Serkan Hoca

123 26 20
                                    

MELİSA'dan
"Setenay bu gitme işi de nereden çıktı?" diye sordum üzgün bir sesle.
"Ya burası çok sıktı beni. Değişikliğe ihtiyacım var biraz. Hem uzun süreli bir gidiş olmayacak. Bir seneye dönerim." bu sözleri kesin bir dille söyledikten sonra bana söyleyecek pek bir şey kalmadı açıkçası.
"Off yaa seni çok özleyeceğiz." diye mırıldandı Sida.
"Ben de sizi özleyeceğim. Ama lütfen böyle üzgün ayrılmayalım. Son günümü ağlayıp zırlayarak geçirmek istemiyorum."
"Tamam o zaman sinemaya gidelim bugün. Hem çok güzel filmler gelmiş. İyi olur kafa dağıtırız biraz." dedim sesimi eğlenceli tutmaya çalışarak.
"Ayyy süper olur." dedi Sida sonra duraksayıp Görkem'e döndü.
"Gideriz değil mi Görkeeem?"
"Hayır gidemeyiz." deyince Görkem , Sida'nın anında yüzü düştü ve neden gidemeyiz diye sormadı bile.
"Yaa aşkımm şaka yaptım. Sen istersinde biz gitmez miyiz? Hem bu bizim sinemaya ilk gidişimiz olcak." dedi Görkem ve Sida'nın kulağına eğilip konuşmaya devam etti.
"Tabi ben tek olmayı tercih ederim ama neyse."
Her ne kadar kulağına söylemiş olsa da hepimiz duymuştuk ve aynı anda herkesten bir "oooo" sesi yükseldi.
"Tamam gençler bugün bizimle gelin başka bir zaman tek gidersiniz." dedi Setenay kahkaha atarak.
Sida dahil herkes kahkahalara boğulurken Görkem utanmakla meşgüldü.
Ayy allahım bu da mı Burakgillerden!!
Öyle utanan cinsten.
Yani Burak da utanma falan kalmamıştı ama neysee... O konulara girmiyciğim şu an.
Alışveriş merkezine gidip bir süre oyun alanında takılmaya karar verdik.
Ben , Devrim , Setenay ve Görkem bilardo oynarken Sida'nın oturup bizi izlemesi hiç içime sinmedi.
"Hadi ama Sida sende gel oyna."
"Ya maalesef kardeşim ben bilardo oynamayı bilmiyorum."
Görkem hemen lafa atladı.
"Gel ben sana öğreteyim. Bilardo ikimize de karşılıklı yarar sağlar. Sen sopayı tutarken ben de topa nişan alman için arkanda dururum son..."
"Görkeem utandırıyorsun beniii!! Bir sus istersen!!"
"Hahha tamam sustum utangaç prensesim benim."
Devrim konuyu değiştirmek istercesine genzini temizledi.
"Iıı.. Hadi film başlamak üzere. Böyle ulu orta yerde flörtleşir mi insan canııım. Ayıp diye bir şey var." Devrim'in bu sözü üzerine Setenay öyle bir göz devirdi ki. Yani normalde Setenay her zaman Devrim'in söylediklerini onaylardı şimdi ise göz devirmekle yetiniyordu.
İlginç.
Kafamda ki düşünceler filmin başlaması ile sona erdi.
"Ya çok romantik bir filmdi." dedim beğeni dolu bir sesle.
"Aynen ben tek kelimeyle bayıldım." dedi Görkem beni onaylayarak.
"Ya arkadaşlar benim uçağın kalkış saati yaklaşmak üzere havaalanına gitsek artık."
Hepimiz onaylayan sesler eşliğinde salondan çıktık.
Ya allahım Görkem'in arabası bu kadar konforlu olmak zorunda mııı???
BMV küçüklüğümden beri hep hayalini kurduğum bir arabaydı.
Ama tabi Görkem için hiçbir şey hayal değildi.
E yani insan babadan zengin olunca böyle oluyormuş demek.
Burak'ın arabası da ayrı bir rüya zaten. Çocuğun CAMARA sı var ya!!!
Onun ki daha çok spor araba tarzında hoş bir araba.
Ama BMV  kadar asil olamaz kiii...
"Görkem bu arabayı kaça aldın?" dayanamayıp sordum en sonunda.
"Bilmem babam almıştı doğum günümde. Fiyatını sorma gereği duymadım."
Vay anasını bee çocuk altında ki arabanın değerini bilmiyor.
Böyle bir dünyada varmış demek ki.
"Peki doktor olunca böyle bir arabam olur mu?" diye sordum umutsuzca.
Yani hayal bile edemiyorum.
Ben ve BMV.
BMV'yi çok istememin bir diğer nedeni isee.. açılımıydı.
BMV.
Burak-Melisa-Veysel.
Baş harfleri muhteşem uymuyor mu ama.
Ya böyle bir arabam olsun var yaa...
"Melisaa??" gözümün önünde sallanan el ile hayallerimin içinde boğulmaktan son anda kurtuldum.
"Ya kızım gözün açık uyudun sandık. Gözünü hiç kırpmadan ne kadar süre kaldın sen öyle." dedi Devrim hayret dolu bir sesle.
"Tabi ki de senin böyle bir araban olabilir. Ya doktorlar kadar hangi meslek grubu maaş alıyor ki. Maaş artı muayene parası artı ameliyat parası vesaire vesaire vesaire.. Yani sen bu arabayı alıp üstüne ev bile alırsın." dedi Görkem ciddi bir ses tonuyla.
"Senin baban çok zengin neden doktor olmak istiyorsun? Yani doktorların düzenli bir hayatı yok. Derdin çok para kazanmak olamaz herhalde?" Görkem'in bu sorum üzerine verdiği cevap beni çok etkiledi.
"Daha nereye kadar babamın parasını yiyebilirim ki. Bir yerden çalışmaya başlamalı insan. E dediğin gibi ben paraya alışmış birisiyim. Sonra birgün oturup adam akıllı düşündüm. Babam kadar parayı hangi meslekte kazanabilirim? Öyle işte bir baktım doktorlukta da bayağı para var. Derdim para ama daha çok para kazanmak değil. Babamdan para almadan para konusunda sıkıntı çekmemek."
"Vay be Görkem enişteye bak seeen. Edebiyat parçaladı resmen. Yürü be enişte kim tutar seni." Setenay slogan atar gibi bu cümleleri sıralayınca gülmeden edemedik.
Ya off Setenay gidince kocaman bir boşluk olacak resmen.
Niye gidiyor ki?
Biz gayet mutluyduk burada.
Gülüşmeler konuşmalar eşliğinde vardık havaalanına.
Aslında hiç varmamayı o kadar çok istiyordum ki.
"Kaçta kalkıyor uçak?" diye sordu Sida hüzünlendiğini belli etmemeye çalışarak.
"22:00'da" dedi Setenay saatini kontrol ederken.
"Beş dakika kalmış. Hadi şu vedalaşmaları da aradan çıkartalım." of Setenay off böyle neşeli görünmek zorunda değilsin ki.
Biz herşeyi anlıyoruz görüyoruz.
Gözlerin bize bir şey anlatmak istiyor ama anlamıyoruz ne yazık ki.
Söylemiyorsun da.
Söyle şimdi biz sana bir neden gösterip nasıl kal diyebiliriz ki?
Setenay önce Devrim'e sıkıca sarıldı. Sonra sırasıyla Sida ve Görkem'e.
"Sakın Sida'yı üzme GÖRKEMLİ ÇOCUK!" dedi Setenay sert olmaya çalışarak.
"Emin olabilirsin KIZIL KIZ."  dedi Görkem göz kırparak.
Bu çocuğa göz kırpmak gerçekten çok yakışıyordu.
Sonra bana sarıldı.
Kulağıma fısıldadığı şey onun söyleyeceğini düşündüğüm şey değildi.
"Devrim ile Serkan sevgili. Serkan'ın onu üzmesine izin verme." cümlesi bittikten sonra yavaşça geri çekildi ama ben kaşlarım çatık bir şekilde ona bakıyordum.
"Seni arayacağım Setenay." dedim uyarıcı bir ses tonuyla.
"İyi olur buna ihtiyacım olacak."
"Eveet gitme vakti geldiii." dedi Setenay sesini yükselterek. Aramızda geçen konuşmaların fısıltı şeklinde gerçekleşmesine dua ediyordum. Eğer konuştuklarımızı başka birileri duyarsa ciddi ciddi çarşı pazar karışırdı yani.
Uçağın gürültülü inişi ile Setenay açılan kapıdan ilk giren oldu.
Buradan kaçar gibi uzaklaşmasının tek nedeni Devrim ile Serkan hocanın sevgili olması olamazdı.
Yoksa Setenay da mı Serkan hocaya aşıktı?
Yok canım yani Setenay  Serkan hocaya aşık.
Yok yok yoktur öyle bir şey.
Setenay bunalmıştır.
Ondandır bu kararı.
Diğer ihtimalin mümkün olma olasılığı bile yoktur.
Yani ben öyle umuyorum.
Uçağın kalkması ile birlikte hepimizi eve bıraktı Görkem.
Ben aklımda ki sorularla boğuşurken Veysel içeriye girdi.
VEYSEL'den
"Melisacım neyin var? Düşünceli gördüm seni."
Konuştuğum an düşüncelerinden sıyrılıp gözlerini kırpıştırdı.
Sağ elini yumruk yapmış başını da üstüne koymuştu.
"Haa yyok yyani bir şey düşünmüyorum." dedi Melisa sıkıntılı bir şekilde iç çekerek.
"Yine kekeliyorsun. Benden gizlediğin bir şey yok değil mi?"
"Hayır gerçekten bir şey yok. Öyle dalmışım sadece."
Pek inanmasam da üstüne gitmedim.
"Tamam.. Dışarı çıkalım mı?"
"Olur kafam dağılır. Hazırım zaten ben. Sende üstüne bir şeyler giy istersen." dedi kaslarımı süzerek.
"Yoo ben böyle iyiyim bir şey giymeme gerek yok." dedim kafamı kaşıyarak.
Cümlemi bitirdiğim anda Melisa'yı bir öksürük krizi tuttu.
"Yok artık öhö öhö bi git allah aşkına."
"Hahhaha tamam hemen hazırlanıyorum."
Melisa'nın en sevdiği pantolonumu ve gömleğimi giydim.
Kırmızı dar paça ve siyah hafif parlak vücudumu iyice saran bir gömlek.
Melisa bana siyahın çok yakıştığını her fırsatta dile getirdiği için benim de favori rengim siyah olmuştu artık.
"Ben hazırıım." diye bağırdım odamdan parfümümü sıkarken.
Saçımı düzeltirken Melisa kapının eşiğinde durup beni izlemeye başladı.
"Çok iyi görünüyorsun." dedi beğeni dolu bir sesle.
"Sende." dedim yanına yaklaşarak.
Şu an yüzene düşen saçını gözünün önünden çekmemek için kendimi zor tuttum.
Ah neden ben değilde Burak neden?
"Seni seviyorum."  dedim Melisa'nın saçını kulağının arkasına koyarak. Sonra elimi yanağına koydum. Kedi gibi elime sürdü kendini. Ah kedicik ah...
"Veysel çıkalım mı?"
"Çok istiyorsan neden olmasın." dedim göz kırparak.
"Off Veysel çok fesatsın. Dışarı çıkalım mı manasında." dedi Melisa gülerek.
"Tamam kedicik starbucks'a gidelim mi?"
"Ahh Veysel hayırlısıyla bir çıkalım yer farketmiyor." dedi gülerek.
Arabaya atlayıp starbucks'ın yolunu tuttuk.
"Melisa iyi olduğuna emin misin? Seni ilk defa bu kadar dalgın görüyorum."
"Bugün Setenay gitti de ondan dolayı. Onu şimdiden özledim." dedi camdan dışarı bakarak.
"Setenay?" diye sordum göz ucuyla Melisa'yı incelerken.
"Burak'ın kuzeni yani Setenay ve Devrim ikizler. Setenay çok tatlı eğlenceli bir kızdı. Öyle işte neşe kaynağımı kaybettim." dedi iç çekerek.
"Hadi ya bu kadar üzüldüğüne göre bayağı yakındınız ha?"
"Off evet ama lütfen kafa dağıtmaya geldik buraya."
Starbucks'ın önüne parkettim arabayı ve Melisa inerken konuşmaya devam etti.
"Bu gece Setenay'dan konuşmak istemiyorum."
"Tamam kedicik istediğin gibi olsun. Hangi masaya oturalım?"
"Şurası güzel." dedi eliyle cam kenarında ki masayı göstererek.
"Ee Burak kaç gündür ortalarda görünmüyor hayırdır benim evimde iç güveyi olmaktan vaz mı geçti yoksa?" diye sordum imalı bir sesle.
Çocuk bir , bir buçuk aydır benim evimde keyf çatmaya çalışıyordu.
Gevşek resmen.
Bu çocuk lise de böyle değildi.
Evrime kafa atmış gevşek.
Bir değişmiş bir değişmiş.
"O Devrim de kalıyor. Bu gece de nöbeti var eczane de. İç güveyi de hiç hoş bir laf değil. Yani çocuk keyfinden kalmıyordu. Beş kuruş parası olmadan peşimden gelmiş. Para biriktirmeye çalışıyor ne yapsın yani?"
Gelmeseymiş peşinden!! Sanki silah dayadılar kafasına Melisa'nın peşinden gel diye.
Hayy allahım gıcık kalkık kaş.
"Neyse Burak hakkında konuşup aramızı bozmak istemiyorum. Yaa bugün çok yoruldum. Şantiyedeydim yani gittim kontrol ettim inşaatı ölçüm falan pestilim çıktı desem abartmış olmam."
"Hadi ya mühendislik zor be."
"Hah diyene bak sen bir doktor ol da görürüm boyunun ölçüsünü." dedim alay ederek.
"DOKTOR OL DO GORORON BOYONON OLÇOSONO.. Bay çok bilmiş yaa. Ben sana boşuna ukala demiyorum ki."
"Şapsalsın kızım sen. Ama seviyorum işte ne yapayım?" dedim sırıtarak.
"Yhahaha tamam ben de seni seviyorum tek gerçek dostum. Sen olmasaydın var yaa... Canım arkadaşım benim." derken elimi tuttu.
Bu sözleri söylerken tutmadını ummuyordum. Yani onun da bana açıldıktan sonra tuttuğunu falan hayal etmiştim.
Hayaller AŞK hayatlar arkadAŞK.
Çekingen bir şekilde gülümseyip Melisa'nın elini sıktım.
"Sen de benim tek gerçek DOSTUMSUN." dedim son sözlerimi bastırarak.
"Ee okul nasıl gidiyor? Sıkıcı değil mi? Off zor ya. Ben asla adapte olamazdım bu kadar çalışmaya."
"Yoo sıkıcı değil zor ama sıkıcı değil. Biliyor musun Sida , Toygar'dan ayrıldı ve Görkem ile sevgili oldu."
"Bir dakika bir dakika. Toygar kim? Görkem kim?" diye sordum kafa karışıklığı ile.
"Hani Sida sana gelmişti. Hatta birlikte kaldık falan. Sida ağlıyordu hatta. Toygar eski sevgilisi onu aldattı. Sonra bizim sınıfa yeni bir çocuk geldi. Çocuk kanun kadar zengin. Babası ünlü iş adamı Mert ŞAHİN.
Görkem , Sida'ya çok aşık oldu. Yani aniden. Sida resmen çarptı onu." diye gülümseyerek anlattı.
"Vaay merak ettim şu çocuğu. Sida ,  Görkem'i , Görkem'de Sida'yı çarptı ha?" dedim gülerek.
"Aynen öyle. Böyle bayağı bir çarpıldılar. Yaa kalkalım mı artık çok uykum geldi saat 1'e geliyor." dedi Melisa esneyerek.
"Tamam hadi gidelim."
Arabaya bindik ve Melisa kafasını cama yasladığı anda uyuyakaldı.
"Melisa canım eve geldik."
"Yaa tamam anne beş dakika daha uyuyayım." diye mırıldandı.
Ah kedicik.
Kapıyı açıp onu kollarımın arasına aldım.
Tüy gibi hafifti.
Ve vanilya şeftali karışımı kokusuyla büyülendim adeta.
Dudaklarına bakmaktan vazgeçmeliydim.
100'den geriye saymaya başladım. Ağaçlara arabalara bakarken 70 e geldim. Ve kendimi tekrardan dudaklarına bakarken buldum. Onu kapının önündeki koltuğa yerleştirip kapıyı açtım.
Tekrardan Melisa'yı kucağıma aldım ve Melisa'yı odasına çıkartmak için tek tek  merdivenleri çıktım.
Odasının kapısını açıp tek elimle yatağının örtüsünü kaldırdım.
Ve kafasını yastığa yerleştirdim.
"Ah Melisa ah ne zaman benim aşkımı göreceksin? Ne zaman!?"
Yavaşça saçlarını okşadım.
Saçları yumuşacıktı. Dudakları daha yumuşak görünüyordu.
Gerçekten dudaklarına bakmaktan vazgeçmeliydim.
Bence ona karşı koymak dünyanın en zor işi.
"İyi geceler kedicik iyi geceler." dedim alnına bir öpücük kondurarak.
Kapının eşiğinde durup bir süre daha onu izledikten sonra bende kendi yatağıma yattım ve kendimi uykuya teslim ettim.
Bu sefer sözü fazla ızatmayacağım.
Sizi çok seviyorum.
İYİ OKUMALAR☺️
Bölüm ithafı:LenademiLovat ☺️✌️

LİMON ÇİÇEĞİ'M (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin