10.Bölüm

41 4 18
                                    

İyi okumalar..

                                       🍃

Gözlerime sızan gün ışığıyla gözlerimi hafif aralayıp, tekrardan yumdum.

"Günaydın." gelen sesle yumduğum gözlerimi hızla aralayıp sesin geldiği yöne çevirdim.

Dağ Zemheri.

"Ben neredeyim?" diye sordum.

"Evimdesin."

"Neden buradayım?" diye soru yönelttim tekrardan.

"Dedim ya sana acıların hafifleyene kadar evime götüreceğim diye."

"Bende sana." lafımı kesip, "Merak etme endişeli değiller." dedi.

Endişeli değiller mi?

Sende bunu istemiyor muydun Elya?

Sırtımı hareket ettirmeye çalışınca çok fazla nüksetmeyen acıyla bakışlarım Dağ'ı buldu, "Sırtımda niye yüksek derece acı yok?" diye sordum.

"Olmasını mı isterdin Elya?"

"Dağ?"

"Sırtında ki acı dayanabilecek hale gelene kadar uyutuldun." dedi.

"Kaç gündür?"

"10 gün." deyince, "Ne?!" diye istemsiz bağırdım.

"Peki 10 gün boyunca hiç gelmediler mi buraya?" diye devam ettim sakince.

"Gelmek istediler lakin Han Atav yaralı olduğu için gelememişler." dedi.

"Han yaralı mı?!" diye bir anda yükseldim.

"Şu an iyi, kötü darp ettikleri için yeni yeni ayağa kalkabilmiş. Öyle söyledi Ali Bozkurt." dedi sakince.

"Benim acil onu görmem lazım." diyerek yataktan çıkmaya çalıştım.

"Elya herkes kendini düşünürken, sen neden kendini hiç düşünmüyorsun?" sorduğu soruyla kaşlarım çatıldı.

"O ne demek?!"

"Şu demek! adamlar 2 günde bir aramaktan başka bir bok yapmazlarken, sen uyanır uyanmaz onlara gideceğim diyorsun. Evet Han ayağa kalkamamış olabilir ama biri başında dururken biri de seni gelip benim yanımdan alabilirdi. Ne biliyorlar benim sana zarar vermeyeceğimi?!" kaşlarını kaldırarak sinirle sorduğu soruyla yutkundum.

"Yapma bunu bana." diye fısıldadım.

Kafasını iki yana sallayarak, "Ben değil sen kendine yapıyorsun." dedi.

Bir süre susup bana baktıktan sonra ayaklanıp, "Çok istiyorsan götürelim seni." diyerek ayaklanmama yardım etti.

"Yürürken çok sızlıyor mu?" sorduğu soruya iki adım atarak kafamı olumsuzca salladım.

"Güzel, gidelim o zaman." diyerek önden ilerlemeye başlayınca bende peşinden yavaş yavaş onu takip ettim.

Çıkış kapısın önüne gelip kolundan tutarak onu durdurunca bakışları beni buldu.

"Teşekkür ederim." diye mırıldandım.

"Teşekkür etme, gözlerini aç artık." dedi ve kapıdan çıktı.

Bende yavaşça ardından çıkıp kapının önünde ki bindiği aracın ön koltuğuna yerleştim.

Üstüme göz attığımda bol bir tişörtle geniş eşofman vardı.

Yeni mi aklına geldi üstün?

Sana ne.

Bari elini yüzünü yıkasaydın rezil.

GECENİN GÜNDÜZE İHANETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin