15. BÖLÜM (AJAN)

1.1K 48 8
                                    


Multi: Doğa iyi okumalar...


-"Hadi yapalım şu işi."dedi ve havalı bir şekilde arabadan indi. Eee tabi ben de arkasından...

Ben bir ajan edasıyla yurdun arka tarafındaki çalılıklardan eğilerek oradan oraya geçerken Poyraz rahat rahat , sanki gizli birşey yapmıyormuşuz da sokakta yürüyormuşuz gibi arkamdan geliyordu. Bu tavrı beni ne kadar sinir etse de yanımda rahat ve korkusuzca yürümesi beni cesaretlendiriyordu.
Böyle birşeye gerçekten ihtiyacım vardı çünkü. Kendimi rahat hissetmeye.

Yurdun arka tarafına geçtiğimizde sessizlik ikimizde de egemenlik kurmuştu. Tam olarak benim penceremin altında durduğumuzda birbirimize bakmaya başladık. Pencerenin abartılacak bir yüksekliği yoktu, zaten Poyraz ın boyu sebebiyle çok zorlanacağımızı sanmıyordum. Poyraz önce pencereye daha sonra bana baktı. Bakışları bacaklarıma kaydığında yüzünü bir sırıtış kapladı. Ben de anlık gelen bir dürtü ile bacaklarıma baktığımda... Lanet olsun. Lanet olsun. Lanet olsun. Etek giymiştim. Ve eğer pencereden gireceksem - ki gireceğim- poyraz ın omuzlarına çıkmam gerecekti. Omuzlarına çıkmasam bile ellerine basacaktım. Poyraz altta kalacağından illaki eteğimin altındaki hazinemi görecekti.

-"Bence müdürümüz seni sever ve beni bu seferlik affeder. Yani gece gece uğraşmaya değmez değil mi? Hem ben çok ağarım. Belin boynun ağrır. Değmez yani." Allah'ım lütfen tamam desin. Amin.

-"Sen neden beni umursuyorsun ki? Hem ben bu kasları boşuna mı yaptım?" diye bilmiş bilmiş sırıtmaya devam etti.

-"Ne seni düşüneceği-" ben farkında olmadan bağırdığım için Poyraz eliyle ağzımı kapatmak zorunda kalmıştı. Bu temas bile beni ürpertirken Poyraz yaklaşarak fısıldadı.

-"Sen regl mi oldun , ne bu atar kaç gündür?" ne? lütfen bunu poyraz söylememiş olsun. Ama hayır , poyraz söylemişti. Böyle bir durumda nasıl bir tepki vermem gerekiyordu hiç bir fikrim yoktu. Kızarıyor muydum onu bile bilmiyordum ki ben? Daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştım.

-"Yanakların ısındı." Eliyle hala ağzımı kapattığı  için parmakları yanaklarıma değiyordu. Ve sanırım utanınca kızaran bir yapım vardı. Bir kere daha lanet ettim. Hızlı bir şekilde elinden kurtulduğumda mahalle kadınlarını andıran sesim ile cırlamaya başladım.

-"Ya sen ne burnunu sokuyorsun bu mahrem şeylere? Ben sana çükünün boyunu soruyor muyum?" dediğimi idrak etmem yalnızca 2 saniyemi almıştı ve ben ayrı bir şoka girmiştim.Keşke şu dilimi tutmayı öğrenebilseydim.

Bir iki saniye poyraz da şaşkınlığını geçirdikten sonra eski haline döndü. Ama söylediği tek cümle beni yerle bir etmeyi başarmıştı.

-"Çok merak ediyorsan ölçebilirsin ." O an ne diyeceğimi şaşırdım. Ne diyebilirdim ki? Tamam mı diyecektim ve ya,  metre getir de ölçelim mi? Başımı yere eğip " bu konuyu kapatalım " gibi şeyler gevelemeye başladım. Poyraz bana yaklaşıp yavaşça kafamı kaldırdı.

-"Benden utanma inatçı kedi, tamam mı?"

-"Kedi mi? O keçi değil miydi?" diye sordum , söylediği şeyi duymazdan gelerek.

-"Sen sadece kendini aslan sanan minik yavru bir kedisin. Ve de inatçısın." diyerek bir adım geri attı. Fakat o anda duyduğumuz ses ikimizi de korkutmaya yetmişti. Tamam kabul edelim.Poyraz gram umursamamıştı.

YETİMHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin