18

67 13 0
                                    

'' Boşversene , hadi seni eve bırakayım .'' diyip arabayı çalıştırdı. Bildiğim tek şey vardı o da hatamı telafi etmem gerektiğiydi.

'' Dur .''

'' İstediğini yapıyorum işte şimdi sus .''

'' Bi yere çekermisin arabayı konuşmak istiyorum.'' Alev saçan gözleriyle yan yan baktı. Öyle keskindi ki bakışları kalbimin üzerine bir çizik attı adeta.

Önceki hayatımda kesinlikle kötü biriydim. Bu yaşadıklarım onun cezasından başka bir şey asla olamazdı.

Sahil kenarına arabayı park ettiğinde içimden cümlelerimi toparlıyordum. Hem ona umut vermemeli hemde gönlünü almalıydım . Doğru sözcükler neydi.. Bilemiyorum.

Arabadan inip kaputa yaslandım. Dalgaların sesi eşsiz bir senfoniydi adeta . Ne romantik olurdu , yanımda Cem olsaydı.

Aktuğ da arabadan inip yanıma geldi. Susmayı tercih ediyordu , ben ise konuşmaya cesaret edemiyordum. Dalgarın sesi yetersiz gelmeye başlayınca derin bir nefes aldım.

'' Aktuğ özür dilerim. Hem seni kırdığım için hem yaptıklarını göz ardı ettiğim için. İnan bana umursuz bir insan değilim. Tam olarak ne oluyor bilmiyorum. İstemediğim şeyler yapıyorum. Bencilce davrandım haklısın ama seninle aramızda birşey olamaz . Yaptıkların için minnettarım ama anla artık sende. Tüm bunlar bana vicdan azabından başka hiç birşey hissettirmiyor. ''

'' Peki ya bu ? '' dediğini kavrayamadan sıcak nefesi ciğerlerime doldu. İlk defa dudaklarımda başka bir çift dudak.

Gazel'den

Ormanın sahille buluşması , denizin huzur veren sesi ve Eren. Tam anlamıyla huzur diğer adı.

Aktuğla Armi birden geri dönmüşlerdi. Haber bile alamamıştık. Her ne kadar içimiz rahat etmese de çocukları kıramamış geri dönmemiştik. Peri ile sofrayı kurarken Erenle Rüzgarda bi gayret mangalı yakmaya uğraşıyorlardı. Uzun uğraşlar sonucunda mangalı yakabilmişlerdi. Çok görmüyordum onlar için bu bile büyük başarıydı.

'' Gazel müsaitsen gelebilir misin ? '' dedi Eren. Bu çocuğun sesini her duyduğumda heyecanlanmak zorunda mıyım ? Yerimden kalkıp yanına gidene kadar etrafta ne varsa döküp bir de güzel rezil oldum.

'' Birşey mi oldu ? '' Konuşmayı da bilmiyorum pekala çok güzel.

'' Hayır hayır , biraz yürümek ister misin diye soracaktım. ''

'' Olur tabi. ''

Ormanın derinliklerine doğru ilerledikçe karşımıza irili ufaklı rengarenk çiçeklerle dolu büyük bir alan çıktı. Çiçeklerin mis kokusu ciğerlerime dolmuştu. Bu manzara karşısında büyülenmemek mümkün değildi. Şaşkınlığıma gülen Eren elini uzattı , tüm beyin fonksiyonlarımı yitirme pahasına uzattığı elini tuttum. Ortalara gelince çiçeklerin arasına oturduk. Rengarenk çiçeklerin ortasında , ikimiz...

'' Buraya daha önce geldin mi ?''

'' Bilmem belki.'' dedi çapkınca gülümseyerek . Gözleri gözlerime değiyordu. Senelerce beklemiş olmamın en güzel mükafatıydı bu. Utançla gözlerimi kaçırdığımda eşsiz bir güzelliğe tanık oldum. Katkat pembe yapraklarıyla asilliğini kanıtlayan bir çiçek . Nereye baktığımı farkeden Eren uzanıp kopardı çiçeği. Salık saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp çiçeği iliştirdi .

'' Bu güzelliğin adı Gerbera . Genelde Asya ve Afrika da yetişir. Sıcağı çok sever. Sapı sadedir , çiçek çıkmaz. Melezleri elde edilmek için bahçelerde yetiştirilirler. '' dedi genel kültürüne hayran bırakarak.

SOĞUKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin