Bilgen Anne bizleri kütüphanede toplayıp - onu daha önce hiç görmediğimiz kadar ciddi bir ifadeyle - oturmamızı istedi.
''Artık gerçekleri öğrenme zamanınız geldi. Öncelikle bilmenizi istiyorum ki sizler ,uğruna ebeveynlerinizin çok şey feda ettiği özel aşk çocuklarısınız ''
Bunu duyar duymaz Ares (Yunan mitolojisinde savaş tanrısı) alaycı bir kahkaha attı. Her zamanki ukala hazır cevaplılığıyla :
'' Bu yüzden de bizi terk ettiler. Bilgen Anne bu espiri senin zekana da bizimkine de yakışmadı''
Bilgen Anne ''Bu böyle olmayacak'' diyerek ayağa kalktı. Arkamızdaki kitap raflarına doğru yürüdü. Kalınca bir kitabı aldı. Arkasından küçük bir kapak açtı ve oradan çıkan daha önce varlığından haberdar olmadığımız bir düğmeye bastı.
Basar basmaz kitap rafları ortadan ikiye ayrılıp ters yönlere açılmaya başladı. Bizlerin şaşkın bakışları içinde arkadan yeni değişik , metale benzeyen büyükçe bir kapı göründü. Kapının gözetleme deliği gibi görünen yerinden mavi bir ışık geliyordu. Bilgen Anne gözünü o ışığa dayadı ve sanki ışık gözünü taradı. Kapı açılmaya başladı , açılınca da anladık ki çok aşırı kalın bir kapıymış.
'' Buraya gelin, şimdiye kadar özellikle burayı sizlere gösteremedim ''
Bizler şaşkın şaşkın içeriye girdik. İçerisi sanki teknoloji fuarı gibiydi. Üç duvarı büyük bilgisayar ekranına benzeyen ekranlarla kaplıydı. Ekranların karşısında kalan duvarda duvarı kaplayan büyük bir dünya haritası ve üzerinde yanıp sönen bir çok renkli ışık vardı. Haritanın önünde de güzel büyük bir çalışma masası ve şimdiye kadar gördüğüm en büyük bilgisayar klavyesi vardı.
Teknoloji dehası olan Daimon (Yunan mitolojisinde ,zeka ve ilahi kuvvet tanrısı) hemen klavyenin üstüne atladı ve hayranlıkla incelemeye başladı.
'' Burayı benden nasıl saklarsın Bilgen Anne ,buradan artık beni kimse çıkaramaz ''
''Harika! Buradan bütün dünyayla iletişim kurup anında istediğimiz her şeyi görüp inceleyebilir , her bölgeyi üç boyutlu gezebiliriz''
Bunu hayranlıkla söyleyen Minerva ( Roma mitolojisinde zeka tanrıçası) idi. Her zamanki ışıl ışıl kendinden emin zeki bakışlarıyla.
Bu arada Lima ( Roma mitolojisinde başlangıçlar tanrıçası ) odanın ortasında duran kocaman teleskobu inceliyordu.
'' Bilgen Anne bu teleskop ne işe yarıyor? Anladığım kadarıyla burası ses bile geçirmeyen çok izole bir oda ''
Bilgen Anne çalışma masasındaki klavyeden bir düğmeye bastı odanın tavanı ortadan duvarlara doğru çiçek gibi açıldı ve yıldızlarla dolu gökyüzü göründü.
Arkadaşlarımın hepsi odanın ihtişamına kapılmış her yeri didik didik incelemek istiyormuş gibi görünüyordu. Ben bu grubun en duygusalı olarak daha fazla dayanamadım ve:
''Yeter artık odayı daha sonra da inceleyebiliriz , Bilgen Anne bize önemli şeyler açıklayacaktın?''
Bu arada ben kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Flora ( Roma mitolojisinde yeşeren bitkiler tanrıçası)
'' Artık durumun ciddiyetini anlamışsınızdır herhalde , kütüphaneye geri dönelim de size açıklayacaklarımı biran önce anlatayım''
Bilgen Anne tam çıkmak üzereydi ki aklına bir şey gelmiş gibi aniden masaya doğru geri döndü ve arkasından gelmekte olan Daimon ile çok kötü çarpıştılar. Çarpışmada Bilgen Anne'nin ani dönüşü kadar Daimon'un hala gözlerini odadan ayıramamış olmasının da payı vardı tabi.
Bilgen Anne yine bir düğmeye bastı ve bu sefer masasının altından gizli bir kasa çıktı. Üzerindeki küçük çukura işaret parmağını koydu ve yine kapıdaki gibi mavi ışık parmağını taradı. Kapak açılınca içinden küçük bir metal sandık çıktı. Ama bu sandığın üzerinde beş tane küçük oyuk vardı.
'' Hepiniz sağ işaret parmaklarınızı şu deliklere koyun''
Hepimiz aceleyle , ne olacağını merakla bekleyerek parmaklarımızı koyduk . Aynı mavi ışık bizim parmaklarımızı da taradı ve sandıktan açılma sesi geldi. Her geçen dakika merakımız tavan yapıyordu.
Neler oluyordu böyle , sanki bilim kurgu filmine ışınlanmış gibiydik. Kalbimin atışını kulaklarımda hissediyordum . Bilgen Anne sandığı açtı ve içerisinden beş tane metal zarf çıktı. Bildiğimiz zarflar gibi değillerdi bu odadaki bir çok eşya gibi ,garip görünüşlü aynı metalden yapılmışlardı.
Zarfları görünce çok garip hissettim ve bütün tüylerim diken diken oldu. O hissi anlatmam imkansız o zarflarla görünmez bir bağım varmış, sanki bir parçammış ve alırsam tamamlanacakmışım gibi bir his. Arkadaşlarıma baktım onlar da aynı durumdaydılar ,hepsinin gözü hipnotize olmuş gibi zarflardaydı.
Bilgen Anne zarfları alarak kütüphaneye doğru yürüdü. Biz de arkasından ayaklarımızı sürürcesine yürüdük .Bu kadar gizem hepimize ağır gelmişti.
Kütüphanemiz çok büyük, itinayla konularına göre ayrılmış bölümlerden oluşuyor ve içleri binlerce kitapla dolu. Hepimizin burada da çalışma masaları var. Bilgen Anne bize burada ders verdiği için , hepsi Bilgen Annenin büyük çalışma masasına dönük ,yarım daire şeklinde sıralanmış. Bu arada Bilgen Anne masasına oturdu , bizlerde kendi masalarımıza. Ama gözlerimiz zarflarda.
Bilgen Anne zarfları masasına bana aşırı gelen büyük bir itinayla yan yana sıraladı.
'' Bu zarflar sizlere ait ,gelip alın ,açıklamam boyunca da ellerinizde tutmanızı istiyorum. Çünkü bu zarflar sizlere anne ve babanız tarafından hazırlandı.Bu önemli açıklama sırasında size manevi güç versinler.''
'' Hepsi aynı nereden bileceğiz hangisi kime ait ?''
Bunu soran Ares ' ti ,hepimizde bir ağızdan ''evet'' dedik.
''Önce sen sorduğuna göre sen gel Ares ''
Ares kalkıp masaya doğru ilerledi ve zarflara doğru elini uzattı. Sonra içlerinden birini pek tereddüt etmeden aldı.
'' Neden onu aldın Ares ? '' diye sordu Bilgen Anne gülümseyerek.
''Çünkü bu benim, nasıl hissettiğimi anlatamam ama bu kesinlikle benim. ''
'' Çok doğru o senin , hepiniz kendi zarfınızı hissedeceksiniz. Çünkü o zarflar ailenizle aranızdaki bağınız.''
Hepimiz sırasıyla gidip zarflarımızı aldık ve Bilgen Anne'nin dediği gibi kendi zarflarımızı çok kolay şekilde hissettik.
''Ama konuşmam boyunca zarfları açmayacaksınız , sadece elinizde tutacaksınız''
Bizler ellerimizde zarflarımız büyük bir merakla beklemeye başladık.
Evet bir bölümünde sonuna geldik. Unutmayın yorumlarınız ve oylarınız benim için çok değerli. İyi okumalar dilerim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üstün Irk
Fantastiqueİnsanlığın geleceğini bekleyen büyük ikilem!.. Divine olarak doğanlar ,üstün yeteneklerini nasıl kullanacaklar? İnsanlığın lehine mi..? Yoksa aleyhine mi...