20. BÖLÜM (ÜVEY)

937 45 10
                                    

İthaf: 1905karaman ❤️

Gülümseyerek kahvemden büyük bir yudum aldım. Yavaşça boğazımdan akan sıvı beni iyice mayıştırmıştı. Hafifçe oturduğum koltuğa yayılarak yorgun gözlerimle Çağatay ve Poyraz a baktım. Daha birkaç saat önce ne büyük olaylar atlatarak aldığım dosyaları inceliyorlardı.

Şirketten çıkar çıkmaz arabaya binip eve gelmiştik. Poyraz da Çağatay da memnundu halinden.
Ben de mutluydum tabiki. Her geçen gün biraz daha amacıma ulaşıyordum. Yavaş yavaş Poyraz ın bana olan inancının arttığını hissediyordum.  Öyle olmalıydı da zaten. Yaptığım şeyler 17 yaşında bir kızın kaldırabileceği türden şeyler değildi elbet.

Kahvemi yanımda duran sehpaya yavaşça bırakıp koltuğa biraz daha yayıldım. Üstünde olan pikeyi göğsüme kadar çekip gözlerimi kapattım.

-"Geç oldu, uyu istersen Doğiş." Diye söylendi Çağatay kafasını bilgisayardan kaldırmadan. "Olur" diye mırıldandım bende. Ayağa kalkıp koltuğu yatak haline getirdim. Pikeyi ve yastığı alıp kanepeye uzandım. Işık açıktı ve onlar ne kadar sessiz olsada uyumam imkansızdı.

-"Mola verelim." Dediğini duydum Poyraz'ın.  Birkaç ses ve sağ tarafta bir çöküntü.

-"Işık açık uyuyabilecek misin?" Diye sordu fısıltıyla Poyraz. "Sanmıyorum" diye mırıldandım yavaşça. Ellerini gözümün üzerine koydu. "Gözlerini kapat, en azından ışığı engellemiş oluyorum. " dedi. Şaşkınlığımı ne kadar gizleyemesemde boşverip gözlerimi kapattım. Uykuya daldığımda ise başka alemlere kanat açtım.

Rüyam güzel değildi veya şöyle diyeyim; rüyamda çiçek Bahçeleri ya da mutlu bir ailem yoktu. Gerçek hayatta yaşayamadığım şeyler bilinçaltımda nasıl olacaktı ki zaten.

Kesinlikle Poyrazlarla olan bu anlaşmayı Can a söylemeliydim. Yoksa  içim rahat etmeyecekti.

Bugün İstanbul a döneceğimiz için rahattım. Kahvaltı yapmadan yola çıkacaktık birazdan. Eşyalarımı çantama tıkıp telefonumu elime aldım. O sırada Poyraz ın garip çıkan sesi kafamı o tarafa yönlendirdi. Poyraz ın elindeki şeyle gözlerim şokla açılırken ağzımdan çıkan şaşkınlık nidasını tutamamıştım.

-"Ne bu?" Diye bağırdı Poyraz elinde tuttuğu kanlı çarşafı gösterirken. Ben ne diyeceğimi bulamamışken Poyraz yanıma vardı. "Burda , bu çarşafla sadece bir gece uyuduk. Bu kanda neyin nesi ?" Poyraz anlamamış mıydı?
Bu oyunu devam ettirmek zorundaydım.

-"Şey... Gece karanlıktı, su içeyim derken kaşımı dolaba çarptım. Kanamaya başladı. Çantamda peçete vardı ama çantam yatağımın yanında olduğundan yatağa geçti işte." Saçma sapan birşeyler gevelerken Poyraz güçlü elleriyle çenemi sıkmaya başladı.

-"Yalan söyleme, karşında aptal yok. " dedi dişlerini sıkarken." Doğru ya KURAL 1: yalan yok

En doğru çareyi doğruyu söylemekte karar kıldım. Yüzümü elinden Sertçe çekip " adet oldum adet, bu kan başka nerden gelebilir , ne soruyosun ki?" Diye bağırdım ne kadar utansam da.

Poyraz aptal gibi yüzüme baktı ve tekrar etti. " adet" anlamamış gibi yüzüme bakıp "anlamadım ?" Diye mırıldandı. Ben iyice kafayı yerken bağırdım " regl işte ya" Poyra önce yüzüme bakıp kaşlarını çattı. Daha sonra anladığını ve onun da gerildiğini farkettim. Tam arkasına dönüp gidecekken durdu" bu seferlik affediyorum , birdaha bana bağırmayı aklından bile geçirme." Dedi ve üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldi.

Ben sinirli gözlerle derin bir nefes verirken içeri Çağatay girdi.

-"Doğa valizini ver de arabaya koyayım. " çantamı Çağatay a verip son kez eve baktım. Geldiğimiz gibiydi. Burada birşey bırakmadığıma dair emin olduktan sonra bende Çağatay'ın arkasından arabaya gittim.

YETİMHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin