Hava soğuktu. Kışın geldiğini görüyor olmak içimi kıpır kıpır ediyordu. Eskiden bu zamanlarda nerede kalacağımı ya da bütün bir mevsim boyunca ne halt edeceğimi düşünürdüm kara kara. Ancak durum artık böyle değildi. Artık ayaklarının üzerinde durabilen biriydim ve her ne kadar bu konuda inatlaşıyor olsam da bunu sağlayan Yeonjun'du.
Benim için birçok şeyi değiştirmişti ve bunun karşılığını vermek istiyordum. "İki adımlık yer için araba almama gerek yoktu Yeonjun." dedim telefonun öbür ucunda söylenip duran patronuma. Sigara almak için çıkalı on dakika oluyordu. Gerçekten de iki adımlık yerdeydi ancak ben bunu bahane olarak kullanmak istemiştim bir yandan da. Adımlarımı yavaş atıyor, soğuk havayı ciğerlerime dolduruyordum.
Bir evin içinde onunla dip dibe olmak sınırlarımı zorluyordu. Kötü bir şey olarak söylemiyordum bunu. Ancak ne yaparsa yapsın daha fazlasını istememe engel olamıyordum. Ona karşı ne zaman bu denli kontrolsüz bir hale geldiğimi ben de bilmiyordum ama vücudum onun çevresindeyken delirecek gibi oluyordu. Kendini keşfetme sürecine son derece saygı duyuyordum ve bu süreçte adımlarımı olabildiğince kontrollü atmak istiyordum.
"Tamam geç kalmayacağım." bir şeyler daha mırıldandı homurdanarak. Evde yapacak bir sürü işi varken hala bana söyleniyor oluşu komikti. Son bir şeyler daha söyledikten sonra telefonu kapattı. Telefonu cebime sokup, kalan son sigaramı çıkardım. Ucu alevlere teslim olurken dudaklarımın arasına yerleştirdim ve yürümeye devam ettim. Bilerek yolu uzatıyordum.
Arkamdan gelen bedenin bir süredir beni takip ettiğinin farkındaydım ancak ses çıkarmıyordum. Daha nereye kadar devam edeceğini görmek istiyordum yalnızca. Böylesine rahat ve umursamaz olduğumu görseydi Yeonjun büyük ihtimalle çıldırırdı. Hızlanan adımlarıma yetişmek için hızlandığını görünce gülümsedim. Gözümün ucuyla baktığımın farkında değildi. Ya da yanından geçtiğim arabaların camından onu izlediğimin.
Apar topar ara sokaklardan birine dalıp yoluma devam ediyor gibi yaptım ama sokağa girer girmez tekrar çıkmaya yeltenerek onu kandırdığımda, yüzlerimiz dip dibe geldi ve gözleri korkuyla açıldı. Büyük ihtimalle yola devam ettiğimi düşünerek rahatça girmişti sokağa. "Bö." dedim gülerek. Sigaramı dudaklarımdan ayırıp dumanı dışarıya doğru üfledim ve karşımda mum gibi kalakalan adama baktım.
"Birini takip ediyorsan daha düzgün et, böyle kayıp bir fino köpeği gibi görünüyorsun."
Bir adım geriye çekilerek üstünü düzeltti ve korkak ifadesini gizlemeye çalıştı. "Sizinle konuşmamız gerekenler var."
**
Normalde olsa umursamadan geçeceğim ya da bir iki yumruk sallayarak çözeceğim bir durumdu. Ancak bu aralar normal miydim ki? sakince konuşmasını beklerken önümdeki fincanda bulunan çayımdan bir yudum aldım. Sinirlerim alınmış gibi davranmama ben bile şaşırıyorken, o şokla izliyordu her bir hareketimi.
"Şirketimizin miras olaylarından haberdarsınızdır diye düşünüyorum." burnunun ucuna kayan ince gözlüğü işaret parmağıyla düzeltip oturuşunu dikleştirdi. "Yeonjun'a karşı yaptıklarınızdan haberdar mıyım diye mi soruyorsun yani?" gergince yutkunup gözlerini kaçırdı.
"Başkanımızın size bir teklifi var." bakışları tekrar beni bulurken, elini cebine atarak beyaz bir kağıt çıkardı. Üzerinde büyük ihtimalle bir uzmandan iki haftalık ders almadan okuyamayacağım bir miktar yazıyordu. Güldüm. "Beni satın alman için mi gönderdiler yani seni?"
Sanki her an üzerine atlayacakmışım gibi gerginlik dolu bakışlarla bakıyor, sağdan kaçma planları kuruyormuş gibi oturuyordu. "Buna satın almak demeyelim. Yalnızca doğru zamanda atılan doğru bir adım diyelim." tekrar güldüm. Fazlasıyla komik konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hot to go • yeonbin
Fanfictionbarlarda yüzlerce kişiyi öpebilirsin bir shot daha at ve hissi durdurmaya çalış