7. Bölüm "Hermosa"

6K 320 59
                                    

Multimedya "Yüce Tork ve Bölümün Gerilim Müziği"

Uzun ince bir yolda yürüyorduk. Yolun kenarı hayatımda hiç görmediğim çiçeklerle bezenmiş. Bu çiçekler, içlerinden ışık çıkartarak yolun aydınlanmasını sağlıyorlardı. Tepemizde uçan, parmak boyutunda kanatlı canlılara ne demeli? Hele yolun sağ tarafındaki uzun nehir. Üzerinde ışık saçan nilüferlerin olduğu nehir ve durgun suları. Nereden geldiği belli olmayan hafif bir melodi, havanın mükemmel çiçek kokusu...

Burası gerçekten büyüleyici. Ama bende şaşkınım. Bir anda geldiğim bu yer, ben nasıl geldim buraya? Bir yabancıya ve bir küreye güvenerek. Neden geldim buraya, Antonio'nun anlattığı deli saçmalarında gerçeklik payı mı vardı yoksa? Yoksa ben deliriyor muyum?

Bilmiyorum... Hiç bir şey bilmiyorum. Ne kadar çaresiz olduğumu belli etmek istercesine yere çöktüm ve ilk kez elbisemin kirlenmesi umurumda değildi. Antonio da şaşkın şaşkın bana bakıyordu, ardından o da karşımda yere çömeldi.

"Beni buraya getirmen anlattığın o saçma hikâyeyi mi doğruluyor dedim" umutsuzca. O ise sırıtarak;

"Evet, o hikâye gerçek bir hikâye, senin hikâyen, senin hayatın, senin gerçeğin. Bunların hiçbiri saçma değil. Sen sadece alışık değilsin. Dünyayı kendi gözünle görüyorsun ama dünya o kadar küçük değil. Sen kendi pencerenden bakıyorsun ve sadece görebildiğin yerleri var sayıyorsun. Ama pencereden bakarken kilometrelerce uzağındakini göremezsin, arka tarafta ne var bilemezsin Luciana. Bunların hepsi gerçek. Burası büyücülerin yaşadığı bir yer. Sende bir büyücüsün, sende burada yaşamalısın." dedi. Bense onun bu uzun cümlelerine "Ben bir büyücü değilim ki!" diyerek karşılık verdim. Ve o yine sırıttı.

"Evet öylesin, sadece bunu farkında değilsin. Çünkü yapmayı bilmiyorsun." derken parmağıyla beyaz bir kuş yaptı Evet parmağıyla. Parmağını kıpırdattı ve kuş uçarak uzaklaştı. Ben gözlerimi kocaman açmış onu izlerken "Tamam abartma bu sadece basit bir büyü." dedi ve elini bana uzattı. "Bence yeterince konuştuk. Artık seni teslim etmeliyim, hadi gidelim" diyerek elini daha da yaklaştırdı. Ben mi? Tabii ki elini tutmadım. Kendim kalkabilirim.

Daha 20 dakika öncesine kadar yaş günü balomda iken şimdi şu olanlara bakın. Bir yabancıyla bilmediğim bir yere gidiyorum, üzerimde balo elbisemle.

Biraz daha yürüdükten sonra Antonio durdu. "İstersen yolun geri kalanını nehirden gidebiliriz." dedi ve tabii ki sırıtmayı da ihmal etmedi Nehirde yol gibi dümdüz uzayıp gittiği için ulaşımda kullanılabilir ve çok eğlenceli. Neşeyle kabul ettim ve o yine parmağını oynatarak tam durduğumuz yere bir kayık yapıverdi. Birlikte kayığa bindik ve kayığın kendi kendine yavaşça yol almasını seyrederek ilerledik. İlerden gelen kahkaha sesleriyle Antonio kayığı durdurdu ve yanımızda duran üç genç kıza selam verdi. Kendi kendime bu kızlar bu saatte neden nehirde yüzüyorlar diye düşünürken sorumu yanıtlayan kızların nehirden çıkıp yol kenarına oturması oldu. Bu kızlar bir nevi balık. Belden aşağıları tıpkı bir balık gibi. Yani kuyrukları var. Bu aynı küçükken dadılarımın anlattığı masallar gibi. "Efsanevi deniz kızları"

Bir süredir bu durmadan gülen üç kızın yanındaydık. Antonio'yla sohbet ediyorlardı. İçlerinden biri elbisemi çok beğendiğini söyledi. Bir diğeri ise benim kim olduğumu sordu ama bay kendini beğenmiş sonra anlatırım diye geçiştirdi. Bir bakıma haklıydı. Ben bile kim olduğumdan emin değildim.

Konuşkan kızların yanından ayrılıp kayık yolculuğumuza devam ettik ve nihayet bir yerde durduk. Geçtiğimiz yollar küçük ve tek katlı evlerle doluydu. Ama şu an önünde durduğumuz bina diğerlerine göre daha büyük, 3-4 katlı ve gösterişli bir yerdi. İçeri girmeye korkuyordum. Kim bilir beni neler bekliyordu, ayrıca dışarısı o kadar güzeldi ki insanın içeri giresi gelmiyordu. İçimden bir ses önümüzdeki günlerde saraydaki rahatlığımı özleyeceğimi söylüyor.

HERMOSA Prensesin BüyüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin