11.Bölüm "Çan Kolyesi"

3.1K 206 15
                                    

Dört masalın karşısında durmuş, ne yapacağımızı düşünüyorduk. Dört masal beş kapı...Bunun bir anlamı olmalıydı.

Uzun uzun düşündükten sonra Antonio "Bence Pamuk Prenses'e girmeliyiz. " dedi kendinden emin bir şekilde ve devam etti, "Düşünsene, burada bir elma arıyorduk. Elması, bu elma ağacının altında bulduk ve şu an elma ağaçlarının arasındayız. Bunları göz önünde bulundurursak ve içinde elma olan tek masalda Pamuk Prenses olduğuna göre sence hangisine girmeliyiz" dedi imalı bir şekilde.

"Haklı olabilirsin. Seçenekler arasında en mantıklı olan o. Peki ya üzerinde hiç bir şey yazmayan kapı?" diye bir soru yönelttim. Karşımıza beş kapı açılmıştı. Dördünde masal adı yazarken en ortada duran kapıda hiç bir şey yazmıyordu.

"Boş kapı kafamızı karıştırmak için bir tuzak olabilir" diyerek benden bir cevap bekledi.

"Belkide masallar kafamızı karıştırmak için bir tuzaktır. Senin aradığın iksirle bu masalların nasıl bir alakası olabilir ki? Girdiğimiz masaldaki kahraman mı verecek sana iksiri? Bu masalların hiç birinin bizimle bir ilgisi yok farkındaysan. Belkide yazısız kapı bizim masalımız olur." dediğimde beyfendiyi bir gülme aldı.

"Bizim masalımız, bizim masalımız" deyip bir süre daha gülmeye devam ettikten sonra ben "Ayrı ayrı diyorum, aman yanlış anlaşılmasın. Ayrıca bunu tartışmak hiç istemiyorum. Konuya dönelim, ben yazısız kapıdan gidelim derim." diyerek durumu toparladım. Yüzündeki gülücükler bir anda silindi ve o ciddi surat ifadesi geri geldi.

"Bu da fena bir fikir değilmiş. Yani açıkçası benim aklıma gelmezdi ama doğru olup olmadığı tartışılır." diyerek konuyu yine ortada bırakmış oldu.

Biz bir süre daha sessizce düşündükten sonra dayanamayıp "Yeter!! Şu an çok vakit kaybediyoruz. Kararını bir an önce verirsen iyi olur. " dedim ve onu izlemeye koyuldum. Onun iksirini arıyorsak karar onun olmalıydı.

Sonunda Antonio bir anda ayağa kalkıp "Yazısız kapıdan geçiyoruz." dedi kendinden emin bir şekilde. Anahtar kız olduğuna göre bir bildiğin vardır." Emindi ama bir o kadarda korkuyordu biliyorum. İksiri bulmayı çok istiyor ve verdiği karar onu bu isteğinden sonsuza dek uzaklaştırabilir.

Fikri yine değişmesin diye acele ediyordu. Hemen elimi tutu ve en ortada bulunan mor girdaba yani kapıya ilerledik. Normalde olsa elimi tutmasına izin vermezdim ama birinin desteğine ihtiyacı vardı. Birlikte kapıdan geçtik ve....

Ve yolumuz Zencefil Köyü'ne çıkmıştı. Bu duruma ikimizde şaşırmıştık. "Bunu beklemiyordum" dedim şaşkınca. "Evet, bende. Hadi yürü Diken Baba'nın yanına gidelim. Cevapları orada buluruz belki." dedi umut ve umutsuzluk arasında.

Bu sıcak ama bir o kadarda soğuk köyde ilerlemeye başladık. Şekerlemeden evlerin çatıları karlarla kaplıydı. Ama havanın soğukluğunu bastırıyordu insanları veya büyücüleri de olabilir. Diken Baba'nın yanına gitmek için köy meydanının biraz ilersindeki kısa yokuşu çıkıyorduk. Yükseldikçe uzaklardaki sarayı daha iyi görebiliyordum ve daha çok merak ediyordum.

Kapıyı açıp içeri girdiğimizde kendisi yine şöminenin başında kitap okuyordu. Yanında bir fincan,dumanı tüten fincanın içinde ise tahminimce çay vardı. Bizi görünce gülümsedi, kapı sesini duymuş olan Daisy hemen kucağıma atladı ve küçük perilerde yanıma gelip omzuma kondular. Bir günde ne kadarda alışmışız birbirimize.

Diken Baba "Buraya geldiğinize göre görevi tamamlamış oluyorsunuz. Hemde bu kadar çabuk. İçinizden biri çok zeki sanırım" diyerek bize baktı. Bir kaç saniye durakladıktan sonra "O kişi prenses oluyor. Yer Elmasının bir elma değilde elmas olduğunu keşfeden oydu ve tabii yazısız kapıdan geçmemizi söyleyende" diyerek gülümsedi Antonio.

Diken Baba "Bu çan kolyesi zekan, cesaretin ve sevgi dolu yüreğin için Luciana. Yardıma ihtiyacın olursa koledeki çanı bir kez çalabilirsin." diyerek boynuma bir kolye geçirdi.

"Buna hiç gerek yoktu. Yardım ederken karşılık beklemiyordum ama yinede teşekkür ederim" deyip tebessüm ettim. Antonio'da son derece şaşkın bakışlarla izliyordu bizi.

"Bu görevide başardın Antonio. Sıradaki adım için nereye gitmen gerektiğini Bay Giz sana söyleyecektir. Bu defa anhtar kızı yani Luciana'yı yanına almaya mecbur değilsin. Ama isterse seninle gelebilir. Artık o da bu işin içinde. İlerde ona ihtiyacın olacağını bilmelisin. Hemen dönmek zorunda değilsiniz. Köy meydanında bir şeyler yeseniz iyi olacak. Geri dönmek istediğinizde hangi kapıdan çıkacağını biliyorsun Antonio" dedi ve kitabına geri döndü. Bu adam çok okuyordu gerçekten.

Antonio ile yavaş yavaş meydana yürüyorduk. Çok dalgındı. "İleride sana ihtiyacım olacakmış, sende artık bu işin içindeymişsin. " dedi üzgünce. Kaygılarını anlayabiliyordum.

"Seni her istediğimde peşimden sürükleyemem, buna hakkım yok. Senin bir evin ve ailen var. Gitmen gerek bir okulun ve seni merak eden kişiler var arkanda. Seni koruyup kollayan."

"Okula gittiğimide nerden biliyorsun?" dedim bunun üzerine. "Deden seni bulduktan sonraki planlarını anlatırdı bana. Hermosa'ya ayak uydurabilmen için seni bir büyücülük okuluna göndereceğini biliyordum" dedi ve tekrar kendi dertlerine döndü.

"Yanılıyorsun, benim bir ailem yok artık. Evim ve babam çok uzaklarda. Beni korumaya çalışan kişilerde yok. Beni yönetmeye çalışan kişiler var. Saraydan ayrıldığımdan beri önemsediğim tek şey özgürlüğüm. Artık kimsenin önüme engeller koymasına izin vermeyeceğim. Bana ne zaman ihtiyacın olursa ben hazırım. Seninle gelir ve elimden geleni yaparım, kimsede karışamaz" diye uzun ve açıklayıcı bir konuşma yaptım. Söylediklerimin hepsi doğruydu. Yardıma hazırdım, bu özgür hissettiriyordu.

Beraber meydana inmiştik. Sanırım bir festival vardı. Müzik çalan bir ekip ve ortada dans edenler... Hepsi çok mutlu görünüyordu. Antonio ve bende dizilen masalardan birine oturduk ve coşkulu festivali izlemeye koyulduk.

Biz alkış tutarken sabah bizi evinde ağırlayan fırıncı önümüze bir tabak koydu ve gülümsedi. Tabağın içi küçük keklerle doludyu. Ardından "İkram" diyerek diğer masalara tabak dağıtmaya devam etti. Bu köy, festival, herkes, herşey... O kadar farklı ki... O kadar mutlu ki...

Hep birlikte tekrar Diken Baba'nın evine ilerliyorduk. Antonio Hermosa'ya ordan döneceğimizi söylüyordu. İçeri girdiğimizde gözüm ilk olarak şömineye gitti ama bu kez yaşlı adam orda değildi. Girdiğimiz kapının tam karşısındaki bir başka kapıdan dışarı çıktık. Burası dosdoğru Hermosa'ya açıldı. Biz şatonun tam karşısında duruyorduk. Ama burada her şey bıraktığım gibi durmuyordu...

Yazar Notu:

Tekrar merhaba. Son günlerde yapılan yorumlar, voteler ve okuyucu sayısı beni gerçekten çok mutlu ediyor. Lütfen böyle devam edin....Bölüme gelince, aslında daha uzundu ama ben böldüm. Çünkü eğer bölmeseydim iki ayrı bölüm birbirine karışır gibi geldi. Bir sonraki bölümün bununla pek alakası yokta. Daha çok gerçekler içeriyor. Prenses yeni gereçekler öğreniyor diyebilirim. Bence yeterince ipucu verdim. Tekrar görüşmek üzere...

HERMOSA Prensesin BüyüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin