24-Yeniden Doğuş

224 28 2
                                    

Yukarıda insansız hava aracı var. İyi okumalar diliyorum.

"Büyük değişimin ilk adımından bahsediyordum. Öncelikle daha önce bahsettiğim kan hücresi boyutundaki nanoteknolojik cihazların üretimini hızlandırarak yeterli seviyeye ulaştırmaya çalışıyoruz. Yeterli seviyede üretim sağlandığında da büyük gün gelmiş olacak.

Teknoloji merkezlerimizde tasarlanan hypersonic, sesten yüz kat hızlı insansız hava araçlarıyla, bu cihazları dünyanın bir çok noktasından bırakarak bütün dünya atmosferine dağıtacağız.

Böylece soludukları hava yoluyla tüm insanlığa bu mikroskobik araçları yerleştirmiş olacağız. Bu araçlarla insanlara akıllı davranış devreleri yerleştirerek, oksitosin seviyelerini var olan seviyenin iki,üç katına çıkaracağız.

Bu sayede, bu cihazlar hem insanlarda akyuvar ve alyuvar gibi hareket ederek zarar görmüş hücrelerini hedef alarak ,var olan hastalıklarını tedavi edecek; hem de akıllı davranış devreleriyle özgecilik duygularını en üst seviyeye yükseltecek.

Bunu başardıktan sonra da dünyada yeniden doğuş başlamış olacak ve insanlık el birliği ile gezegenlerini iyileştirmek için, daha iyi bir gelecek için hep birlikte istekle çalışacak.

Albert Einstein 'in yıllar önce söylemiş olduğu: ' İnsan ırkı hayatta kalmak ve refahını yükseltmek istiyorsa, yeni bir düşünce şekli bulmak zorundadır.'

sözünü yapay yollarla da olsa gerçekleştirmiş olacağız.

Bu cihazlarla, bio-frekans yöntemini kullanarak, insanların bilinçlerine takılmadan bilinç altlarına ulaşarak gerekli olumlamaları yapacağız. Böylece insanlardaki egoyu saf dışı bırakarak, arzu edilen değişim hızlı ve yoğunluğu yüksek seviyeye ulaşacak ve öz farkındalıkları artacak.

Tabi bu yeni düşünce şekli bir çok dünya düzenini değiştirecek. Yeni yönetim şekilleri oluşacak, belki sınırlar kalkacak. Kimsenin tehdit olmadığı bir dünyada sınırlara, silahlara gerek yoktur. Dünya gerektiği gibi yaşanırsa herkese yeter.Yani yüzyıllardır süren saçma sapan savaşlara gerek kalmaz.

İşte tam bu noktada sizler devreye giriyorsunuz. Yıllardır bunun için eğitim alıyorsunuz. Değişen dünya düzeninde yeni bir idari şeklin oluşmasını sağlayacağız.Bunu insanlara dayatarak yapmayacağız, zaten insanlık bunu kendi talep edecek.

Şimdiden bunun planlamasını da yaptık. Dünya çapında merkezi konseyin, yürütmesini sağladığı yasalar çerçevesinde kıtasal idari merkezler, bunların altında ulusal federasyonlar ve onun altında da yerel federetif idareler olacak.

Bu oluşumu planlarken bizi en çok düşündüren: 'Merkezi konseyin başkanı kim olacak?' sorusu oldu. Tüm dünyanın yönetiminden sorumlu olacak kişinin liderlik vasıfları çok önemliydi. Bir çok var olan ve kaybettiğimiz üyemiz araştırıldı ve olması gereken vasıflar tek tek incelendi.

Tarihin akışı içinde araştırmaya dahil ettiğimiz bir çok büyük insan dünyaya gelmişti. Bunların her biri kendi çapında zirvedeydi. Kimi plancılığı ile zirvede, kimi kanunculukta büyük, kimi kumandanlıkta, kimi teşkilatta, kimi cesarette, kimi devlet idaresinde, kimi akıl ve basirette üstündü. Bu kimileri daha da çoğaltabiliriz. Hiç şüphesiz, her biri ayrı ayrı zirveydi. Bu yeteneklere, birli, ikili, üçlü olarak da sahip olanlar vardı.

Ama bizim istediğimiz; bütün vasıfların harmanlanarak birleştiği ve bütünleştiği birini bulmaktı.Sonuç olarak bütün adayları eleye eleye bütün vasıflara sahip birini tarihte bulduk.

Zaten klonlama çalışmalarımıza başlamıştık, bu tespitimizden sonra klonlama çalışmalarımızı hızlandırdık ve dünya liderimizi klonlamayı başardık. Bence bu kayda değer en büyük başarımız.

Şuan on beş yaşında, o sizden farklı olarak genetik merkezimizde büyüdü ve daha yoğun eğitimler aldı. Merkeze gelince onunla da tanışacaksınız. Sürpriz olması için kim olduğunu söylemek istemiyorum.

Sizler de oluşum içinde kıtasal ya da ulusal liderler olarak görev yapacaksınız. Zaten bu yüzden buradaki eğitimlere son verip merkezlere alarak, son eğitimlerinizi, -bu sefer liderlik eğitimini öncelik verilerek- alacaksınız.

Bu anlattıklarımdan bütün insanlığı birer kuklaya çevirmeyi planladığımız sonucu çıkmasın. Biz sadece insanlardaki iyi tarafların baskın olduğu bir toplum yaratmak istiyoruz. Artık egoların, açgözlülüğün, zalimliğin, çıkarcılığın, ahlaksızlığın olmadığı bir toplum düzeni yaratmak istiyoruz. İnsanlık kaldığı yerden devam edecek sadece biraz daha huzurlu, daha güvenli bir dünyada olacaklar."

Yakışıklı konuşmacının sesindeki güven, dinleyicileri üzerinde her şeyin mümkün olabileceği hakkında hiç kuşkuya yer bırakmıyordu.

Seçtiği kelimelerin; parlak bir zekanın sağladığı o kendinden emin hallerinde demlenmiş olduğu çok net olarak anlaşılıyordu. Bu yüzden konuştuğunda insanda başka bir evrene geçiş yapmış hissi veriyordu.

Özellikle kızların hayranlıkları Adras konuştukça daha da katlanıyordu ve bu yüzden düşüncelerini zorlukla kontrol ediyorlardı. Hatta Minerva o kadar çok etkilenmişti ki adamın düzgün hatlı yüzünden, sürekli konuşup hareket eden mükemmel dudaklarından kendini alamıyor, adamın o kadar önemli konuşmalarına odaklanmakta zorlanıyordu.

Hatta bir ara, 'İlk görüşte aşk dedikleri bu olsa gerek.'diye bile geçirdi içinden. Tam da o an Adras'ın ona dönüp gülümsemesi kıpkırmızı kesilmesine sebep oldu. O kadar utandığını daha önce hiç hatırlamıyordu, kendini çırılçıplak yakalanmış kadar utanç verici bir durumdaymış gibi hissetti.

Sonra da zihin okumanın tam da bu anlama geldiğini düşündü. İnsanın en mahrem olması gereken düşünceleri, çırılçıplak gözler önündeydi ve bundan hiç hoşlanmadı haklı olarak.

Bu sırada Adras konuşmasına devam ediyordu:

"Buraya erken gelme sebebimiz bunları açıklamak ve altı ay sonra merkeze alınmanız için gerekli hazırlıkları yapmak. İngria Hanım da bu yüzden burada, kütüphanedeki gizli odada bazı değişiklikler yapmamız gerekiyor. Çünkü bizim geldiğimiz gibi ışınlanarak merkeze alınacaksınız bunun için bazı teknolojik kurulumlar yapmamız gerekiyor."

Bunu söyledikten sonra ilk defa misafirlerin nasıl gelmiş olduklarını düşündüler. Garajda beklerken hiç ses duymamışlardı, ama sonuçta böyle bir geliş şeklini düşünmeleri de imkansızdı.

Gençler böyle düşüncelere dalmışken; Bilgen Anne, altı ay sonra sözüne takılıp kalmıştı. Demek ki çocuklarıyla geçireceği sadece altı ayı kalmıştı. 'Altı aycık mı?' diye geçirdi içinden. Bunu düşünür düşünmez İngria söze karıştı:

"Bilgen Hanım, lütfen üzülmeyin sizi de gençlerle birlikte merkeze alacağız. Bu kulsal görevde hep birlikteyiz, sizin gençler üzerindeki o kadar vefakar emeğinizi nasıl görmezden geliriz. Gençler size anne demeyi seçmiş, bu çok önemli bir mertebe, siz onların annesisiniz ve hep öyle kalacaksınız." dedi, su gibi duru güzelliğiyle.

Bilgen Anne bu sözleri duyar duymaz gözleri bulutlandı, saatlerdir içini kemiren korkulardan da kurtulmanın rahatlığı ile birden boşaldı ve ağlamaya başladı. Gençler onu o öyle görünce Bilgen Anne için ne ifade ettiklerini ilk defa görerek şahit oldular. Önce kızlar, ardından da erkekler çekingen adımlarla gelip hep birlikte gördükleri tek annelerine sarıldılar.

* * * * *

Arkadaşlar artık eğitimler bittiğine göre... Gençler biraz duygularıyla baş başa kalabilir. Aşksız kitap olmaz... ;)


Üstün Irk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin