaş oldu bütün malını İnfak etti. 'Eve;Allah'ı ve Resulünü bıraktım' diyerek bir kez daha kanıtladı ondan daha çok iyilik yapanın olmadığını. Kızlarından biri Efendimizin (sav) eşidir. Aişe (ra). Küçük bir tartışma da sesini Allah Resulüne yükselten Aişe annemize bağırarak "sen nasıl Allah Resülüne sesini yülseltirsin" dedi. Kızının yanın da durabilirdi. Hayır O bedenen ve ruhan Allah ve Resulüne teslim olmuştu.."

Şuan anlatığı bu büyük zatın kitabını bana vermişti..her ne kadar okusam da bitiremediğim kitaptan aklıma gelen soruyla elimi kaldırdım. Beni görmesiyle tebessüm etti.

Yerim yaa...

Içim gitti.

Zalım gülüşlü

Şu kısılan gözlere bak...

Neyse! Sakin olmalıyım.

"İmam Hocam,öncelikle selam aleyküm...Islam dan önce yani cahiliye dönemin de putlara tapıyor muydu?"

"Aleyküm selam Çaylak,hayır hiç putlara tapmadı. Hatta putlardan nefret eder ve Hanifi dinine inanırdı.

Hanifi dini:İbrahim (as)'a Tabii olanların inancıdır. İslamla hiçbir farkı yok. Efendimiz (sav)'in annesi,babası,en yakın dostu Ebu Bekir hanifi dinine inanırlardı. Hanifi dini;Allah'ın bir olduğuna,yaratıcı olduğuna, var olan her canlının yaratıcısı olduğuna, Güneşi,ayı ve bütün kainatı yatan olduğuna inanmaktır. Dediğim gibi İslamdan hiçbir farkı yoktur. Cahiliye dönemin de putlara tapıp, kadınları diri diri toprağa gömen kavmin aksine Allahın birliğine inanıp yoldan çıkan kavmi Allah'ın birliğine davet etmekti görevleri."

Öğrendiğim ve öğrenilmesini sağladığım bilgiyle başımla 'anladım' dedim kocam ve aynı zaman da hocam olan adama..

Kocam falan hayırdır??
(Iç ses)

Yine mi sen

He bacım. Bayadır yoktum,O kısık gözleri özledim valla..

Ne!? Git be,benim kocama asılma! Pis şey.

Allahım Ya Rabbim..kız ikimiz da aynıyız yaa

Olsun. O kısık gözler benim!

Tövbe! Bu ne biçim sahipleniş..

Demi..kendimden iğrendim. Neyse defol

Ebu Bekir (ra) hayatını anlattıktan sonra kızlarla ezandan sonra direkt namaza durduk. Bir tanecik Hocam'ın arkasında kılmayı çok isterdim fakat durum falan,izin vermiyor. Zaten bunu kendisine bildirmiştim. Kendisi buna azcık bozulmuştu. Ama "Ben senin gönlünü gün sonun da alırım." diyerek yanından ayrılmıştım.

Kızlarla sessizce camiden çıkıp yolumuza koyulduk. Öğle vaktinin verdiği o sıcaklıkla biz dışarı da dolaşıyorduk. İlk kızlarla küaföre gittik. İşte utanıp imam hocama söyleyemediğim şey buydu. Neden utandın diyecek olursanız, bilmiyorum! Musabtan kendimle ilgili birçok konu da çekingen davranıyordum. Ve eminim en son beni karşısına alıp tane tane utanmamam gerektiğini bana anlatacaktı...

Kaderimin IyikisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin