30. Bölüm "Luciana'nın Annesi, Hans'ın Eşi"

2K 127 13
                                    

Çıldırıyor muydum? Kadına "Annem olduğundan asla emin olamam, seni rüyalarımdaki kadının yerine koyamam." dedikten sonra bu rüyayı görmem.. aslında herşeyi açıklıyordu. Sevinçten başımı yastığa gömüp ağlamaya başladım. "Bu gerçek, bu gerçek.." diye sayıklıyordum. Uyuyup uyumadığını düşünmeden koşturarak aşağı indim. Hâlâ ordaydı, bahçedeki köşesinde. Arada mesafe kalacak kadar yürüdüm. Sonra duyabileceği yükseklikte konuştum.

"Az önce bir rüya gördüm." deyince hemen bana doğru döndü. Söylediklerimden sonra tekrar yanına gelmeme şaşırmış gibiydi.

"Annemle ilgili gördüğüm tüm rüyaların birleşimi gibiydi. Ama bir farkı vardı. Göremediğim o yüzlerin yerinde senin yüzün vardı. O eşsiz kadın senmişsin. Benim annem senmişsin." diyorken ağzım yırtılacak gibi gülümsüyordum. O ise birkaç saniye bu konuşmamdan anlam çıkarmaya çalıştı. Daha sonra onun yüzünede bir gülümseme yerleşti. Uygun zaman gelmişti. Koşarak ona sarıldım. Uzun uzun, sıkı sıkı.. Sonra çimenlere oturduk, ben onun dizine uzandım. Bir süre hiç konuşmadık. Asla geçmeyecek özlemimizi gidermeye çalıştık birbirimizi seyrederek. Ellerim, onun ellerindeydi. Sonsuza kadar böyle kalabilirim diye düşündüm. Artık herşeye sahiptim. Herşeyim tamamdı, bir eksik yoktu. Huzurlu sessizliğimizi ben bozdum.

"Sen benim annem misin şimdi?" dedim masumca. Bu soru, bir soru anlamı taşımıyordu. İnci gibi gözyaşları sırayla dökülürken, inci gibi dişleriyle gülümsedi.

"Kelimeler düğümlenmiş gibi. Ne diyeceğimi bilmiyorum." dedi titreyen sesiyle.

"Bizde susarız o zaman."

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Güneş henüz doğmuşken yaşadıklarımızdan sonra konuşmayı sonraya bırakmış ve koltukta birlikte uyuyuvermiştik. Daha yakın olabilmek için benim büyük yatağım değilde onun uyuduğu küçük koltuğu seçmiştik. Huzurlu uyku sonrası aramızda geçenleri Diken baba ve Antonio'ya da anlatıp mutluluğumuza onlarıda ortak ettikten sonra çay içerken bir saat içinde Zencefil köyünden ayrılıp, Samniatis'e doğru yola çıkacağımızı belirtmiştik. Ve o geçen bir saatin sonunda ben her ne kadar bu yolculuğu bir at arabasıyla yapmak istesemde, Antonio ve süpürgesiyle yola çıkmıştık. Bu epey hızlı olmuştu tabii. Saray kapılarından içeri alınınca babamın dışarıda olduğunu öğrenmemiz üzerine anneme kısa bir saray turu yaptırmış ardından onun için sıcak bir banyo hazırlatıp temiz giysiler çıkarmıştım. Antonio'yu ise bir misafir odasına yerleştirmiştim. Aniden saraya iki kişiyle giriş yapıp emirler yağdırmama anlam veremeyen işçiler etrafta koşuşturuyorlardı. Geldiğimden babamın haberi olmayacağına dair sözleri çalışanlardan alıp annemin son rütuşlarını yapmak üzere odama çıktım. Daha tanışalı bir gün bike olmamasına rağmen yüzlerce kez sarılmıştım ona. Yine aynını yapıp kollarına atladım. Bir ağlama krizinin vakti olmadığını düşünüp geri çekildiğimde annemin gözleri dolmuştu bile. "Asla ağlama!" diye yaptığım ikazlar sonucu sıra sonunda elbisenin ona ne kadar yakıştığına geldi. Bir kaç adım geri gidip ona hayranlıkla baktım. Kabarık etekli, krem rengi ve yeşilden meydana gelen bu elbise onun üzerinde şahane durmuştu. "Artık hazırsın." dedim. Heyecanı gözlerinden okunuyordu. "Emin misin, ya beni iyi karşılamazsa" diye sordu endişeli sesiyle. "Tabii ki iyi karşılayacak." deyince yüzüne bir gülümse yerleşti.

"Sen istiyorsa herşeyi yaparım. Kalan yaşamımı seni mutlu ederek geçireceğim. Sen mutlu ol yeter." deyince yeniden duygusallaştık ve sarıldık.

"İkimizde mutlu olacağız. Artık herşey güzel olacak." dedikten sonra açık penceremden gelen fayton sesiyle "Sanırım vakit geldi." dedim.

Büyük salonda babamı karşılamak için bekliyordum. Annem odanın kenarındaki devasa ayaklı saatin arkasında bekliyordu. Sonunda babamla karşılaştığımızda azalması gereken heyecanımın daha da arttığını hissediyordum. Beni görünce önce hayretle açıldı gözleri, sonra da beyaz dişleriyle gülümsedi ve sarıldık. Dakikalar sonra sarılmayı bitirmiş, koltukta oturuyorduk. Beni göndermek zorunda kaldığı bu meçhul yolculuktan bu kadar çabuk dönmeme çok memnun olmuştu. Ben ise artık esas konuya girmek için ortam hazırlamaya başlamıştım. Ona büyü denen şeyin gücünden ve tehlikesinden bahsediyordum.

HERMOSA Prensesin BüyüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin