16-Sanal Gerçeklik

291 30 2
                                    

Yukarıda Flora...

Selam!Neredeyse her gece yazmaya başladım.Bunun adı da günlük oluyor o zaman ama, her zaman yazacak imkanım olmayabilir. Şuan kime selam verdim acaba?Anneme mi? Torunuma mı? Ya da yaptığım bir şeyden dolayı ünlü olduğum için hakkımda araştırma yapan çocuklara mı?(Tamam tamam farkındayım bu biraz megalomanca oldu.) Ya da belki sadece gelecekteki bana mı? Derin düşünceler...

Son olarak Daimon'u sakinleştirme çabalarımda kalmıştım. Daimon gece öylece ağladı ağladı ve artık akıtılacak göz yaşları bittiğinde sakinleşti. Zor duyulacak bir fısıltıyla:

"Teşekkür ederim Flora, beni düşündüğün için, yanımda olduğun için...Artık uyumak istiyorum.Söz yarın daha iyi olacağım. İyi geceler..." dedi ve kendini yatağa cansız bir bebek gibi bıraktı.

Daimon bu yazdığımı görse ne derdi acaba' tarihe beni cansız bebek olarak mı yazdın?'diye eminim kızardı. Çünkü Daimon yaşına göre oldukça yapılı ve uzun boylu bir çocuktur.

Aslında bebekliğimizden beri yaptığımız sporların sonucu olsa gerek hepimizin vücudu yaşımıza göre oldukça gelişmiş diyebilirim.

Ama bu gelişmişlik daha çok erkeklerimizde bariz şekilde tavan yapmış durumda . Ares de Daimon da şimdiden oldukça uzun boylu, geniş omuzlu, atletik ve sıkı vücutludur.Yaşları düşünüldüğünde daha da uzayacaklarına göre... Yani ikisi de isimlerinin hakkını veriyorlar diyebilirim. Ama bence ikisinin de en güzel yerleri renkli, ışıl ışıl mağrur gözleri.

Daimon'un,her zaman özenle taradığı sarışın saçlarında güneşin altında geçirdiği zamanın izlerini taşıyan,altuni yollar hep ışıl ışıl parlar.Sonuç olarak; saçlarıyla uyumlu hafif griye çalan mavi gözleriyle yakışıklı çocuktur yani. (Herhalde artık Daimon beni affeder.)

Neyse konu ne zaman buralara geldi. Daimon'un odasından parmaklarımın ucuna basa basa sessizce çıktım. Odama geldiğimde önce dişlerimi fırçaladım ve üzerimdekileri çıkarıp, en sevdiğim üzerinde kocaman ayıcık resmi olan geceliğimi giydim.(Evet, kabul ediyorum ben hala koca bir bebeğim.)

Sonra kendimi yatağa sırt üstü atıp gözlerimi tavana dikip,aklımdaki tüm sorulara cevap bulmaya çalıştım.Bazılarına kendimce cevap bulsam da, bi o kadar daha yeni soru çıkıyordu.

Sonunda düşüncelerimle boğuşmaktan vazgeçip sesli bir şekilde, büyük ihtimalle de kendimi inandırmak için:

"Her sabah, yeni bir gün ve yeni bir başlangıçtır."diyerek kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.

Yatağımın yanındaki pembe dijital saatimin, yedi olduğunu haber veren alarmı ile uyandım.Ben sabahları genelde mutlu uyanan tiplerdenim. Güne iyi başlamaya özen gösteririm.

Her zaman yatağımdan kalkar kalkmaz penceremi açar bahçemizin mis kokan temiz oksijenli havasını ciğerlerime bol bol çekerim. Bir kaç dakikada da, bahçemizde bizden önce uyanan , insana yaşama sevinci veren ,duymaktan keyif aldığım kuş cıvıltılarını dinlerim.

Devamında da, her sabah kuşlara, çiçeklere ,böceklere,ağaçlara bağırarak; 'günaydııınnn!' der, evreni selamlarım. Ancak ondan sonra, gülümseyerek yüzümü yıkamaya giderim. Ne yapabilirim içimde iflah olmaz bir Pollayanna var. Sonra da enerjik şekilde güne hazır olarak giyinir aşağıya inerim.

Hepimiz mutfakta saat 7:15 gibi toplanırız. Bilgen Anne de bizden önce kalkmış ve çoktan enerji iksirimizi hazırlamış -ya da hazırlatmış- olarak bizi bekliyor olur.Hemen içer daha önce de anlattığım gibi spor,duş ve kahvaltı üçlemesinden sonra kütüphane de derslerimize başlarız.

Üstün Irk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin