2 ay sonra
Pek çok şey farklıydı. Bundan aylar öncesinde Yeonjun'la ilk kez tanıştığımız o döküntü bardaydık yine. Masalar değişmişti, insanlar değişmişti ve biz değişmiştik. Dibi gelen saçları yeni boyanmış, yeniden o günkü gibi sapsarı olmuştu. Üzerinde dolabımdan çalıp büyük ihtimalle bir daha geri vermeyeceği kıyafetlerim vardı.
Artık kaldırımın iki ayrı ucundaki yabancılar değildik. Ben bir çift öfkeli göz değildim ve o, o günkü zengin züppesi değildi. Hayatımın her anında yanımda olmasını istediğim biriydi. Kalbimi avuçlarının arasında tutan kişiydi.
"Göreceksiniz seneye gireceğim o üniversiteye." Taehyun homurdanarak içkisinden bir yudum alırken güldüm. Eh, değişen şeyler yalnızca biz değildik. Lara'nın bir ilişkisi vardı. Çocuk epey sessiz biriydi ancak kibardı. Sanırım bu önemliydi. Ayrıca dilimizi çözmüş gibiydi. Hala birkaç şakayı yakalayamıyordu ancak dürüst olmak gerekirse bunu ona söylemeye korkuyorduk. Beomgyu bunu en son denediğinde karnına bir yumruk yemişti.
Taehyun bir ay boyunca kendini her şeyden soyutlayıp ders çalışmış, ardından hayatının en önemli günlerinden birinde uyuyakaldığı için sabah apar topar Yeonjun tarafından sınava bırakılmıştı. Bunun için hala ona her fırsatta teşekkür ediyordu. Kazanamamıştı ancak umutları yüksekti. Bir sonrakinde yapacağını hepimiz biliyorduk.
Beomgyu ise...Beomgyu'ydu. Kızıl saçları bir süredir sarıydı ve sürekli işteydi. Sürekli diyerek yalan söyledim. Ya iş ya Taehyun arasında gidip geliyordu. Sorsak aralarında bir şey olmadığını söyleyip duruyordu ancak gözlerinin içi gülüyordu ve bunu saklayabildiğini sanıyordu.
"Ben geldim." içeride yalnızca biz vardık. Komikti ki Yeonjun burayı bir günlüğüne kapattırmaya karar vermiş ve bu işimize gelmişti. Beomgyu yağmurda ıslanmış paltosunu çıkarıp bar taburelerinden birine bıraktı ve gözleri bizden önce Taehyun'u bulduğunda gülümsedi. "İçtin mi?" diye sordu Taehyun'un önündeki boş bardağı işaret ederek. Taehyun kafasını salladı. "İçmemeli miydim?"
Beomgyu omuz silkip Taehyun'un karşısına yerleşti. Kendi aralarında bir şeyler konuşmaya başladıklarında imalı sırıtışımla Yeonjun'a baktım. O da tıpkı benim gibi gülümsüyordu. Birbirimizi bir şey söylemeye gerek duymadan anlıyorduk artık. Belki de bunu uzun zamandır yapıyorduk.
Kapı bir kez daha açıldı. Uzun sarı saçlar görüş açımıza girer girmez gülümsedik. "Artık üç sarışınımız var yani?" dedi Taehyun, Lara'ya bakarak. Yanındaki çocukla içeri girip koşar adımlarla bize doğru yöneldi. "Sarı boyayı size bedava mı veriyorlar?" Beomgyu mızmızlanarak Lara ve Yeonjun'a doğru konuştuğunda güldüm. Üçüz gibi görünüyorlardı.
"Kes sesini Şirine." dedi Lara, Beomgyu'nun omzuna vurarak. Garip bir şekilde aralarında hiçbirimizin anlamadığı bir bağ oluşmuştu. Birbirleriyle kavga edip duruyorlar ancak yine de birbirlerini hayatları pahasına kolluyorlardı. Yıllar sonra birbirlerini bulan kayıp kardeşler gibilerdi.
"Hazır hepiniz buradayken söyleyeyim," diyerek söze girdi Beomgyu. Bakışları bizden kopup Taehyun'a döndü. "Yarım saat sonra Taehyun'u kaçırıyorum." Taehyun'un gözleri büyüdü ve merakla baktı. "Nereye gideceğiz?" diye sordu ancak Beomgyu ağzına hayali bir fermuar çekiyormuş gibi yaptıktan sonra Taehyun sadece gülmekle yetindi.
Yarım saat geçene ve Taehyun'la beraber gideceği saat gelene dek her birimizle teker teker uğraştı. Tek sarışın olarak kalmak istediği için Yeonjun'u saç boyasını gizlice değiştirmekle tehdit etti. Aynı tehditi Lara'ya yapınca üst üste birkaç yumruk yedi. Ben mi? Ben yalnızca aptallıklarını izlerken ömrümde bir ilki yaparak hayata teşekkür ettim.
![](https://img.wattpad.com/cover/379168660-288-k424438.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hot to go • yeonbin
Fanfictionbarlarda yüzlerce kişiyi öpebilirsin bir shot daha at ve hissi durdurmaya çalış