"Üzgünüm" deyince kahin kadın, bir an için fenalaşacağımı düşündüm. O da bunu fark etmiş olacak ki hemen tamamladı lafını.
"Üzgünüm, ama bunu söyleyemem. Yasak." dedi net bir şekilde.
"Neden? Bir sürü şey söylediniz. Neden bu yasak?"
"Görüşme bitmiştir." deyip bir anda kayboldu ortadan kahin kadın. Başlangıçta bu garip diyaloğu düşündüm. Ama sonra anlam yüklemek istedemediğime karar verdim. Çünkü bu gerçekten çok yorucuydu..
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yeniden saraya vardığımızda ilk olarak babamın durumunu sordum. Bir gelişme olmaması pek şaşırtıcı değildi. Zaten beş aydır hiç bir gelişme yoktu. Daha sonra annemi aldım karşıma ve kahinin dediklerini bir bir anlattım. Sevinci görülmeye değerdi. Bedensel değişimimin bir lanet ya da kötü bir büyü değil, insan bebeğimin olması daha büyük sevinçleri, şölenleri hakediyordu elbet, ama şartlar izin vermiyordu...
İlk başta yapmam gerekeni en son yaparak doktora muayne oldum. Kahin gibi kötü şeyler söyledi o da. Hatta o kadar umutsuz konuştu ki, sanki bu bebeğin doğmayacağına emin gibi. "Efendim, bana kalırsa size daha fazla yük olmadan bebeği düşürtelim." lafı bardağı taşıran son damla olmuştu. Beş aydır yapmadığımı yapıp gerçek bir sinir krizi geçirmiştim. Duymayan kalmamış, bütün saray başıma toplanmıştı. Sinir krizi bayılmamla son bulmuştu..
Kendime gelmiş olarak açtığımda gözlerimi, baş ucumdalardı annem ve kocam..
"İyi misin?" dedi ikisi aynı anda telaşla. Kafa sallayınca sordu Antonio
"Kendinden geçecek kadar sinirlendiğin şey neydi?"
"Doktor, bebeğin yaşamayacağını söyleyip düşürtmeyi teklif etti. Tam mutlu olacak bir şey bulmuştum. Bir umudum vardı. Yaşadığım acı zaten yeterince büyük. Bir de beş aylık bebeğimi kaybetmek istemiyorum. O gün kahinin bize anlattıkları masal gibiydi. Bebeğimi kaybedersem bu masalın gerçek olamayacağını söylemişti kahin. Eğer gerçekten kızım ölürse kendimi asla affetmem. Daha önce farkına varabilirdim diye suçlayıp dururum kendimi. Ne kadar akılsız olduğumu düşünürüm. Doğmasına dört ay kalmış bir çocuğu yeni fark etmek.. "
"Bunların hiçbiri senin suçun değil ki. Vücudundaki değişikliklerin üzüntüden olduğunu düşündün. Kim olsa öyle düşünürdü. Bundan sonra yapılması gerekeni yapacaksın. Babanın durumu nasıl olursa olsun sen kızın için güçlü olacaksın. Şimdi yatağa uzan ve dinlenmeye devam et. En önemlisi ise şu, çok gerekmedikçe yataktan çıkmayacaksın.."
~~~~~~~~~~~~~~~
"Antonio, ne yapıyorsun orada?"
"Düşünüyorum."
"Yatmak çok sıkıcı, belki bana bir şeyler okursun diye düşündüm."
"Kızımızın ismini düşünüyordum. Belki can sıkıntını alır." deyip koltuktan kalktı ve yanıma uzandı.
"Tek bir ismi mi olsun, yoksa iki mi? Uzun bir isim mi seçmeliyiz yoksa kısa mı? Peki ya baş harfi?.. düşünülecek çok şey var."
"Gerçekten bu kadar inançlı mısın yoksa beni mi kandırıyorsun?"
"Kandırmak mı? Ben sadece doğacak bebeğimize isim seçmeye çalışıyorum."
"Doğacağından çok eminsin. Ben senin kadar ümitli değilim sanırım. Artık yediklerime dikkat ediyorum ve bol bol dinleniyorum. Ama babamın durumu hâlâ aynı. Benim iyi bir habere ihtiyacım var. Ama o haber bir türlü gelmiyor."
"Doğmayacağını düşünmüyorsun. Öyle düşünsen bu hamileliğe son verirdin. Şu an bu yatakta yatıyor olmazdın. Bu bir ayı çok dikkatli geçirdin. Kızımız yavaş yavaş gücünü topluyor. Üç ay sonra aramızda olacak. Bir ismi olmasın mı?"
"Endişelerim var. Ama haklısın. Çok karamsarım. Aslında aklımda bir isim var. A....."
~~~~~~~~~~
"Baba. Herkes seni çok özledi. Annem, George, Antonio, Dave, dostların, halkın.. Ben. Sana ihtiyacım var. Artık geri gel. Kabuslardan sıkıldım. Sen benim nefesimsin. Lütfen, lütfen, lütfen..."
Kulağına fısıldadım babamın bugünde. Küçükkende bir şey isterken öyle yapardım. O uyurken sayısız lütfeni sıralardım. İnancımı taze tutuyordum artık. Sorumluluklarım vardı benim aileme karşı. Babam, annemin yokluğunda hep benimleydi. Bende kendi kızımdan asla vazgeçmeyecektim. Onun varlığı dayanma gücümü arttırıyordu. Sahip olduğum aile dayanma gücümü arttırıyordu. Mutlu sonlar vardı. Ama benim önümde mutlu bir sonsuzluk vardı. Bunu biliyordum.
~~~~~~~~~~~~
Ne uzun süreçti bu. Fazlasıyla sancılı. Sisli, buğulu bir gelecek ve karanlık bugün. Zaman olmuştu tüm derdim. Zaman.. geçen zaman, geçecek zaman, geçemeyecek, beni götürmeden geçemeyecek zaman.. Bir umut bin acı. Bir teselli bin acı. Tutunacak bir dal, bin fırtına. Bin bir eziyet, ruhumda yüz binlerce hançer. Rakamlar, sayılar.. ifade etmeme yetmeyecek biliyorum. Edemez. Bugün her şey bitti. Her şey.. Hem güzel düşler hem kabuslar. Güneşli günleri hayal etmiyorum artık. Kasvetli günlerden kurtulmayada çalışmıyorum. Ben bugün biliyorum, ben bugünü biliyorum. Hissediyorum. Her şey bitti. Nasıl mı bitti? Bir cümleyle ve bir sesle. Yaşamayacağı söylenen bir hastanın sağlık haberiyle. Ölü doğacağı zannedilen bir bebeğin ağlama sesiyle bitti her şey. Evet artık güneşli günleri hayal etmeyeceğim. Ben o güneşli günleri yaşıyorum o andan beri. Yatağımda uzanıyorum, kucağımda bebeğim, yanımda babam ve tüm ailem. Belki kızım olması gerektiğinden daha zayıf, daha güçsüz.. belki babamın eskisi gibi güçlü olması için uzun zaman geçecek.. ama sevdiğim herkes karşımda, hepsi bana gülümsüyor. Ben artık geleceğimi görüyorum. Kendi evimde, Zencefil köyünde kızım Anneliese ve oğlum Derek'i büyütüyoruz Antonio ile. Babam eski gücüne kavuşmuş. George büyüyor, babamın izinden gidiyor. Annem çok mutlu. Sık sık görüşüyoruz. Dave mutlu oluyor, bundan eminim. Belki Marissa ile belki bir başkası ile..
Bu satırlar...hayatımın Hermosa gerçeğinden önceki kısmı ile şu andan itibaren yaşayacağım yeni hayat arasındaki sancılı geçiş döneminin bittiğinin kanıtı..
ELVEDA..
Yazar Notu :
ELVEDA..
(Akıbetini merak ettikleriniz hakkında bilgi verebilirim.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HERMOSA Prensesin Büyüsü
Fantasy"Ben Luciana. Kısa süre öncesine kadar Samniatis Krallığının saraya hapsolmuş prensesiydim. Taa ki 18. yaş günümde bir büyücü olduğumu öğrenene kadar." Bu zamana kadar sıradan bir prenses olarak yaşayan Luciana, 18. yaş günü şerefine verilen baloda...