30 • final

124 53 67
                                    

"İkizler daha tatlı olmaz mıydı düşünsene." son yarım saattir olduğu gibi dizlerimde yatıyor, bizim hakkımızdaki ileriye dönük hayallerini anlatıyordu. Karşı konulamayacak derecede tatlı olduğundan o konuşurken arada bir yanaklarını sıkıyor ve her seferinde de azar yiyip arsızca gülüyordum. Üst üste sıkıp durduğum için kızarmış yanağına baktım gülerek. Kaşları çatık, eliyle orayı ovalarken bile konuşuyordu. Elinden tutup nazikçe uzaklaştırdım ve yanağına bir öpücük bıraktım. Anında susup titrek bir nefes verdi. Ne yaparsam yapayım böylesine hoşuna gidiyor olduğunu bilmek mutlu olmamı sağlıyordu.

"Seninle bile zor baş ediyoruz ne ikizi?" dedim alayla. Anında bana baktı. Dudaklarını büzmüş, kaşlarını çatmıştı. Sinirli gözükmeye çalışıyorken delicesine tatlı görünüyordu. "Ne demek o ya? Sevmiyor musun sen beni yoksa velet." mızmızlandı. Küçük bir kediden çıkan tatlı hırıltılar gibi geliyordu sesi kulağıma. Sinirle yattığı yerden kalkıp bana baktı. Ardından vurmak için elini yumruk haline getirdi ve tam vuracakken elinden tutup çekmemle dibime girdi.

"Şiddete karşıyız sevgilim." diyerek yumruk yaptığı elinin üstünü öptüm. Dudağının bir kenarı yukarı doğru kıvrılmaya başlıyordu. "Daha dün Taehyun'u dövmemişsin gibi böyle konuşuyor olman ne şirinmiş." eh, savunmada iyiydi. Zaten bu konuda hep iyi olmuştu. "Tamam işte bugün sabah başladım şiddete karşı olmaya."

Gözlerini devirip uzaklaşmaya çalıştı ancak daha sıkı tutup kollarımı vücuduna sardım. "Gel ikiz yapma çalışmasına başlayalım." ben koltuktan kalkmaya çalıştıkça kahkaha atarak tutunmaya çabalıyordu. "Ne ahlaksız birisin sen." dedi bir yandan gıdıklamaya başladığım için kesik kesik nefesler alırken. Güldüm. "Sen de benden pek farklı sayılmazsın." gülmekten kıpkırmızı kesildiği an gıdıklamayı bırakıp nefes alması için zaman tanıdım. Gözleri dolmuştu ve burnunun ucuna kadar kızarmıştı.

"Ben bir sabah aniden çilek olsam beni yer miydin yoksa bir kenarda mı tutardın?"

Bunca zaman boyunca belki de en ciddi ifadesiyle sorduğu tek soru buydu. O ciddi ifadeyi bu soruyla harcıyor oluşuna mı şok olacaktım yoksa soruya mı? Birden kahkaha atmaya başladığımda kafama vurdu. Eli ağırdı. "Acıdı." dedim kafamı ovalarken. Hala gülüyordum da. "Cevap ver." ellerim beline yerleşti yavaş yavaş. Ellerimin beline bu denli uyumlu oluşuna hayran kalmadan edemiyordum. Sanki ben onun için, o benim için vardı.

"Yemezsem çürüyeceksin ama." söylediğim şey bir süre sessiz kalıp bir şeyler düşünmesine sebebiyet verirken usulca bekledim konuşmasını. "Benden hemen kurtulmak istiyorsun yani?" ağzım şokla aralandı. "Ne alakası var? Oha Yeonjun." göz devirdi. "Beomgyu da sormuş bunu Taehyun'a. Taehyun ben bitkicilerle falan çalışır seni çürümeden tutardım demiş."
"Siktirsin oradan nasıl tutacak anasını satayım?"

Sahte bir öfkeyle bana baktığında susmanın benim için daha iyi olacağına karar verip dudaklarımda bir fermuar varmış da onu kapatıyormuşum gibi yaparak arkama yaslandım. Onun bir anda sorduğu şapşal soruları olmadan yıllarımı nasıl geçirmiştim ben?

"Sen çilek olarak uyanırsan ben de bir yolunu bulup çilek olurdum." dedim sessizce. Öyle bir gülümsedi ki, bunu her saniye görebilmeyi diledim. Mutluluk onda güzel görünüyordu. Mutlu olmanın hayal ürününden ziyade gerçek bir şey olduğunu kanıtlıyordu bana. Parlak gözlerini yüzüme sabitlediğinde yutkundum. Bazen onun yanında aptal bir liseli gibi oluyordum. Heyecanlanıyor, elimi kolumu koyacak bir yer bulamıyordum. O tüm Soobin'leri geri getirmişti. Her gün başka birini büyütüyordu sevgisiyle.

"Seni çok seviyorum." dedi bir anda. Sadece üç kelimeyi duymamla kalbim güm güm atmaya başladı. Tüm vücudumda hissedebiliyordum atışlarını. Gülümsedim ve öne doğru kayarak yanına yaklaştım. Yanağını öptüm ardından. Tatlı sesiyle kıkırdadı. "Ben daha çok seviyorum." gülerek gözlerini devirdi. Kemikli elleri ensemde yer edindi sonrasında. "İlk ben sevdim." bir kez daha gülümsedim. Bunun bir öncekinden çok daha büyük olduğuna emindim.

hot to go • yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin